MÜNEVVER YALIN

Okuduğunuz makale
AJANDAMIZDAN İNCİLER/ŞUBAT
Anasayfa   /    Köşe Yazarları   /    Münevver Yalın   /    AJANDAMIZDAN İNCİLER/ŞUBAT

27 Subat 2022 - 10:44

munevver@kentimsisli.com.tr

Münevver Yalın

MÜNEVVER YALIN

AJANDAMIZDAN İNCİLER/ŞUBAT

“Nehirler boyunca git ve gör nehirlerin nasıl yol aldıkları. Sen de bir nehirsin ey yolcu!”

 Hasan Hüseyin Korkmazgil                                                   

 

 Yalan dünya işte senden

 Aha geldim gidiyorum.

 Kalanlara selam benden,

 Aha geldim gidiyorum.

Ozan Arif

 

2022 Şubatı’ndan selam ve sevgiler…

Bu ay kaybettiğimiz İncilerden: Adile Sultan, C. Şahabettin, Tezer Özlü, H. Fahri Ozansoy, H. Ali Yücel, Hasan Hüseyin Korkmazgil, T. Buğra, Orhan Asena, Bahtiyar Vahapzade, Halit Fahri Ozansoy, Hüseyin Siret Özsever olmak üzere Şubat ayında kaybettiğimiz bütün sanatçılarımızı rahmetle anıyoruz.

ADİLE SULTAN (DİVAN/TAHASSURNAME/İFTİRAKNAME)

Divan edebiyatı şairi… Divan sahibi ilk ve tek kadın şair… İkinci Mahmut’un (ıslahatçı, hattat, şair ve musikişinas) kızı…Sultan Abdülmecit’in kız kardeşi…

Osmanlı Hanedanı mensupları arasında yetişen tek kadın şair. Diğer Divan edebiyatı şairlerinden Fitnat Hanım ve Leyla Hanım kadar başarılı değildir, şiirleri teknik yönden kusurludur.

Aşktır beyt-i dili meyhane-i irfan eden

Aşktır Leylaları Mecnun ü ser-gerdan eden

                   Aşktır mir’at-ı kalbi eyleyen saf u celi

                   Aşktır dilde veren nur-ı ziyayı her zaman

Nazik, güler yüzlü, hayırsever, cömert, şefkatli, ilim ve irfan sahibi şair. Dindar bir o kadar da yenilikçi bir Sultan.

Adile Sultan, haremin entrikalarla örülmüş duvarları içerisine hapsolmuş kadınların dışarı açılmalarına öncülük etmiştir. O, saray haremini sık sık arabayla şehir gezilerine çıkarır, temaşa ve mesire yerlerine götürür, onların saray dışında bir nefes almalarını sağlar.

Osmanlıda Tanzimat Dönemi’nde “saraydan bir kadın” (Adile Sultan) eliyle çağdaşlaşma hareketlerine destek verilir. Ramazan ayında sarayda düzenlenen davetlere; devletin ileri gelenlerinin eşleri de davet edilir, yabancı elçilerin eş ve kızları ile haremin kadınları aynı ortamda buluşturulurdu; Adile Sultan, saraya müzisyenleri, edebiyatçıları ve siyasetçileri davet eder; bu etkinliklere (alaturka ve alafranga orkestraların konserlerine) özellikle kadın davetlilerin katılmasıyla; sazende ve hanendelerin eğitimine özen göstererek “kadının” sosyal yaşamda önem kazanmasını sağlar. 

GAZEL

Aşkta kanun imiş, aşklara cevr eylemek

Aşk oldur kim cefa-ı yâre sabr gerek

Adile Sultan’ın şiirini besleyen, yeteneği ve sanatsever mizacının yanında acılarıdır da… Önce annesinin ölümü, sonra 13 yaşında babasının ölümü, kız kardeşi Saliha’nın ölümü; görkemli bir düğünle evlendiği dört evladının babası (kocasının) M. Ali Paşa’nın da ölümü, üç evladının arka arkaya ölümü ve en son hayata tutunduğu dördüncü kızının da bir süre sonra ölümü onu çok üzer, yalnızlık ve acılarla olgunlaşır. Teselliyi hayır işlerinde ve Bala Tekkesi’ne sığınmakta bulur. İstanbul’dan başlayıp Medine’ye uzanan vakıflar kurar. Sanata yönelir, şiirler yazar. Yüreğinden sızan kanları kalemiyle kağıtlara döker.

Şiirleri; yetmiş üç yıllık ömründe bütün yakınlarını kaybetmenin acısını çekmiş bir ruhun içten gelen terennümleri olarak cereyan eder. Çoğu zaman bu şiirler, yürekli ve vakarlı bir duruşun İç Dökme vesilesidir.

Bu şiirler, kimi zaman bir günlük gibi kendi yaşamına kimi zaman da bir tarih gibi dönemin sosyal ve siyasal olaylarına ayna tutar.

Adile Sultan 10. kuşaktan dedesi olan Kanuni Sultan Süleyman’ın şiirlerini Divan-ı Muhibbi adı altında bir kitapta toplar. Kendinden önce vefat eden hanedan mensupları için yazdığı Tahassürname, İftirakname gibi manzumelerde de güzel dizeler dikkat çeker.

Hababam Sınıfı filminin çekildiği Adile Sultan Kasrı’nı 1853’te Abdülaziz, Mimar Sarkis Balyan’a inşa ettirir ve bu Kasr’ı kız kardeşi Adile Sultan’a hediye eder.

Aruz ölçüsünün yanında hece ölçüsüyle de şiirler yazar.

Hak yolunda can verdiler,

İncitme hiç dervişleri.

Canan yolunu buldular,

İncitme hiç dervişleri.             

Onlar Cihandan geçtiler,

Akla karayı seçtiler,

Vahdet şarabını içtiler,

İncitme hiç dervişleri.

HASAN HÜSEYİN KORKMAZGİL(KAVEL / ACIYI BAL EYLEDİK /AĞLASUN AYŞAFAĞI)

Toplumcu gerçekçi şair, yazar.

Gerçek bir halk çocuğu…Sınıfının bilincine kitaplardan değil, bu sınıfının alın yazısını yaşayarak varmış, bir yiğit adam…Has bir ozan, gür sesli bir şair…

DAVULLU NİNNİ

Hayır kastro, istemiyorum çek bir bira Arjantin

Ne zaman davul duysam mışıl mışıl yaşlanıyorum.

İşvereni seviyorum, çok Ortodoks, güzel hırsız

Ortaçağlı sokaklarda baremli dilenciler

Gürültüyü seviyorum, davulu sevmiyorum

Ne zaman davul duysam mışıl mışıl yaşlanıyorum.

Benim şiirim on yıllık Demokrat Parti silindirinden geçti” diyerek 1950’yi şiirinin dönüm noktası ilan eder.

FİLİZKIRAN FIRTINASI

Gün doğmadan başladı filizkıran fırtınası

Evler Yemen türküsü,

Sokaklar seferberlik

Öyle bir gariplik ki

Öyle bir tedirginlik,

Yaz başında güz sonrası.      

Acılı günler gördüm,

Sığdıramam bir tek günü bir koca yıla

Geceler geçirdim yoz kentlerin bulvarlarında

Nice baharları kışlara gömdüm.

Kırsal kesim insanları, ezilen işçilerin sorunları, yaşam ve doğa sevgisi, barış ve özgürlük tutkusu, bağımsızlık özlemi temaları şiirlerinde hayat bulur.

Nazım Hikmet gibi cesur, korkusuz söylemi, destansı uzun şiirleri; Ahmet Muhip Dranas gibi lirik ve sembolist tarzıyla H. Hüseyin’in şiiri bu iki şairden de izler taşır.

Şiirlerini bazen Halk şiiri geleneğiyle, bazen İkinci Yeni şiirine has imgelerle ve bazen de Divan şiirinin mazmunlarıyla ördüğünü görürüz.

Kavel, Kızıl Kuğu, Filizkıran Fırtınası isimli şiirleriyle ödüller almıştır.

Hasan Hüseyin’in “Yolumun üstüne çıkmış en güzel rastlantı” dediği eşi Azime Öğretmen Cumhuriyet’in aydınlık yüzlü, yiğit, dirençli, özgür ve sağlam bir edebiyat öğretmenidir. O; iyi bir eş, iyi bir anne, iyi bir öğretmendir ve Hasan Hüseyin’e de iyi bir danışman, eleştirmen olmuştur.

Toplumsal çalkantılar, sarsıntılarla dolu o dönemin Türkiye’sinde evlilikleri ve sevdaları her durumda güçlenerek 1984’te şairin ölümüne kadar devam eder.

Acıyı Bal Eyledik, Amenna, Acılara Tutunmak, Berivan, Güzel Günler, Halay Havası, Haziran’da Ölmek Zor, Temmuz gibi şiirleri bestelenerek Hasret Gültekin, Selda Bağcan, Ahmet Kaya, Grup Yorum gibi sanatçılar tarafından yorumlanmıştır.

Hasan Hüseyin Korkmazgil ismi; Acıyı Bal Eyledik, Koçero, Şafak, Ağlasun, Kızılırmak, Temmuz Bildirisi, Filizkıran Fırtınası şiirleriyle özdeşleşip Anadolu coğrafyası, mücadele ve emek timsali olarak yüreklerimizde daima yaşayacaktır.

“Kör olasın demiyorum/Kör olma da gör beni”

“Açlığın dini olmaz, Yoksulluğun vatanı.”

“Elbet bir bildiği var bu çocukların, kolay değil öyle genç ölmek / Yeşil bir yaprak gibi yüreği ateşe atmak.”

“Hor baktık mı karıncaya/ kırdık mı kanadını serçenin/ vurduk mu karacanın yavrusunu/ ya nasıl kıyarız insana.”

“Ağaç görmüş yakmışlar/ Kanat görmüş kırmışlar/ Şimdi de düşmüşler insan izine / Nerede insan/ Nerede ışık/ Vurmuşlar.”

TEZER ÖZLÜ (ESKİ BAHÇE/ÇOCUKLUĞUMUN SOĞUK GECELERİ/YAŞAMIN UCUNA YOLCULUK)

Cumhuriyet dönemi yazarı…

Türk edebiyatının lirik, gamlı, nostaljik prensesi, diye nitelendirilir…

Tezer Özlü; Türk edebiyatında düşünce derinliği, kıvraklığı, renkli üslubu, hayalleri ve aykırılıklarıyla yerini alır.

Demir Özlü ve Sezer Duru’nun kardeşidir. 43 yıllık kısa ömrüne üç kitap, gazete ve dergilerdeki yazıları, mektupları, üç evliliği ve bir evladını sığdırır.

Leyla Erbil ve Tezer Özlü Türk edebiyatının en güçlü kadın yazarlarındandır, eğer ömrü vefa etseydi pek çok esere imzasını atacaktı. Bir yetenek genç yaşta aramızdan ayrıldı…

“İnsanın başkalarına söyledikleri, kendi duymak istedikleridir. Sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir.”

“Nihayet yağmur başladı. Bu sabah artık yağmuru ne kadar çok sevdiğimi anladım. Ağlayan bir yüreğe benzediği için.”

“Sen tüm kentten daha yalnızdın. Okyanus gibi bir yalnızlık.”

Yaşamın anlamını arayan, kalıplara sığmayan, yaşamın dehlizlerinde gezinen bir kişiliktir Tezer Özlü.

Ruhundaki fırtınalara zaman zaman teslim olan, zaman zaman da onlarla mücadele eden sanatçının ruhu, küçük bedenine fazla gelmiş ve ruhundaki aykırılıklarını kaleme dökmüştür.

Cesare Pavese, Franz Kafka, Svevo’ya hayrandır. Hatta Pavese ile aynı günde doğdukları için onu kendisiyle özdeşleştirip hayranlığı farklı bir aşamaya geçirmiştir. Tezer Özlü; yazılarında varoluşu sorgular, okurlarını kendi iç dünyasındaki yolculuğa çıkarır. Okurların bu yolculukta kendi farkındalıklarına doğru yelken açmasını sağlar. Her zaman intihara meyilli sanatçı, birkaç kez teşebbüste bulunsa da uçurumun kenarına kendi isteğiyle giden ve defalarca aşağı süzülmek isteyen bir çılgındır.

Aidiyet kavramı yoktur. (Mekanlara/zamana/eşlere)

Hiç kimseyle yaşlanmak istemiyorum, kendimle bile. Nerelisiniz diye soranlara Hiçbir yerliyim, der.

Nerede olmak istediğimi bilmiyorum, bu yüzden hiçbir yerliyim.

Eski Bahçe (öykü), Çocukluğumun Soğuk Geceleri (ilk romanı), Bir İntiharın İzinde (ikinci romanı, sonradan Yaşamın Ucuna Yolculuk olarak değişir), Kalanlar (yazarın dergilerde yayınlanan yazılarının toplandığı eser) Tezer Özlü’den bize kalan armağanlardır. Yazar yüreğine sığdıramadıklarını bu eserlere dökmüştür.

Tezer Özlü deyince aklımıza Susanna Tomarro’nunYüreğinin Götürdüğü Yere Git” isimli eseri gelir nedense…Çünkü Tezer de içinden nasıl geliyorsa öyle yaşamayı hayat düsturu edinmiştir hatta o kadar özgür ruhludur ki 1960’ların Türkiye’sinde Avrupa’ya otostopla yolculuk yapacak kadar…

“Tren raylarını severim, bağımsızlığı, gidebilmeyi, kalmak zorunda olmamayı, uymak zorunda olmamayı anımsatır. Tren rayları bir tür bağımsızlıktır benim için.”

Yazar, Can Yücel’in bir şiirine de misafir olur.

Aşağıda yatıyorum,

Sokağa bakan pencerenin yanındaki divanda,

Birden bir olay oluyor,

Kulağımın dibinde

Bir dal cama vuruyor, Tezer…

Can Yücel     

Mart ayında görüşmek üzere... Sevgilerle...                                                                                                                                                                 

         

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

MAKALEYE YORUM EKLEYİN

X

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.

X

Makaleye hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

GÜNÜN MANŞETLERİ

FOTO GALERİ