MÜNEVVER YALIN

Okuduğunuz makale
AJANDAMIZDAN İNCİLER
Anasayfa   /    Köşe Yazarları   /    Münevver Yalın   /    AJANDAMIZDAN İNCİLER

30 Ekim 2020 - 22:12

munevver@kentimsisli.com.tr

Münevver Yalın

MÜNEVVER YALIN

AJANDAMIZDAN İNCİLER

                     Eylül toparlandı gitti işte

                     Ekim filan da gider bu işle

                     Tarihe gömülen koca koca atlar

                     Tarihe gömülür o kadar

                                                        (Turgut Uyar)

Ekimden sevgilerle…

Dünden bugüne Ekim ayında vefat eden sanatçılarımıza yer vererek onları saygı ve rahmetle anıyoruz.

İyi ki ürettiler, iyi ki bize ışık oldular…

1924  Ziya Gökalp (Yazar, Şair)

1949 Enis Behiç Koryürek (Şair)

1949 İbrahim AlaaddinGövsa (Şair, Yazar)

1950 Ali Faik Ozansoy (Şair, Yazar)

1956 Cahit Sıtkı Tarancı (Şair)

1957 Hüseyin Cahit Yalçın (Yazar, Şair)

1958 Asaf Halet Çelebi (Yazar, Şair)

1967 Ali Canip Yöntem (Yazar, Şair)

1968 Sabri Esat Siyavuşgil (Yazar, Şair),

1969 Mustafa Seyit Sütuven (Şair)

1973 Cevat Şakir Kabaağaçlı (Yazar)

1978 Agah Sırrı Levent (Yazar)

1985 Metin Eloğlu (Şair),

1993 Berna Moran (Yazar)

1984 Muazzez Tahsin Berkant (Yazar)

1989 Yusuf Atılgan (Yazar)

1995 Şemsi Belli (Yazar, Şair)

1996 Kemaleddin Tuğcu (Yazar)

1999 Fakir Baykurt (Yazar)

2005 Atilla İlhan (Şair Yazar)

2007 Mehmet Uzun (Yazar)

2008 Fazıl Hüsnü Dağlarca (Şair)

2010 Arif Damar (Yazar, Şair)

2015 Çetin Altan (Gazeteci, Yazar),

2015 Sennur Sezen (Şair, Yazar)

     Ayrıca; Ruhi Arel, AgopArad, Ara Güler (Ressam, Fotoğrafçı)

     Fehmi Ege, Cemal Reşit Rey (Besteci)

     Cemal SahirKehlibağcıoğlu (Opera Sanatçısı)

     Memduh Ün (Yönetmen) Levent Kırca (oyuncu)

BEHÇET KEMAL ÇAĞLAR(Onuncu Yıl Marşı)

1908-1969 yılları arasında yaşamıştır.

Atatürk’ün ve devrimlerinin sıkı bir hayranıdır. Bu hayranlık derecesi bazen eleştirilse de bütün dünyanın hayret ve hayranlıkla izlediği Kurtuluş Savaşı, Türkiye Cumhuriyeti’nin ilanı ve hemen arkasından teker teker gerçekleşen devrimler, ekonomideki atılımlar karşısında bu ülkenin bir vatandaşı olarak haklı ve duygusal bir çoşkunun ifadesidir bu yoğun hayranlık . Bunun için ona DEVRİM  ŞAİRİ ismi verilmiştir, eserlerinde ANKARALI AŞIK ÖMER mahlasını kullanır.

Şiirinin kaynağını Halk şiiri ve Atatürkçülük olgusu oluşturur. Behçet Kemal Çağlar’ın en güzel mirası Faruk Nafiz Çamlıbel ile ortaklaşa yazdığı Onuncu Yıl Marşı’dır.

10. Yıl Marşı ile üç isim arka arkaya sıralanır.

Behçet Kemal Çağlar, Faruk Nafiz Çamlıbel ve Cemal Reşit Rey ama bu isimlere Recep Peker ve  Münir Hayri Egeli’nin de eklenmesi gereklidir.

Türkiye Cumhuriyeti bir milletin şahlanış destanıdır. Osmanlı’dan kalan son toprakları da işgal ederek Türklerin Anadolu’nun ortasında küçük bir yere hapsetmek ve tarih sahnesinden silmek isteyen emperyalistlere karşı (Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavarlara) savaş açan ve savaşını zaferlerle , devrimlerle taçlandıran bir milletin şahlanış destanıdır Türkiye Cumhuriyeti.

Osmanlı’nın küllerinden doğan Türkiye Cumhuriyeti her alanda , özellikle ekonomi alanında yaptığı atılımlarla çağdaş devletler arasına katılma yolunda önemli mesafeler katetmiştir. Bunun için bu atılımların şahlanışın onuncu yıl dönümü ülkenin her köşesinde düzenlenecek törenlerle anılmalı coşkuyla kutlanmalı ve daha büyük atılımlar için bir moral kaynağı olmalıydı.

11 Haziran 1933 tarihinde TBMM’den Cumhuriyet İlanını’nın 10. Yıl Dönümü Kutama Kanunu çıkarılır ve bir Kutlama Tertip Komitesi kurulur. Recep Peker de bu komitede etkin görevdedir. Marş’ın yazılması için Behçet Kemal Çağlar ve Faruk Nafiz Çamlıbel’e görev verilir.

Türkiye’nin dört bir bucağında üç gün üç gece sürecek kutlamaları ebedileştirecek 10. Yıl Marşı’nın bestelenmesi de Recep Peker tarafından Cemal Reşit Rey’e verilir.

Cemal Reşit Rey, Marşı’ın bestesinde “Herkes tarafından kolayca söylensin ve akıllarda kalsın.” düşüncesiyle Mehter Marşı ritmini de kullanır. Jüri önünde piyano eşliğinde Marş söylenir. Jüri; Cemal Reşit Rey’e acımasızca yüklenir ve onu eleştirir. Bu ağır eleştirilerinin ardındaki neden, Marş’ın kimin tarafından yazılacağı konusunda Recep Peker’in kendisinden başka hiç kimseye söz hakkı tanımamasıdır.

Jüriden; Saffet Arıkan,Marş’ta Minör Tonu’nu eleştirirken Osman Şevki Uludağ da Marş’ın melodisinin J.J. Rousseau’nun, LE DEVIN DU VILLAGE (Köy Kahini) isimli operasından bir bölüm olduğu yönünde kritik belirtir.

İşte bu evre de eleştirilere kalkan olacak kişi Münir Hayri Egeli’dir. Cemal Reşit Rey’den notaları alarak doğru Çankaya Köşkü Muhafız Alayı’na gider.

Alay komutanı önce “Münir, başımıza iş açmayalım” dediyse de Bando Bölüğü marşı gizlice prova eder.

Çankaya Köşkü’nde bir davet vardır. Köşk, ülkenin çeşitli alanlarında otorite sayılan isimlerin bir araya gelerek ülkenin sorunlarının tartışıldığı bir ortamdır. İlerleyen bir saatte Münir Hayri Egeli Köşk’ün balkonundan “Tamam” işaretini verince aşağıda hazır bekleyen Muhafız Alayı Bando Bölüğü Onuncu Yıl Marşı’nı çalmaya ve söylemeye başlar.

Çıktık açık alınla on yılda her savaştan

On yılda on beş milyon genç yarattık her yaştan

Ankara’da Çankaya sırtları yankılanıyor, Bando Bölüğü’nün sesi bütün Ankara’yı inletiyordu.

Türk’üz, Cumhuriyetin göğsümüz tunç siperi

Türk’e durmak yaraşmaz, Türk önde Türk ileri

Marş heyecanla tekrar tekrar dinlenir, coşkuyla alkışlanır. Cemal Reşit Rey’in bestesi jüriye rağmen Münir Hayri Egeli’nin ustaca düzenlediği “operasyonla” 10. Yıl Marşı olarak onaylanmış olur.

 

ATTİLA İLHAN (Duvar/ Sisler Bulvarı/ Yasak Şevişmek)

Romancı, deneme yazarı, gazeteci, eleştirmen, şair olarak çok yönlü bir sanatçımızdır. Sinemaya tutkundur. Bu tutku şiirlerine yansımıştır.

“Ben sana mecburum bilemezsin

 Adını mıh gibi aklımda tutuyorum

 Büyüdükçe büyüyor gözlerin

 Ben sana mecburum bilemezsin”    

dizeleriyle gönüllere taht kurar.

Kahramanlık, kavga, barış, özgürlük, insan sevgisi, bunalım, yalnızlık, aşk, mutsuzluk, ölüm , içki eserlerindeki ana temalardır.

1946 CHP Şiir Yarışması’nda Cebbar Oğlu Mehemmed ile ikincilik alarak Türk Edebiyatında ismini duyurur.

MAVİ ya da MAVİCİLER adıyla tanınan toplumcu gerçekçi şiir akımını başlatır.

Birinci Yeni ve İkinci Yeni Akımı’na karşıdır.

Birinci Yeni’yi BOBSTİL (ZÜPPE) şairlerine de BOBSTİLLER (züppeler) İkinci Yeni’yi ise YOZ olarak nitelendirir.

Hukukçu ve şair bir babanın oğlu olarak çocukluğundan itibaren çok kitap okur.A. İlhan’ın  babası Divan Edebiyatı’nı çok sevmektedir hatta annesiyle evlendikleri gece babası annesine Nedim’den şiir okur. Anne de daha sonra Nedim’in bütün şiirlerini ezberleyecektir. İşte A. İlhan bu edebiyat ortamında dünyaya gelir. Şiirle yetişir, şiirden beslenir.

Nazım Hikmet’ten etkilenir. İzmir Atatürk  Lisesi’nde iken okul idaresinin yaptığı arama da kız arkadaşına yazdığı aşk mektupları bulunur. Bu mektupların içinde o günlerde yasaklı olan Nazım Hikmet’in adı ve şiirleri de vardır. Bunun üzerine polisler A. İlhan’ı tutuklar. Babası onu kurtarmak için Akıl Hastanesinden rapor alsa da o suçlu bulunur. Türkiye’de okuyamaz diye belgelenir. Babasının uzun süren mücadelelerinden sonra Danıştay Kararıyla okuma hakkı geri verilir. A. İhlan’ın edebiyat konusunda babasıyla ilişkisi özgürlük üzerine kuruludur. O; babam bana, ben babama karışmazdık. Benim şiirlerim Divan edebiyatı tarzında olmadığı için babam onları sevmezdi “Böyle şiir olmaz.” derdi.

“Yaşamım çok çalkantılı geçti ; hapse girdim, mektepten kovuldum. Bana ”Üzülme, geçer.” diye telgraf çekti. Çok az baba yapar bunu. O yüzden çok severim babamı” der.

“Ne kadınlar sevdim zaten yoktular

Böyle bir sevmek görülmemiştir.”

Tutkulu bir aşıktır. Çoğu imkansız ya da yarım kalmış aşktır bunlar. YAĞMUR KAÇAĞI isimli eseri aşklarından izler taşımaktadır.

ÜÇÜNCÜ ŞAHSIN ŞİİRİ

Gözlerin gözlerime değince/ Felaketim olurdu ağlardım/ Beni sevmiyordun bilirdim/ Bir sevdiğin vardı duyardım.

Alfabenin bütün harflerinin kullanıldığı bu şiir Harbiye’den Maçka’ya uzanan yol üzerinde yazılmış bir şiirdir. Divan Oteli’ndeki kafeye giderken yol üstünde her zaman rastladığı ismini bile bilmediği bir kız için yazılmıştır.

ZEHRA: “Hayatımda rastladığım en doğru kızlardan biriydi ama ben o günlerde yanlış yerdeydim” der. Ona şiirler yazar. A. İlhan’ın yaşamı İstanbul- İzmir-Paris arasında geçmesi nedeniyle bir dargın bir barışık sallantılı, sıkıntılı ve  uzun  bir aşk yaşarlar. Artık bu çalkantılara dayanamayan Zehra, hem Türkiye’den  hem A. İlhan’dan ayrılarak Almanya’da yaşamına devam eder. Aşk yarım kalmıştır.

SUNA SU: “Rujunu da al gel” Kızkardeşi Çolpan İlhan’ın sınıf arkadaşıdır SU. “Güzelliğinde bir Meryem tablosu safiyeti vardı” diye tarif eder bu zarif kızı. Yine tutkulu bir aşk ama kızın babası A. İlhan’a “Evlendiğinizi varsayalım, neyle geçineceksiniz?” diye sorarak evliliğe karşı çıkar.

A. İlhan kıza Paris’ten mektup yazarak “Rujunu al gel!” der. Tabi ki kızın ailesi Suna’yı çoktan başka bir şehre göndermiştir bile bu aşk da burada biter.

MARİA MİSSAKİANOnunla imkansız aşkı yaşadık

Bu aşk Paris’te yaşanır. Kızın Türkiye’den göçmüş bir Ermeni olduğu söylenir. Maria; yoksul,                            A. İlhan da parasızdır. Sinemalarda kahvelerde süren bu aşk A. İlhan’ın Türkiye’ye dönmesiyle biter çünkü Maria’nın ailesi Osmanlı’dan izinsiz kaçan siyasi mültecidir ve Maria’nın ülkeye girmesi yasaktır. A. İlhan her yolu dener ama kızı Türkiye’ye getirmek için bürokrasi engelini aşamaz. Bu büyük aşk da yarım kalmış, sonsuzluğa hapsedilmiştir.

         Usta sanatçı; şiir , roman , deneme , senaryo gibi dallarda çok yönlü olarak eserler verir . Kendisi çok yönlülüğünü şöyle açıklar “ Yaşadığım dönemi bütün kesitleriyle , bütün sanat dallarıyla vermeye çalışıyorum. Ben dünyadan gittikten sonra bu eserlerim  yazıldığı dönemleri hemen hemen bütün kesitleriyle gösterecek .  Frenkler buna yaşadığı döneme tanıklık etmektir , der .

SOKAKTAKİ ADAM  romanında  aşk , sevgi, ölüm temaları ile yabancılaşma / ZENCİLER BİRBİRİNE  BENZEMEZ toplum değerlerini sorgulama , yönsüzlük duygusu  /  BIÇAĞIN UCU 27 Mayıs öncesi sosyal ve siyasal olaylar / SIRTLAN PAYI 27 Mayıs Dönemi   / YARAYA TUZ BASMAK  Kore Savaşı’ndan  27 Mayıs’a uzanan Türkiye’nin çalkantılı on yılı / DERSADET’TE SABAH EZANLARI  İkinci Meşrutiyet ile İstanbul İşgali arasındaki süre /O KARANLIKTA BİZ İkinci Dünya Savaşı dışında kalmak isteyen Türkiye’nin çabalarını anlatır.

                   Bu ay sadece iki sanatçımıza yer verebildim. Birbirinden değerli pek çok sanatçımız var  ama değerli okuyucularım bana ayrılan köşe bu kadar. Sevgiyle , sağlıkla kalın.

                  KASIM ayında buluşmak üzere…

 

MAKALEYE YORUM EKLEYİN

X

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.

X

Makaleye hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

GÜNÜN MANŞETLERİ

FOTO GALERİ