MÜNEVVER YALIN

Okuduğunuz makale
AJANDAMIZDAN İNCİLER / HAZİRAN
Anasayfa   /    Köşe Yazarları   /    Münevver Yalın   /    AJANDAMIZDAN İNCİLER / HAZİRAN

15 Haziran 2021 - 18:41

munevver@kentimsisli.com.tr

Münevver Yalın

MÜNEVVER YALIN

AJANDAMIZDAN İNCİLER / HAZİRAN

Bir güneşlenmek yeri! Deniz …Uzak anımsamalar!...

Haziran bu yıl da geçecek, biliyorum.                  (TURGUT UYAR)

Uzun günlerde güneşe doyamadığımız ılık rüzgarların yüzümüzü okşadığı; çayır çimen, deniz kokan hazirandan sevgiler…     

Haziranda aramızdan ayrılan incilerimizi anarak onlara rahmet diliyoruz.

Nabi, 1712, Şair

Fazıl Necip Bey, 1932, Yazar

Ahmet Haşim, 1933, Şair, Yazar

Selahattin Enis, 1943, Yazar

Fuat köprülü,1960, Yazar, Araştırmacı

Peyami Safa, 1961, Yazar

Nazım Hikmet, 1963, Şair, Yazar

İzzet Melih Devrim, 1966, Yazar

Orhan Kemal, 1970, Yazar

Ahmet Arif,1970, Şair

Tahir Alangu, 1973, Yazar, Araştırmacı

Ahmet Muhip Dranas, 1980, Şair, Yazar

Naci Girginsoy, 1982, Yazar

Halide Nusret Zorlutuna, 1984, Şair, Yazar

Hasan Refik Ertuğ, 1986, Yazar

Cahit Zarifoğlu, 1987, Şair, Yazar

Cemil Meriç, 1987, Yazar

Ahmed Arif, 1991, Şair

Tahsin Saraç, 1992,Yazar

Necmettin Hacıeminoğlu, 1996, Yazar

Cahit Külebi, 1997, Şair, Yazar

Mina Urgan, 2000, Yazar

Cengiz Aytmatov, 2008, Yazar

Abdürrahim Karakoç, 2012, Şair

Peride Celal, 2013, Yazar

GAZETECİ: İlhan Selçuk, Cüneyt Arcayürek, Doğan Heper, Hikmet Feridun Es, Ülkü Arman

MÜZİK: Kerim Tekin, Zehra Bilir, Avni Anıl, Vasfi Uçaroğlu, Asım Can Gündüz, İzzet Özilhan, Cüneyt Orhon, Kazım Koyuncu, Vedat Koşal, Ferhan Onat, Refik Fersan, Fehmi Tokay, Hüner Çoşkuner, Çağrı Göktepe

SİNEMA/TİYATRO: Cahit Irgat, Zihni Küçümen, Ayhan Işık, Leman Akçatepe, Tolga Aşkıner, Hüseyin Baradan, Zeki Sezer, Hülya Tuğlu, Fatoş Sezer, Sümer Tilmaç, Başar Sabuncu, Tanju Gürsu, Ayşegül Atik, Enis Fosforoğlu, Ergün Uçucu, Nezih Tuncay, Necdet Mahfi Ayral, Turgut Özatay, Ahmet Kostarika

RESSAM/ KARİKATÜRİST: Nuri İyem, Ayşe Aral, Sait Maden, İsmet Güney, Zahir Güvemli, Hamit Görele, Turgut Zaim, Fikret Adil

AHMET HAŞİM (PİYALE/GÖL SAATLERİ)

Şair, Yazar, Akşam Şairi

Fecr-iati topluluğunun ve sembolizmin öncül ismi…             

Akşam, yine akşam, yine akşam.

Bir sırma kemerdir suya baksam;

Üstümde sema kavs-i mutalsam

Akşam, yine akşam, yine akşam.  

Göllerde bu dem bir kamış olsam.

Sert mizaçlı bir baba, annenin erken ölümü, yabancı bir şehirde yatılı okul yaşamı…Bütün bu travmalar, A. Haşim’in hem yaşamına hem eserlerine yansır. (Kendisiyle barışık değildir, kendini çirkin zanneder. Güneş ışığının dünyadaki bütün çirkinlikleri ortaya çıkardığını savunur ve akşamı, gece karanlığını sever.)

Mizacına uygun sembolizm, Ahmet Haşim’in eserlerinde hayat bulur. Şiirleri bir yandan Verlaine müziğine yaklaşırken diğer yandan da Şeyh Galip’in Sebk-i Hindi üslubuyla yoğrulur. Dizelerinde sembolizmin ana temalarından olan; kızıllık, sararan yapraklar, akşam, grup vakitleri, hüzün, melankoli yoğun olarak hissedilir.

Ağır ağır çıkacaksın bu merdivenlerden,

Eteklerinde güneş rengi bir yığın yaprak.

Ve bir zaman bakacaksın semaya ağlayarak,

Sular sarardı, yüzün perde perde solmakta

Kızıl havaları seyret ki akşam olmakta.

NAZIM HİKMET (SESİNİ KAYBEDEN ŞEHİR/MEMLEKETİMDEN İNSAN MANZARALARI)

Selanik’te dünyaya gelip Rusya’da ölen ve memleketine bu kadar bağlıyken vatan haini ilan edilen Türk şiirinin en büyük şairidir. Nazım Hikmet’in şiirleri memleket özlemi, memleket sevgisiyle örülmüştür.                

DAVET

Dört nala gelip uzak Asya’dan,

Akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan,

Bu memleket bizim.

Yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür,

Ve bir orman gibi kardeşçesine,

Bu hasret bizim.

Cezaevi denetimine Adalet Bakanlığı’ndan bir müfettiş gelir, denetimden sonra Müdür’e “Nazım da buradaymış, çağır da görelim nasıl biridir?” der.

Nazım’ı odaya getirirler.

Müdür koltuğuna iyice kasılarak kurulan müfettiş, Nazım’ı tepeden tırnağa süzerek “Demek Nazım Hikmet sensin!” der. Ve Nazım’a oturması için yer göstermez. Kısa bir konuşmadan sonra “Gidebilirsiniz” der.

Nazım, tam kapıdan çıkarken Müfettiş’e “Ömer Hayyam adını duydunuz mu?” diye sorar. Müfettiş de hemen atılır “Kim bilmez ki Hayyam’ı”. Nazım “Hayyam zamanında İran Hükümdarı kimdi?” diye sorar. Müfettiş şaşırır, cevap veremez. O zaman Nazım “Görüyorsunuz ya sanatçıyı anımsadınız ama dönemin hükümdarını anımsamadınız. Yıllar sonra beni dünya anımsayacak ama dönemin Adalet Bakanı’nı ve sizi kimse anımsamayacak” der.

Ve açsak, yorgunsak, al kan içindeysek eğer,

Ve hala şarabımızı vermek için üzüm gibi

Eziliyorsak,

Kabahat senin,

Demeye dilim varmıyor ama,

Kabahatin çoğu senin, canım kardeşim!

İşçi sınıfı bilincine dayalı” Marksçı düşünce Türk şiiri” ilk kez onunla tanışır.

Fütürist ve toplumcu şiirin yolunu açar. Dünya şairi, gözü kara dava adamı, romantik kominist, büyük aşık

Aşkları şiirlerinde hayat bulur… Nazım Hikmet’e esin kaynağı olur. Kendisine bakan Doktor Galina ile birlikte olduğu yıllarda N. Hikmet hiçbir şiir yazmaz. Doktor Galina bu durum için “Bülbül artık şakımıyor.” der, şairimize sitem eder.

Hapislerde ve sürgünde geçen savruk yaşamı boyunca şairin aşkları ve evlilikleri dizelerinde şöyle simgeleşir. Nüzhet Hanım için “Minnacık kadın”/ Piraye Hanım için “Kalbimin kızıl saçlı bacısı”/ Münevver Hanım için “Gonca gül” / Vera Hanım için “saçları saman sarısı, kirpikleri mavi” diyerek …

Ben bir ceviz ağacıyım Gülhane Parkı’nda,

Ne sen bunun farkındasın,

Ne de polis farkında…               

İVAN İVANOVİÇ VAR MIYDI YOK MUYDU? oyunundaki Türkiye’yi aşan milliyetçi ruhuyla (Balkanlarda Türkçe konuşan halklara yönelik Stalin’in zulümlerini eleştirir.) İT ÜRÜR KERVAN YÜRÜR atasözünün eser olarak edebiyat dünyasına kazandırılmasıyla, kendi zamanını aşıp evrensel nitelik kazanan şiirleriyle RÜZGARA KARŞI YÜRÜYEN ADAM’I (N. Hikmet’i) selamlıyoruz…

AHMED ARİF (HASRETİNDEN PRANGALAR ESKİTTİM, YURDUM BENİM ŞAHDAMARIM )

Hasretinden prangalar eskittim

Saçlarına kan gülleri takayım

Bir o yana,

Bir bu yana…

Toplumcu şiirin usta kalemi…

Lirik ve isyankar söyleyişiyle yüksek sesli ve kavgacı şiiriyle Anadolu’nun şairi… Halkın şairi; umudun, hasretin, dağların ve sevdanın şairidir. “Kalbim dinamit kuyusu” diyerek Nazım Hikmet’in açtığı yoldan yürür.

Haberin var mı taş duvar,

Demir kapı, kör pencere.

Yastığım, ranzam, zincirim.

Uğrunda ölümlere gidip geldiğim.

Arif’in bir de “CANIM BENİM/ BİLİR MİSİN, CANIM DEDİĞİM DE İÇİMDEN CANIMIN ÇIKIP SANA KOŞTUĞUNU DUYARIM HEP!” dediği Leyla Erbil’e duyduğu bir büyük aşkı vardır ki tek taraflı bir aşk olmasına rağmen Arif; sevmekten hiç usanmaz, her koşulda aşkının arkasında durur.

Sait Faik, Ahmet Arif ve Leyla Erbil dostluğunda Leyla’nın Sait Faik’e meyli olsa da Sait Faik de sever Leyla’yı. Leyla ise Arif’e her zaman dostça yaklaşır, Arif de bu konumu kabullenir. “Sen ister dostum ol, ister sevgili. Yeter ki hayatımda ol!” diyerek AHMET GİBİ SEVMEK söylemini kazandırır dilimize.

Leyla’ya mektup yazarken maddi sıkıntıdan dolayı mektuba yapıştırılacak pul parası için hamallık yapmak; Leyla Erbil, Mehmet Bey ile evlenmeye karar verince düğün hediyesi olarak SUSKUN isimli şiir hediye etmektir, Ahmet gibi sevmek…

İnsanoğlunun nankörlüğü müdür, yaşamın bir çelişkisi midir ki Leyla Erbil’le yapılan bir röportajda Leyla’ya sorulur “Sevilmek nasıl bir şey? “ diye; peki, L. Erbil’in “Ben hiç sevilmedim ki” cevabına ne demeli?

Sana dert sana ağırlık

Sana sıkıntı olurum

Nemsin be!

Sevgili, dost, yar, arkadaş… Hepsi.

En çok da en ilk de Leyla’sın bana.

CAHİT KÜLEBİ (YEŞEREN OTLAR /GÜZ TÜRKÜLERİ/TÜRK MAVİSİ )

Milli, romantik şair…Karacaoğlan’ın Bacanağı

Anadolu insanının yaşamını bütün yönleriyle gözler önüne serer.

Senin dudakların pembe,

Ellerin beyaz

Al tut ellerimi bebek

Tut biraz!..

Benim doğduğum köylerde ceviz ağaçları yoktu.

Ben bu yüzden serinliğe hasretim,

Okşa biraz !..

Aşık edebiyatı tarzından beslenerek kendini en çok Karacaoğlan’a yakın hisseder hatta kendine “Karacaoğlan’ın Bacanağı” der.

Atatürk Kurtuluş Savaşı’nda isimli şiiri, Nevit Kodallı tarafından bestelenerek Atatürk Oratoryosu olarak hayatımızda yerini almıştır.

AHMET MUHİP DIRANAS (OLVİDO/SERENAD/FAHRİYE ABLA)

Şair, yazar, sembolizmin temsilcisi.

                SERENAD

Yeşil pencerenden bir gül at bana

Işıklarla dolsun kalbimin içi

Geldim işte mevsim gibi kapına

Gözlerimde bulut saçlarımda çiğ.

Esin kaynağının eşi olduğunu söyleyen şair; aşkın, doğanın, hüznün şairidir.

Ebedileşen aşk duygusuyla ve sevgilinin, aşkın aynasında ölümsüzleştiğini anlatan şiiri OLVİDO ile gönlümüzde taht kurar.

                    FAHRİYE ABLA

Hava keskin bir kömür kokusuyla dolar

Kapanırdı daha gün batmadan kapılar

Bu afyon ruhu gibi baygın mahalleden

Hayalimde tek çizgi bir sen kalmışsın sen

Gözlerin, dişlerin ve ak pak gerdanınla ne güzel komşumuzdun sen Fahriye Abla !

Fahriye Abla şiiri ki ünü Ahmet Muhip Dıranas’ın önüne geçer ve Müjde Ar ile Yeşilçam’da hayat  bulur.               

Temmuzda görüşmek üzere … Sevgiler…

 

 

MAKALEYE YORUM EKLEYİN

X

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.

X

Makaleye hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

GÜNÜN MANŞETLERİ

FOTO GALERİ