MÜNEVVER YALIN

Okuduğunuz makale
AJANDAMIZDAN İNCİLER
Anasayfa   /    Köşe Yazarları   /    Münevver Yalın   /    AJANDAMIZDAN İNCİLER

01 Kasim 2021 - 23:36

munevver@kentimsisli.com.tr

Münevver Yalın

MÜNEVVER YALIN

AJANDAMIZDAN İNCİLER

Bir gün aklına gelecek olursam,

Bana şiir ısmarla, Eylül’ü konuşalım…

CEMAL SÜREYA

 

2021 Eylülü’nden sevgilerle…

Kentim Şişli Gazetemizde AJANDAMIZDAN İNCİLER köşesiyle birinci yılımızı doldurduk.

Eylül ayında aramızdan ayrılan sanatçılarımızı (İncilerimizi) yad ettik.

İncilerimizin incilerinden örnekler sunduk, yaşamlarına dokunduk.

Bazen hüzün, bazen buruk, bazen de kelebeklerin pır pır uçtuğu duygulara bıraktık kendimizi…

İbn-i Sina “Bilim ve sanat takdir edilmediği yerden göç eder” diyor. Bu bağlamda Ajandamızdan İnciler köşesinde beraber olmaktan onur duyar ve siz okurlarıma teşekkürlerimi sunarım.

2021/2022 döneminde de sanat dünyamızın sayfalarında gezmeye İncilerimiz yad etmeye ve onların ışıkları doğrultusunda yaşamınızı renklendirmeye devam edeceğim.

Keyifli okumalar dilerim.

BAKİ SÜHA EDİBOĞLU (CENUP/ GECE YAĞMURU/ SEL GELİYOR)

Gazeteci, şair, güfte yazarı, radyo programcısı…

Antalya doğumlu olan şairimizin dizelerinde çoğu zaman yöresine ait esintiler uçuşur.

Portakal çiçeği kokusu, tenimizi ılık ılık yalayarak geçen meltemleri duyarız; Akdeniz’in sonsuz maviliğinde bize göz kırpan pırıltılarını, binlerce yıl öteden gelerek bizi selamlayan tarihini görürüz.

 ANTALYA

Bahçeler meltemlerle konuşuyor.

Üç bin yıl evvele dair.

Masal cennetlerinin kapısı açılmış

Ağır ağır geçiyor taş kapılardan

Omuz başları kopmuş genç heykeller

Yarım kalmış rüyalar içinde

Tan, Akşam, Cumhuriyet gazetelerinden sonra Ankara, İstanbul, İzmir radyolarında görev alır.

İstanbul Radyosu’nun unutulmaz programlarından Yedi Tepeden Yankılar’ın sunuculuğunu üstlendiği dönemde edebiyat dünyamızın ünlü sanatçılarını ağırlar, onlarla doyulmaz sohbetlere imzasını atar, dinleyicilere keyifli anlar yaşatır. Usta bir radyo programcısı ve spikeridir.

Pek çok güftesi devrin duayen sanatçıları tarafından bestelenir ve yorumlanır.

BENİ ALIN NE OLUR KOYNUNUZA HATIRALAR/ Selahattin Pınar (Hisarbuselik makamında)

Selahattin Pınar’ın kadife sesiyle harikalar yarattığı bu beste Afife Jale’nin katıldığı son radyo programında yer almıştır.

Beni de alın ne olur koynunuza hatıralar

Dolanıp kalayım bir an boynunuza hatıralar

Yeriniz ne, yurdunuz ne, benden böyle korkunuz ne

Duyuyorum sesinizi bazen de derin bir uykudan

Dinliyorum uzakları kalkıp derin bir uykudan

HERKES GİTTİ YALNIZ KALDIM MEYHANEDE/ Refik Fersan (Segah makamında)

EY BU BAHÇELERDE ESEN ESKİ ŞARKILAR NEREDESİNİZ/ Avni Anıl (Kürdilihicazkar makamında )

BAŞKA SÖZ SÖYLEMEM AŞKTAN YANA/ Alaaddin Yavaşça (Kürdilihicazkar)

Bu şarkılar, Hamiyet Yüceses, Safiye Ayla, Zeki Müren gibi sanatçıların sesleriyle gönüllere taht kurar.

BEŞ HECECİLER in beslediği ve SAF ŞİİR ile yoğrulan şiir anlayışıyla şairimize duru ve sade Türkçesiyle yazdığı şu satırlarla veda ediyoruz.

Havuza düşen güz yaprağı

Neler anlattı bilinmez

Yaz gecelerine dair

 

Bir mevsimlik serüvenler

Yıldızlar, aylar, güneşler

Çöktü suların diplerine…

NEŞET ERTAŞ

Türk Halk Ozanı, Abdallık geleneğinin son temsilcisi, BOZKIRIN TEZENESİTÜRKÜ BABA…

Şu garip halimden bilen işveli nazlı

Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen,

Datlı dillim güler yüzlüm ceylan gözlüm

Gönlüm hep seni arıyor neredesin sen

Usta derlemeci, Anadolu Türkülerini ve Bozlaklarını kayıt altına alır. 1960’dan sonra da kendi yazdığı türküleri seslendirir.

Yedi yaşında keman ve saz çalmaya başlayan sanatçı, 2010’da UNESCO’da YAŞAYAN İNSAN HAZİNESİ seçilir.

Gönül dağı yağmur boran olunc

Akar can özümde sel gizli gizli

Bir tenhada can cananı bulunca

Sinemi yaralar

Yar oy yar yar oy yar

Süleyman Demirel zamanında kendisine teklif edilen Devlet Sanatçılığını “Ben Halk Sanatçısıyım” diyerek kabul etmez.

Aşk adamıdır, “güzele“ aşıktır (bu güzel kadın, dağ, taş, ağaç, çiçek de olabilir)

Eskiler “Bülbülün üç türküsü varmış, üçü de gül üstünedir” derler ya, Neşet Ertaş’ın bütün türküleri  “güzel” üstünedir. Güzelin de ismi Leyla’dır. Her ne kadar Leyla eski eşinin ismi olsa da Leyla, Neşet Ertaş’ın güzel gönlüdür.

Niye çattın kaşlarını,

Bilmiyom yar suçlarımı

Ölürsem ben saçlarını

Yolma gayri yolma leyli leyli

Neşet Ertaş, bozlak türkülerini FERYAT olarak nitelendirir; Anadolu insanının acı ve kederini dile getiren bu feryat onun sesinde hayat bulur ve dillere pelesenk olur…

Usta sanatçı; Neredesin Sen/ Acem Kızı/ Gitme Leylam/Hapishanelere Güneş Doğmuyor/ Kıbrıs Destanı/ Bir Çift Turna Gördüm/ Hasta Düştüm/ Kendi Ettim Kendim Buldum/ Çiçek Dağı/ Zahidem/ Gönül Dağı/ seher Vakti gibi ölümsüz türküleri bizlere armağan eder.

Ne söyleyeyim şu dünyanın haline

Dağlar ayrı ayrı, çöl ayrı ayrı

Şu insanlar bölüşmüşler dünyayı

Hudut ayrı ayrı, yol ayrı ayrı

CELAL SILAY (ÇÖL YOLCULARI/LACİVERT IŞIKLAR/ADAMCA/DÖRT KAPI)

Şair, denemeci, öykü yazarı…

Türkiye’nin Oscar Wilde’ı

Haldun Taner’in “Sırıtık bir küskünü”dür.

İkinci Yenicilere ışık tutan şair, imgeler dünyasında çok rahat kulaç atar. Türk Edebiyatı’nın Atlı Napolyon’u diye nitelendirilir.

HAZİRAN

Haziran üstümüzde dal dal

Moda çevremizde renk renk

İstanbul bin dokuz yüz elli beşinde

Çimenler altımızda sik sik

Bulutlar üstümüzde seyrek

            

Eteklerin moda yelkenlerinde

Elin omzumda sıcak

Belin kolumda ince

Gözün gözümde ürkek

ONUR ŞENLİ (AGORA MEYHANESİ/ÖMRÜMÜZÜN SON SAATİ/ÇALMADAN GEL)

Doktor, şair, söz yazarı…

Romantik humanist ve optimist…

Üsküdar Musiki Cemiyeti’nin kurucusu Selahattin Şenli Onur Şenli'nin babasıdır.

Bu gece sokağa çık emi!

Ben yağacağım yağmur yerine,

Belki şemsiyene, belki gözlerine…

Onur Şenli asıl ününü AGORA MEYHANESİ isimli şiiriyle kazanır. Bu şiir yediden yetmişe herkesin dilindedir. O kadar dillere pelesenk olur ki AGORA MEYHANESİ şiiri “ŞAİRİNİ AŞMIŞ ŞİİR” olarak anılır.

Hatta AGORA MEYHANESİ mekan olarak da hikaye içinde hikaye taşır. Çünkü olay İzmir’den başlar, İstanbul’a kadar uzanır. Asteri bir Rum kaptanıdır. Denize aşıktır. İstanbul’da limanda mal taşımak için teknesini hazırlarken Şirket-i Hayriye’den yolcu olarak inen Rum kızı Eleni’ye aşık olur ama Eleni’nin kaptanın aşkına karşılık vermesi için bir şartı vardır; o da kaptan Asteri’nin denizde değil karada bir yan iş yapmasıdır. Tabi ki aşkı galip gelecek Asteri Eleni’nin isteğini yerine getirecektir.

1890’da Balgat’ta Rumca “Meydan” anlamına gelen AGORA isimli bir meyhane açar. Ucuz şarapları ve masa görevini gören bira fıçılarıyla sekiz köşeli bir meyhanedir. Hatta daha sonraları Özdemir Asaf bu meyhaneyi sevecek ve meyhanenin sekiz köşesine sekiz ayrı şiir yazacaktır.

Agora Meyhanesi kendisinden sonra oğlu Stelyo’ya ve daha sonra torunu Hristo Dulidis’e geçer.

6-7 Eylül 1955 olaylarında maalesef Agora Meyhanesi de alevlere yenik düşecektir.

Sonra gazeteci Ersin Kalkan 2014 yılında restore ederek meyhaneyi tekrar işletmeye açar.

Zamanında bu meyhane, Onur Şenli’nin şiirinde geçen Agora Meyhanesi zannedilerek pek çok kişiyi ağırlar.

Müdavimleri ve ünlü sanatçılar tarafından ziyaret edilir. (Fikret Hakan, Ayhan ışık, Sadri Alışık, Cemal Süreya, Özdemir Asaf, Türkan Şoray gibi)

Oysa Onur Şenli bu şiiri yazdığı sırada İzmir’dedir. Tıp fakültesinde okumaktadır. Bir kıza aşık olur ama

bu aşk hüzünlü biter, çok üzülür. Onur Şenli teselliyi İzmir’in Agora semtindeki salaş meyhanede içkilerde arar. Sevdiği kıza bir mektup yazmak ister ama satırlar ilerledikçe mektup değil bir şiir yazdığını fark eder. Böylece ünlü şiir ortaya çıkmış olur ki İsmet Nedim tarafından bestelenerek Zeki Müren, Müzeyyen Senar, Gönül Yazar, Hamiyet Yüceses gibi güçlü yorumcuların sesinde hayat bulur.

Bitin meyhaneler Agora Meyhanesi isimli şiir ve şarkıyla özdeşleşmiştir.

Daha da ilginç olan şudur ki Onur Şenli’nin şiirinde tasvir ettiği meyhane ne İstanbul’daki Agora isimli ne de İzmir’in Agora semtindeki meyhanedir. Şiirindeki meyhane şairin hayal gücünden doğarak dizelerden süzülüp gelen bir meyhane tasviridir. (Her ne kadar İzmir’deki meyhaneden esinlendiği ve sıkı bir Özdemir Asaf hayranı olduğu söylense de)

Yıllar sonra İstanbul’da bir toplantı esnasında Aysel Gürel, şairimize şiirdeki meyhaneye çok benzeyen Balat’taki Agora Meyhanesinden bahseder. Onur Şenli, eşi Kıymet hanımla beraber Balat’taki o meyhaneye gider. Kapanmış ve harabeye dönmüş meyhaneden içeri girince bu meyhanenin kendi

Şiiri’ndeki meyhaneye çok benzediğini görür ve şaşırır.

Bu şiir, Türk Şiir’inde tezatları içinde en çok barındıran şiir olarak yerini alır.

AGORA MEYHANESİ

Sana bu satırları

Bir sonbahar gecesinin

Felç olmuş köşesinden yazıyorum

Beş yüz mumluk ampullerin kör karanlığında

Saatlerdir boşalan kadehlere

Şarkılarımı dolduruyorum

 

Burası Agora Meyhanesi

Burada yaşar aşklarını en madara

Ve sen şahanesi

Burada saçlarının her teline bir galon içilir

Gözlerinin her rengine bir şarkı seçilir.

Sen bu sekiz köşeli meyhaneyi bilmezsin

Bu sekiz köşeli meyhane seni bilir.

 

MAKALEYE YORUM EKLEYİN

X

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.

X

Makaleye hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

GÜNÜN MANŞETLERİ

FOTO GALERİ