MEHMET ŞİMŞEK

Okuduğunuz makale
YETİŞEMEMİŞ YETİŞKİNLERİN GENÇLİK MESELESİ
Anasayfa   /    Köşe Yazarları   /    Mehmet Şimşek   /    YETİŞEMEMİŞ YETİŞKİNLERİN GENÇLİK MESELESİ

22 Ocak 2022 - 11:15

mehmetsimsek@kentimsisli.com.tr

Mehmet Şimşek

MEHMET ŞİMŞEK

YETİŞEMEMİŞ YETİŞKİNLERİN GENÇLİK MESELESİ

Yunan didaktik şiirinin babası sayılan Hesiod gençlerle ilgili “Günümüzün gençleri öyle umursamaz ki, ileride ülke yönetimini ele alacaklarını düşündükçe umutsuzluğa kapılıyorum. Bizlere, büyüklere karşı saygılı olmayı, ağırbaşlı davranmayı öğretmişlerdi. Şimdiki gençler kurallara boş veriyorlar. Çok duyarsızlar ve beklemesini bilmiyorlar.” diyordu.  MÖ 8. Yüzyılda söylediğini anımsarsak, gençlerin kaderinin hiç değişmediğini görebiliriz.  Bakış açımız ve uygulamamız!

Elazığ Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi Enes KARA’nın aile, cemaat baskısı ve eğitim sistemine dair kaygıları nedeniyle intihar etmesinden sonra gençliğin sorunlarına dair ne kadar duyarlı olduğumuzu göstererek “mış gibi” yapıp köşemize çekildik.

Bu “mış gibi” yapıp bir köşeye çekilmenin son yıllarda iyice artış gösterdiğini gözlemlediğim için bu konu üzerine yazma ihtiyacı hissediyorum.

İntihar meselesi gün geçtikçe daha çok can yakmaya başladı. 2002-2019 yılları arasında toplam 53.425 vatandaşımız intihar etmiştir. İntihar vakası en sık görülen yaş grubu 15-24 arasındaki yaş grubu olarak kayıtlara geçmiştir.  Bu veriler ışığında en büyük intiharların lise ve üniversite yaş gruplarında olduğu görülecektir.  Ne yazık ki toplam intiharların %42,39 ‘nun nedeni bilinmiyor. Gençlerimizi intihar etmekten koruyamadığımız gibi bu intiharların neredeyse yarısına kadar olanının nedenini dahi bilememekteyiz. Sosyal devlet mi? Tabi ki öyleyiz değil mi?

Bu intihara götüren nedenleri Enes’in itirazları üzerinden açıklamaya çalışalım.

Aile Baskısı

Demokrat olmayan ebeveynlerin çocukları yetiştirme biçimi kendi kalıplarından geçirmek şeklindedir.

Yani 1950, 60, 70’li yaşlarda ne yaşadılar ise çocukları da öyle yaşasın isterler. Çocukların düşüncelerinin bir önemi yoktur. Aslolan kendi düşünceleridir. Baskıcı ebeveynlerin çocukları dayağın ve baskının bir sorun çözme yöntemi olduğunu düşünür ve uygular. Sorun çözme kabiliyetleri gelişmez. Dolayısıyla çocuk üzerindeki baskı ne kadar artarsa çocuğun karakteri o denli gelişme kapalı olur.  Ancak demokratik aile yapılarında yani çocuğun bir birey olduğu, karşılıklı ilişki kurulduğu, çocuğun dünyasının anlamaya çalışıldığı aile yapılarında çocuğun kişisel gelişimi de doğru oranda etkilenir.

Çocuğun anlattıklarını dinlemek, ona destek olmak, sorumluluk vermek, sorunlarına çözüm üretmek, ona güvenmek  ve tabi ki de örnek olmak çocuğun gelişimi için çok önemlidir. Hep biz sizin yaşlarınızda iken diye başlayan cümleleriniz var ya, inanın çok itici geliyor çocuklara.

Yapmayın!

Onlara nereye ait olduğunu siz söylemeyin, bırakın kendileri bulsun nereye ait olduklarını.

Yoksulluk

Tüketici Hakları Derneği 2021 yılında açlık ve yoksulluk sınır altında yaşayan vatandaş sayısını 66 milyon olarak açıkladı. Yani bu ülke vatandaşlarının yaklaşık olarak % 80’nine yakını açlık ve yoksulluk sınırının altında.

Ülkemiz vatandaşlarının en can alıcı sorunu yoksulluk iken öğrencilerin yoksulluk çekmemesi mümkün mü? Kaldı ki yoksulluk, aile mirasıdır ve Medeni Kanuna göre bu mirası reddetme şansınız yok. İliklerinize kadar sizinle yaşıyor.

Üniversitelerin açılış dönemlerinde haberlerini çokça duyarsınız öğrencilerin yemekhane zamlarını protesto etmesini. Nasıl etmesinler bunca yoksulluğun içinde. Öğrencilik yıllarımda bizzat içinde yer almıştım protesto gösterilerinin.

2020 yılında Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisinde Üniversite Öğrencilerinin Yoksulluk Algısı Üzerine Nitel Bir Araştırma yayımlandı. Bu araştırma 7 bölgeden öğrenci aileleri seçilerek yapılmıştır.

Öğrencilerin sosyo-ekonomik durumları incelenmiş ve şu sonuç çıkmıştır. 

300₺ ve altı gelir grubunda %14 öğrenci; 301-500 ₺ gelir grubunda %22 öğrenci; 501-700 ₺ gelir grubunda %33 öğrenci; 701-900 ₺ gelir grubunda %18 öğrenci ve 901 ₺ ve üstü gelir grubunda ise %13 öğrenci olduğu tespit edilmiştir. Öğrencilerin %53’ü Kredi ve Yurtlar Kurumu’ndan geri ödemeli kredi almaktadır.

Peki öğrenciler yoksulluğu nasıl tanımlıyor? Yoksulluk manevi mi maddi mi onlar için. Gençlerin büyük bir çoğunluğu yoksulluğu maddi bir biçimde tanımlıyor. Şöyle ki Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisinde Üniversite Öğrencilerinin Yoksulluk Algısı Üzerine Nitel Bir Araştırma adlı makalede öğrencilerin yoksulluğu nasıl tanımladıkları incelenmiş ve çıkan sonuç aşağıda verilmiştir.

Yoksulluk; “Açlık sınırının altında olmak”, “maddi açıdan yetersiz olmak”, “belli bir standardın altında olmak, parası olmamak", “temel ihtiyaçlarını karşılayamamak”, “eğer kişi giyinmekten barınmaya, karnını doyurmaya kadar temel ihtiyaçlarını karşılayamıyorsa bu yoksulluktur”, “insanın yaşamı sürdürebilmesi için zorunlu ihtiyaçları karşılayamamasıdır”, “karnı tok, sırtı pek olmamak", “bir gün içinde yemek bulamamak, ev gibi kapalı bir ortamda olmamak”, “paranın azlığıdır”, “asgari ücrettir”, “bir insan karnını doyuramıyorsa, evi yoksa yoksuldur”, “maddi anlamda sıkışık, maddi anlamda düşük olmak”, "gelir düzeyi düşük, aile fert sayısı yüksek, geçimini zor sağlayan”, “ekonomik olarak ihtiyaçlarını karşılayamamaktır”, “insani standartlarda yaşayamamaktır”, “maddi açıdan yetersizliktir”, “bir insanın gereksinimlerini karşılayamamasıdır”, “parasızlıktır”, “bireyin hayatını sürdüreceği şeylere parasının yetmemesidir”, “beslenme, barınma, giyinme gibi ihtiyaçlarını karşılayamamak, normal hayat standartlarının altında yaşam sürdürmek”, “yoksulluk, insanın fuzuli ihtiyaçlarının dışında istediğini alamaması, sadece aç olmak, açıkta kalmak değil, canın bir şey istediğinde onu yapamamak”, “maddi durumunda yeterli bir seviyeye ulaşamamak, yaşantısının alt seviyede olması, herkesin yaptığı şeyleri yapamamak”, “geçim durumunun çok zor ve alt düzeyde olması”, “ulaşım, eğitim, sağlık hizmetlerinden faydalanamamaktır”.

Gençler maddi yoksulluğu aşamadan manevi anlamda yoksunluklarını dile dahi getirmemişlerdir. Bu da öğrenciler üzerinden “ahkam” kesmeden önce  bir kez daha düşünmeniz gerektiği gerçeğini yüzümüze vuruyor.

Sonuç

Gençlerin, öğrencilerin bu toplumun “yetiştirdiği” bireyler olduğunu çoğu zaman  “yetişkinlerin“ unutup “bu gençlerden/nesilden bir şey olmaz”  dediğini çoğumuz duymuştur. Aynı anlayışın Yunan didaktik şiirinin babası sayılan Hesiod tarafından milattan öncede dile getirildiğini söylemiştik. Bugün de değişen bir şeyin olmadığını üzülerek görmekteyiz.

Şöyle ki Yüksek Öğretim Kurulunun  Gençliğin Ruh Sağlığı Çalıştayının sonuç kitapçığının 59’uncu  sayfasında yapılan şu tespitle milattan önceki dönemle neredeyse bir fark olmadığını görebiliriz.

“Bugün geldiğimiz noktada gençlerimiz gergin, kaba, hiçbir şeye saygı duymayan, birbirine güvenmeyen ve herkese kuşkuyla bakan, sadece maddiyatı önceleyen bir sosyolojik atmosfer içerisindedir. Dolayısıyla gençlerimiz manevi bir boşluk içerisindedir."

Sanki Hesiod mezarından çıkmış ve bu dizeleri çalıştayın sonuç kitapçığına yazmış.

Hiç değişmiyor değil mi bu gençler?

Binlerce yıldır saygısızlar?

Yetişememiş “yetişkinlerin” gençlerin “bu halde” olmasında hiç payı yok.

Hayatının en verimli zamanlarında aile, devlet, cemaat baskısı ile kalıplara sokulan, yetmezmiş gibi yoksulluğu ve yoksunluğu en acımasız haliyle yaşayan gençleri beğenmiyoruz. Yetmiyormuş gibi üzerine araştırmalar, çalıştaylar yapıp yine gençleri suçluyoruz. Tabi ya! Kendimizi suçlayacak halimiz yok. Biz “yetişkiniz”. Onlar daha genç, hiçbir şeyi bizim kadar bilmezler.

Barınacak yurdu yok. Cemaatlerin vicdanına teslim ediyoruz.

Geçinecek parası yok. Sigortasız bir şekilde emeğini sömüren işverenlerin eline teslim ediyoruz.

Burs diye kredi veriyoruz, okulu bitir bitirmez, iş bulup bulmadığına bakmaksızın icrayı gönderiyoruz.

Bir gencin başına bir şey gelse, popülist yaklaşımlara heba edip kesin çözümler bulamıyoruz.

Okullarda camların önüne bırakılan ekmekleri yiyecek kadar derin bir yoksulluğu yaşayan gençlerin öfkelenmemesini istiyoruz.

Son olarak güncel bir söylemle  yetiş(e)memiş  yetişkinliğimizle gençlere tepeden bakarak “çıkar telefonu” cehaletinden kurtulalım. Telefonu değil ama bizi ceplerinden çıkaracaklarından emin olalım.

[1] https://teyit.org/intihar-dosyasi-ii-turkiyede-intiharlar/

[2] https://www.sozcu.com.tr/2021/ekonomi/66-milyon-kisi-ac-ve-yoksul-6517487/

[3] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1108619 , Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisi, Üniversite Öğrencilerinin Yoksulluk Algısı Üzerine Nitel Bir Araştırma, 2020

[4] https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/1108619 , Uluslararası Yönetim Akademisi Dergisi, Üniversite Öğrencilerinin Yoksulluk Algısı Üzerine Nitel Bir Araştırma, 2020

[5] https://www.yok.gov.tr/Documents/Yayinlar/Yayinlarimiz/2019/genclik_ruh_sagligi_raporu.pdf , Yüksek Öğretim Kurulu, Gençliğin Ruh Sağlığı Çalıştayı, s.59

MAKALEYE YORUM EKLEYİN

X

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.

X

Makaleye hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

GÜNÜN MANŞETLERİ

FOTO GALERİ