DR. EMİN ELMASKAYA

Okuduğunuz makale
ÇOCUĞUNUZ KÖR OLURSA
Anasayfa   /    Köşe Yazarları   /    Dr. Emin Elmaskaya   /    ÇOCUĞUNUZ KÖR OLURSA

20 Eylül 2021 - 12:58

eminelmaskaya@kentimsisli.com.tr

Dr. Emin Elmaskaya

DR. EMİN ELMASKAYA

ÇOCUĞUNUZ KÖR OLURSA

 

Yıl 1965.  Kuzenim ilkokul 2. sınıfta GÖRME BULANIKLIĞI nedeniyle doktora götürülür. GLOKOM teşhisi konur. Ankara göz bankası hastanesinde glokom ameliyatı olur. Bir gözünden ameliyatlı iken okuluna devam eder. Arkadaşlarının kavgasını ayırmak için araya girince bir dirsek darbesi ile ameliyatlı gözü patlar ve o gözünün görmesi tamamen kaybolur. Diğer gözü de farkedilmeden kör olmuş olduğundan, tamamen kör olur sınıfın ortasında hareketsiz kalıverir. Sabah okula güle-oynaya giden çocuğu, öğle teneffüsünde elinden tutarak ablası ağlayarak eve getirir.

Adı Mehmet Emin. Aynı ailede dedemizin adı olarak dört Mehmet Emin var. Ayırmak için bir lakap gibi oldu onun gözünün görmemesi. “Hangi Emin” denilince “dayımın Emin” yerine adı oldu “Kör Emin”. Kendisi bu lakaptan rahatsız olmadığını söylerdi ama içerler miydi bilmiyorum. Bizi affetsin.

O yıllarda Ankara ve Gaziantep’te körler okulu var. Çevreden “Ne yapalım kaderi böyleymiş. Hafız olacak herhalde” diye düşünülürken babası Gaziantep körler okuluna yazdırmaya götürdü. Aydın ve ileri görüşlüydü dayım. Sekiz yaşındaki çocuk orada ne yapar? Ana yok baba yok. Gözler görmez. Tanıyanlar salya sümük ağladılar.

Yarıyıl tatilinde Emin geldi ama değişmişti. Çocuk çaresiz olmaktan çıkmış, kendi işini görüyor olduğu gibi, kabartma harflerle okuma yazmayı sökmüş, hatta Gaziantep’te şehir içinde gezebiliyormuş. Herkeste büyük bir şaşkınlık vardı. Hayret etmiştik gözleri görmeyen birisi bunları nasıl yaptı diye.

Sekiz sene gitti geldi ve ortaokulu da orada bitirdi. Lise kısmı mı yokmuş körler okulunun. Yoksa ailesi mi yollamadı hatırlamıyorum ama sonuçta Beyşehir lisesinin edebiyat bölümüne yazdırdılar. Altı nokta yazan kör daktilosu ile sınıfın en arkasına oturarak not tuttu. Öne oturmasının da anlamı yoktu. Göremezdi zaten. O işitmek ve dokunmakla öğreniyordu. Kör daktilosu gürültülüydü. Mecbur kalmayınca kullanmadı. Bölümü sözel olduğundan sadece öğretmenleri dinledi.

Eve geliş gidişlerinde kardeşleri yardım ederdi. Yedi kardeştiler. İkisi okumak için Beyşehir’e taşındı. Başlarına babaannelerini koydular. Ucuz diye odunluktan bozma bir öğrenci evi tuttular. 69 yaşındaki kalp yetmezliği olan babaannelerinin baktığı kadarı ile barındılar. Derslerini kardeşi okur, o da dinler ve bu şekilde ders çalışırdı.

Yıl 1976. Yardımım olsun diye İngiliz kraliyet kütüphanesinin körler için kabartma yazı ile eserleri olan bölümüne durumu anlatan bir mektup yazıverdim. Kütüphanenin dünya çapında körlere hizmeti varmış. Aradan bir ay geçti geçmedi, devasa bir koli geldi. Açtık ki içinden kabartma yazı ile yazılmış dünya klasiklerinden roman çıktı. Bir solukta okudu. Aynı koliye koyup postaneye verilince posta parası da alınmıyormuş bu hizmetten. Hiç para ödemeden kolinin biri geldi biri gitti.

Tatillerden birinde Ankara’da Samanpazarı’nda bulduğum bir körler derneğinden bir beyaz baston getirdim. İkimiz de beyaz bastonu ilk defa görüyorduk.

Yolumuz bir daha kesişir mi? Evet. O yaz İstanbul’dayım. Amcamın atölyesinde çalışıyordum. Bir telefon ; “Ben Emin”. Sesinden tanıdım. ”Boğaziçi Üniversitesinin kayıt günü ne zamanmış öğrenebilir misin?” 

Şaşırmıştım. Görmez haliyle üniversite kazanmıştı. Üniversitesine telefon ettim. Kayıtlar bir gün sonraymış ve aynı gün son buluyormuş. Hemen telefona sarıldım. O zamanlar telefon yazdırılıyordu. Yıldırım, normal ve ELT diye öncelik sıralı idi. En çabuk ve pahalısı yıldırım olanıydı. Bizde para ne gezer. Ucuzundan ELT yazdırdım. Yani keyfi çatarsa bağlanan telefondan. Öğleden sonra saat 15.00 de Beyşehir’den bir esnafa bağlandık. Bin bir rica ile Kurucuova Kasabası’na haber iletmesini istedim. Kasabadaki telefon haberleşmesi orman işletmesinin yangın haberleşmesi için kullandığı telefon sistemi  üzerinden gerçekleşirdi. Bu sistem paralel ve manyetolu idi. Şansına beklemeye başladık.

Ertesi sabah kayıt günü idi. Emin’in işi yattı derken, sabah 08.00 de bir telefon daha ;  "Ben Emin, Topkapı otogarındayım. Beni alabilir misiniz?”. Bir daha şaşırmıştım. Kör haliyle nasıl geldi diye. Amcam sağ olsun arabası ile gitti getirdi. Sorduk merakla. Telefonu akşam 17.00 gibi almış. Bahsedilen 6 fotoğraf, üniversite kazandı belgesi, ikametgâh ilmühaberi, nüfus cüzdanı sureti, vb. gibi istenen belgeleri hazırlamış. Normalde ulaşımın kıt olduğu bir zamanda, odun nakliyesi yapan bir kamyon denk gelmiş. Halasının oğlu onunla beraber Beyşehir’e kadar kamyonun üzerinde eşlik etmiş ve Konya’ya kendisi yalnız olarak otobüsle gelmiş. Saat 21.00 gibi otobüse binerek sabah İstanbul’a varmış.

Beraber Boğaziçi’nin yolunu tuttuk. Boğaziçi üniversitesinde ağaçlar ulu ve eski, binalar tarihi idi. Hayran oldum. Emin’e de gördüklerimi tarif ederek yol aldık. Deniz manzarası harikaydı. Uçuyorduk sevinçten.

Kayıt başlamış. Kaydı yaptılar ama son aşamasında harç yatacakmış. ”Bende para var” dedi Emin. Bir yaz boyu orman işletmesinde telefon santralinde yangın bekçisi olarak çalışmış. 400 lira kazanmış. Bizden istenen ise 800 lira. Kayıt harcı var mı sormamışım. Kaydı bitiremedik. Bu işin yarını da yokmuş. Bende de on lira var. Amcamlara gidecek zaman yok. Öğrenci işleri müdürünü bulduk. Emin durumunu izah etti. Üstü kalanı sonra getirmek üzere kaydımızı yaptırdık. Bir kocaman oda gösterdiler. O oda Emin’in olacakmış. O yıl mezun olan bir görme engelliden kalan odaymış. Çevredekiler o öğrencinin de bir oda dolusu kabartma yazılı kitabı olduğunu söylediler.  O gün Emin okul açılınca tekrar gelmek üzere memleketine döndü.

Aradan beş yıl geçti. Okulunu bitirmiş. İngilizce ana dili gibi. Almanca ikinci dil. Sonradan da Fransızca da öğrendi dediler. Yurtdışında uzun süre kaldı.

Türkiye körler federasyonu başkanlığı da yaptı. Türkiye’de ilk defa körler için konuşan bilgisayar programını getirtti. Onlara yeni ufuklar açıyor. “Homeros’tan Aşık Veysel’e Tarih ve Toplum Yaşamında Körler “ adında bir araştırma kitabını yazmıştır. Daha nice güzelliklere…

Kör bir dilenci olmak da var, ama el birliği ile mücadele sonunda, kör bir yazar, kör bir federasyon başkanı, doktora aşamasına gelmiş kör bir üniversite mezunu, kör bir iş adamı, kör bir aile reisi ve artık gören bir kör ve daha da ötesi olmak var. Bu sizin elinizdedir.

 “Güzel gözlü çocuk” denilen ama aslında GLOKOM hastası olan gecikmiş tedavisi nedeniyle kör olan kuzenimin bendeki başarı öyküsüdür bu. Darısı diğer engellilerin başına... Daha fazla bilgi için İnternetten Türkiye Körler Federasyonu’na başvuabilirsiniz. www.korlerfederasyonu.org.tr

 

MAKALEYE YORUM EKLEYİN

X

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.

X

Makaleye hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

GÜNÜN MANŞETLERİ

FOTO GALERİ