MÜNEVVER YALIN
21 Nisan 2021 - 18:01 MÜNEVVER YALIN AJANDAMIZDAN İNCİLER / NİSAN Nisan ayı geldi çattı Bahar geldi çiftçi gardaş Yağmur yağdı, kar da kalktı Bahar geldi çiftçi gardaş / Aşık Firgani Hoş geldin Nisan, yağmurunla bereketinle hoş geldin… Milli Egemenliğin temelinin atıldığı 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’mız kutlu olsun. Nisan ayında aramızdan ayrılan sanatçılarımızı rahmetle anıyoruz. Işıklar içinde uyusunlar… Abdülhak Hamit Tarhan, 1937, Şair, Yazar Sabahattin Ali, 1948, Yazar, Şair Kemal Tahir, 1973, Yazar Oktay Rıfat Horozcu, 1988 ,Şair, Yazar Sabahattin Kudret Aksal, 1993, Şair, Yazar Cemal Safi, 2018, Şair Ülkü Tamer, 2018, Yazar, Şair Osman Akkuşak, 2020, Gazeteci, Yazar SİNEMA/TİYATRO: Atıf Kaptan, Güner Sümer, Muammer Karaca, Turgut Boralı, Muharrem Gürses, Savaş Yurttaş, Ünal Gürel, Abdurrahman Palay, Şükür Sırmalı, Feridun Karakaya, Ekrem Bora, Nevin Akkaya, Yavuz Şeker, Ülkü Erakalın, Çetin İpekkaya, Bülent Kayabaş, Turhan Kaya. MÜZİK: Münir Nurettin Selçuk, Arif Sami Toker, Melih Kibar, Ali Ekber Çiçek, Perihan Altındağ Sözeri, Engin Yörükoğlu, Ayten Alpman, Atilla Özdemiroğlu, Dilber Ay. RESİM: Yüksel Arslan, Prof. Doktor. Sevda Aydan
ABDÜLHAK HAMİT TARHAN (MAKBER/SAHRA/VALIDEM) Şair-i Azam… Tanzimat Edebiyatı’nın yenilikçi şairi…Divan edebiyatını bitiren sanatçı… Eski ve Yeni Edebiyat (Doğu ve Batı) arasında köprü göreviyle; ölüm, aşk, doğa ve metafizik temalarında lirik şiirler yazar. Abdülhak Hamit Tarhan ismiyle birlikte MAKBER şiiri akla gelir ki “mezar, ölüm” olgusunu irdeleyen nadide şiirlerden birisidir. Eyvah! Ne yer ne yar kaldı Gönlüm dolu ah-ü zar kaldı Şimdi buradaydı gitti elden Gitti ebede geldi ezelden Bu şiirde ölüm; “Allah’ın garip bir sırrı”, “Hakikatlerin en müthişi”, “Zirvelerin en yükseği” söylemleriyle nitelendirir. İnsanoğlunun ölüm karşısında acizliği ve isyanını dile getirir. Her yer karanlık, pür-nur o mevki! Mağrip mi yoksa makber mi ya Rab! Veremden ölen çok sevdiği karısı Fatma Hanım için yazılan Makber’in bu muhteşem dizeleri Hafız Burhan, Hamiyet Yüceses, Müzeyyen Senar, Zeki Müren, Bülent Ersoy gibi sanatçıların güçlü yorumlarıyla yüreğimizi titretir, ölümü iliklerimizde hissettirir. Çapkın mizaçlı şairimize her ne kadar eşi Fatma Hanım’ın cenazesinde gördüğü bir kadınla hemen evlendi yakıştırması yapılsa da ikinci eşi Nelly Hanım ile iki yıl sonra Londra’da evlendiği tarihçe belirlenmiştir. Üçüncü eşi, Cemile Hanım’dır ki evlilikleri çok kısa sürer, 4. eşi de Lucienne Hanım’dır ve şairinin ona olan aşkı dillere destandır. Büyükelçi görevi nedeniyle her zaman çevresinde güzel ve şık kadınlar bulunur ve onlarla maceraları da kaçınılmazdır. Bir gün A. Hamit’i Paris’te bir zenci hatun ile samimi bir şekilde gezerken görürler. Üstat’a sorarlar “Üstat, sen Fatma Hanım ölünce dillere destan Makber’i yazdın, eşin öleli daha üç ay oldu ne bu acele?” diye. Abdülhak Hamit de şu cevabı verir “Yastayım”. Türk edebiyatında çığır açan iki sanatçı T. Fikret ve A. Hamit, Bebek’te Aşiyan Müzesi’nde hem Boğaz’ı hem bizi seyredip asırlar öncesinden bize göz kırpıyorlar sanki…
SABAHATTİN ALİ (KÜRK MANTOLU MADONNA /İCİMİZDEKİ ŞEYTAN/ALLEBEN ÖYKÜLERİ) Şair, yazar…Yeşil mürekkebiyle özdeşleşen şairimiz… Başkalarına gülsem de Senden uzak kalsam da, Sevmediğini bilsem de, Ben yine sana vurgunum Türk edebiyatının cesur kalemlerinden birisidir. “ Biz istiyoruz ki bu memlekette yapılan her iş; üç beş kişinin çıkarına değil , bu toprakları dolduran milyonların yararına olsun.” der ya da çerçeveyi daha da genişleterek bütün dünyayı kocaman bir ülke olarak görmeyi; din, dil, ırk, cinsiyet ayrımı yapılmayan; kavgasız, gürültüsüz, barış ve huzur içinde yaşanan bir dünyanın vatandaşı olmayı isterdi. Değişen dünya düzenine karşı sessiz kalamamış, düşüncelerini dile getirmekten çekinmemiştir. Başı derde girse de yine de doğru bildiğini söylemekten çekinmemiştir. Döneminde hem sağcıların hem solcuların eleştirilerine maruz kalır. 41 yaşında hayata veda eden Sabahattin Ali’den bize şiirleri, romanları ve hikayeleri kalmıştır; şimdi ise ideolojik damarların kabardığı ya da aşkın büyüsüne kapıldığımız anlarda, onun dizelerinden yükselen şarkılara dökülmüş şiirleridir eşlik eden. Ayın şavkı vurur sazım üstüne / Leylim ley Söz söyleyen yoktur sözüm üstüne / Leylim ley Gel Hilal kaşlım dizim üstüne / Leylim ley Ay bir yandan sen bir yandan sar beni/ Leylim ley Dağlar/Melankoli -Ali Kocatepe–Nükhet Duru-Sezen Aksu Leylim Ley/Eşkıya Dünya – Zülfü Livaneli Aldırma Gönül/Kız Kaçıran/Kara Yazı - Ahmet Kaya Göklerde Kartal Gibiyim / Grup Çağrı – Volkan Konak İçimizde şeytan yok… İçimizde acizlik var, tembellik var. İradesizlik, bilgisizlik ve bunların hepsinden daha korkunç bir şey; hakikatleri görmekten kaçma eğilimi var İÇİMİZDEKİ ŞEYTAN İnsan ve insan onurunu her şeyin üstünde tutan sanatçımız, hayatı ve insanları sever. Aliye Hanım ile evlenene kadar bazen platonik bazen de tutkulu aşklar yaşar. Aşk duygusunun kendisine aşık, derler onun için. Orhan Veli ile aynı kıza aşık olurlar (Nahit Gelenbevi) Nahit Hanım’a “Eskisi Gibi” şiirini yazar. Arkadaşları Nahit Hanım’a tutkunluğu için “Nahit’e böylesine vurgunken ne Melahat kalmıştı ne de Maria. Hatta Ayşe hatta İstanbul’da yüzmeye gittiği lacivert gözlü sarı saçlı o güzel kız.” derler. Almanya’da Kürk Mantolu Madonna’nın ana kahramanı Frolayn Puder’e, Aydın’da iken bir miralayın kızına, Konya’da ise Melahat Muhtar’a aşık olur. Melahat Muhtar için “Çocuklar Gibi”yi ve Nükhet Duru’nun sesinde hayat bulan “Melankoli” şiirini yazar. Nihayet “Sen en fena resimde bile güzelsin Aliye, sen her zaman güzelsin” dediği karısı Aliye Hanım ile evlenir. Aliye Hanım, S. Ali için yaşamının gerçek Madonna’sıdır. Yaşam Paydaşı Madonna’ya (Aliye Hanım’a) yazdığı mektuplar da edebiyatımızda öyküleri kadar ünlüdür. Ailesine duyduğu sorumluluk ve sevgi de mektuplarının en göze çarpan unsurudur. Kuyucaklı Yusuf, Kürk Mantolu Madonna, İçimizdeki Şeytan gibi romanları, Değirmen, Kağnı, Sırça Köşk gibi hikayeleriyle yazın hayatımızın usta kalemlerindendir Sabahattin Ali, Markopaşa isimli dergide siyasi eleştiriler yüzünden çeşitli davalarla uğraşır. (Davaların birçoğunun kendisiyle ilişkisi yoktur) Davaların aleyhine seyrettiği dönemde Türkiye’den ayrılmak, Bulgaristan’a geçmek ister, kendisine kaçma girişiminde rehberlik eden Ali Ertekin tarafından Bulgaristan sınırında öldürülür. Bu olay, aydınlıktan korkan karanlık güçlerin aydınlanmaya karşı katlediliş simgesi olarak tarih sayfalarında yerini alır. “Ruhum Filiz” diye seslendiği kızı Filiz, Istranca Dağları’nda bir kayayı babasına mezar yaparak kayanın üstüne: “Başım da saçlarım da kardır, Benim meskenim dağlardır dağlar“ yazdırır.
OKTAY RIFAT (ELLERİ VAR ÖZGÜRLÜĞÜN / PERÇEMLİ SOKAK / GÜZELLEME) Şair, yazar. Türk edebiyatında I. Yeni’nin (Garip Akımı) sac ayağından birisidir. (Orhan Veli Kanık, Melih Cevdet Anday ve Oktay Rıfat Horozcu ) Türk şiirine yeni bir soluk getiren üç genç isim “Bu Kitap, sizi alışılmış şeylerden şüpheye davet edecektir” düşüncesiyle okura GARİP kitabını sunarlar. Amaç halka şiiri sevdirmek, beğeni kazanmak, şiirde kelimelere kıvraklık getirmek, şiiri dar kalıplardan kurtarmaktır. KADEH Burası Dalyan Kahvesi Ortalık süt mavisi Apostol, bu ne biçin meyhane Tabağımda bir bulut Kadehimde gökyüzü Garip Akımı’nın üç silahşörünün yolu Ankara Erkek Lisesi’nde (Taş Mektep) kesişir. Edebiyat öğretmenleri Ahmet Hamdi Tanpınar’dır. Oktay Rıfat’ın genlerinden gelen yeteneği Hocası Ahmet Hamdi Tanpınar ile beslenerek olgunlaşır. Lisede SESİMİZ dergisiyle yola çıkan Garipçiler, sonra yazın dünyasında kendi çizgilerine doğru yol alacaktır. Büyük Dedesi Macar Hurşit Bey bestekardır (Türk edebiyatından ilk operalardan biri olan BÜLBÜL’ün bestecisidir.) Dedesi Albay Hasan Rıfat Bey şairdir. Baba Semih Rıfat Horozcu şair ve dilbilimcidir. (Eski Maarif Vekaleti Telif ve Tercüme Azası, TDK’nin ilk başkanı) Amca Ali Rıfat Bey değerli bir udidir. Nazım Hikmet ile teyze çocuğudur. Nedir bu benim çilem Hesap bilmem, Muhasebede memurum dizeleri atasözü gibi dilimize yerleşir. Garip Akımı’ndan sonra PERÇEMLİ SOKAK eseriyle İkinci Yeni Akımı’na yönelir, eleştirel bir dil ve yeni imge anlayışıyla ürünlerini verir. ELLERİ VAR ÖZGÜRLÜĞÜN Öpüşmek yasaktı bilir misiniz? Düşünmek yasak, İşgücünü savunmak yasak
Ürünü ayırmışlar ağacından Tutturabildiğine Satıyorlar pazarda; Emeğin dalları kırılmış, yerde
Elleri var özgürlüğün Gözleri, ayakları; Silmek için kanlı teri, Bakmak için yarınlara, eşitliğe doğru giden.
ÜLKÜ TAMER (VİRGÜLÜN BAŞINDAN GEÇENLER/ ALLEBEN ÖYKÜLERİ) Şair, yazar, gazeteci, çevirmen… Kendine özgü imge dünyasıyla önce İkinci Yeni Akımı’na 1970’ten sonra da toplumsal duyarlılık çizgisiyle şiirine devam eder. İngiliz ve Amerikan Edebiyatı’nı yakından takip eder; roman, hikaye ve şiir çevirileri yapar. İlk şiiri “Dünya’nın bir köşesinden Lucia”, ilk şiir kitabı da “Soğuk Otların Altında”dır. ÜŞÜR ÖLÜM BİLE Bir ormanda tutup onu, Bağladılar ağaca, Yumdu sanki uyur gibi Gözlerini usulca
Bir soğuk yel eser, Üşür ölüm bile, Anlatır akan kanı Beyaz sesiyle Karacaoğlan’ın ÇİÇEK TOPLA/ Yunus’un SELAM OLSUN dizelerinden yola çıkarak GÜNEŞ TOPLA BENİM İÇİN ve SELAM OLSUN’u yazar. GÜNEŞ TOPLA BENİM İÇİN Umutların arasından Kirpiklerin karasından Döşte bıçak yarasından Güneş topla benim için
SELAM OLSUN Dünya üstü kara zindan Boynumuzda yağlı urgan Yolculardan hancılardan Soranlara selam olsun “İnsanların anayurdu çocukluğuymuş. Bugün ben de anayurdumdayım” diyor Ülkü Tamer. Sanatçının çocukluğu Gaziantep’te geçer, Gaziantep’i boydan boya geçen derenin ismi ALLEBEN olduğu için bu şehrin simgesi ALLEBEN’İ sanatçı eserlerine verir, eserler ALLEBEN ÖYKÜLERİ/ ALLEBEN ANILARI olarak yayımlanır. Cemal Süreya, Ü. Tamer’in şiirleri için “Kısa şiirlerinin çoğu karnaval bileti gibidir, sevinç doludur” der. Ülkü Tamer de Süreya’nın bu güzel söylemi için ona şu şiiri hediye eder. “Tanrı bininci gece şairi yarattı, Bin ikinci gece Cemal’i, Bin üçüncü gece şiir okudu Tanrı, Başa döndü sonra, Kadını yeniden yarattı.” Edebiyatımızın usta kaleminin pek çok şiiri de bestelenmiştir. Güneş Topla Benim İçin/ Geceleyin/ Mayın Tarlasından Maniler/ Selam olsun /Memik’e Ağıt- Zülfü Livaneli tarafından, Üşür Ölüm Ölüm Bile/ Gül Dikeni- Ahmet Kaya “İstanbul bir çocuktur Minarelerde ölen Her şeye karşı ve hiç Durmadan ölen”
“İçime çektiğim hava değil gökyüzüdür” “Ölürsem senin bildiğin bir suya at beni Dolaşayım bütün denizlerini yüreğinin Kaplayan sessizlik olsun aşkımın dikenlerini”
SABAHATTİN KUDRET AKSAL (GAZOZ AĞACI/ KAHVEDE ŞENLİK VAR/ BATIK KENT) Şair, yazar, senarist… C. Sıtkı Tarancı etkisinde hece ölçüsü ve uyaklı şiirler sonra 1. Yeni etkisiyle (Garip Akımı) Daha sonra uyaklı şiirler ve daha sonra da İkinci Yeni anlayışıyla yazın hayatına devam eder. Kimine göre “Şiir dünyasında bir yalnız yolcudur.” “Dönemin akımlarının dışında sesini, şiirini özgün bir biçimde yansıtır.” “Şiir bir matematiktir.” “Şiir, büyü ve matematik kavramının bir bileşkesidir.” “Sözsel bir karmaşadan sözsel bir dizgiye ulaşmadır.” Şiirlerinde güncel sorunlardan çok felsefenin ön plana çıktığı sanatçının eserlerinde; Varoluşsal sorunlar, kent insanlarının gündelik ilişkileri, saçmalıkları, çatışmaya varan tartışmalarını ele alır. DENİZE KARŞI Adam oturmuş denize karşı Elinde oltası yıldız tutar Çeker çıkarır bir bir geceden KAHVEDE ŞENLİK VAR oyunuyla TÜRK tiyatrosuna damga vurur ; oyun, Absürd (uyumsuz) tiyatronun ülkemiz açısından klasikleşmiş örneğidir.
CEMAL SAFİ Cemal Safi, 38 yaşından sonra başlayan şiir hayatında, şiirlerinin çoğu ünlü yorumcular tarafından bestelenerek şiirleri geniş kitlelere ulaşmıştır. Şiirlerinin yalnızca kırk tanesi Orhan Gencebay tarafından bestelenir, yüz elli kadar şiiri de Zekai Tunca, Onur Akay, Candan Erçetin, Zeki Müren, Bülent Ersoy, Hakan Taşıyan gibi güçlü bestekarlar ve sesler tarafından yorumlanır, şarkılar dilden dile dolaşır. Beş yüzden fazla şiiriyle şairimiz edebiyat dünyasında yerini alır. RÜYALARIM OLMASA Yıldızlara baktırdım fallara çıkmıyorsun Seni görmem imkansız, rüyalarım olmasa Pencereden bakmıyor, yollara çıkmıyorsun Seni görmem imkansız, rüyalarım olmasa
GİT Git iş işten geçmeden çok geç olmadan git Günahıma girmeden, katilim olmadan git
VURGUN Gözlerim uykuyla barıştı sanma Sen gittin gideli dargın sayılır Ben de bir zamanlar sevildim amma Seninki düpedüz vurgun sayılır Şiirlerini VURGUN, SENDE KALMIŞ, KIYAMETE KIRK KALA isimleriyle şiir kitaplarını yayımlar.
Mayıs ayında görüşmek üzere …Sevgilerle…
X
Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.
X
Makaleye hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın. GÜNÜN MANŞETLERİ FOTO GALERİ
SON DAKİKA HABERLERİ
|