Anasayfa
12 Ekim 2023 - 10:21
10 EKİM ANKARA KATLİAMINDA YAŞAMINI YİTİRENLER İSTANBUL’DA ANILDI
10 Ekim 2015’te, Türkiye’nin Suriye’deki savaşa dahil olmasına karşı siyasi partilerin, sendikaların ve demokratik kitle örgütlerinin Ankara Garı’nda yapmış olduğu Barış Mitingi’nde IŞİD’in yapmış olduğu bombalı saldırı sonucu 100’den fazla kişi yaşamını yitirmişti. Ankara Gar Katliamı 8. yılında İstanbul’da bir kez daha anıldı.

Katliamın ilk anmasını, 10 Ekim Salı günü saat 15.00’da Beyazıt Meydanı’nda çeşitli gençlik ve öğrenci örgütleri yaptı. Basın açıklamasından önce, 10 Ekim ve diğer katliamlarda yaşamını yitiren herkes için bir dakikalık saygı duruşuna geçildi.

Yoldaşlarımızın düşlerini de mücadelemizde yaşatacağız

Sonra basın açıklamasına geçildi:

“Tüm bu saldırıların arkasındaki akıl, bugünün siyasi iktidarıdır. Geçmişten bugüne, Maraş’tan Sivas’a, Amed’den Suruç’a gençliğe, halklara yönelik saldırılar halen sürüyor. Ankara’daki katliam barış, demokrasi talebine yönelik bir katliamdır. Barış, demokrasi talebine yönelik saldırıları haklarını savunan üniversitelilere yönelik soruşturmalarla, greve çıkan işçilerin işten atılmasıyla, doğa için direnen köylülere barikat kurulmasıyla görüyoruz. Bugün devlet, seçim masallarıyla bizleri evde uyutmaya çalışsa da, her hak arama eylemini şiddetle bastırmaya çalışsa da susmayacağız. Depremde yüzlerce can enkaz altında terk edildi. Üniversitelilerin kaldığı yurtlar boşaltıldı. 8 yıl önce Suruç’ta katledilen 33 düş yolcusunun mücadelesini sahiplenmek ve anmak isteyenlere saldırıldı ve tutuklandı. Bugün memlekette barınma hakkından yaşam hakkına kadar her hak savunusu baskıyla saldırıya uğradı. Günlerdir Rojava’yı hedefleyen askeri saldırılarla Kürt halkı katlediliyor. Tüm bu baskılara ve bastırmalara rağmen ne Ankara’da katledilen insanlarımızı unuttuk ne de Suruç’ta katledilen yoldaşlarımızı. Yoldaşlarımızın düşlerini de mücadelemizde yaşatacağız. Sesimizi kısmak isteyenleri tanıyoruz ve gençliğe korkularından biçtikleri zırhın bükülmez olmadığını biliyoruz. Gezi Direnişi’nde sokakları dolduran, yıkılan bir kenti yeniden inşa etmek için yola çıkan, barış istemiyle meydanlarda var olanların iradeleri onların bombalarıyla delinmedi, delinmeyecek. Bugün bu irade, ’Kaybedenler kaybedecek’ diyen Cumartesi anneleriyle, ’Agrobay hakkımızı ver’ diyen işçilerle, ’Hüznümüz isyan olur’ diyen Antakyalı depremzedelerle, kayyum rektörlere karşı duran öğrencilerle memleketin her yerine sürüyor. Bugün Ankara’nın, Amed’in, Suruç’un hesabı, devleti karşısına alan her eylemde, sokakta sorulmaya devam ediliyor. Kürt ulusunun kazanımlarını savunmaya, ezilen hakların onurlu mücadelesini büyütmeye devam edeceğiz. Düşmanımız ortak, mücadelemiz bir. Katliamlara karşı barış, demokrasi ve özgürlük talebini yükseltecek, dışarıda ve içerde savaşa son vereceğiz. Halklar arası barışı getirmek, emek sömürüsünü durdurmak, üniversiteleri özgürleştirmek, düşenlerin mücadelesini sonuna kadar götürmek için sokakları ve kampüsleri direnişle doldurmaya, devrim için örgütlemeye devam edeceğiz.’’

Basın açıklamasından sonra katliamın faillerinden hesap sorulacağı bir kez daha yinelenerek eylem sona erdirildi.

Katliamı bir sonraki anma durağı Kadıköy’deki Beşiktaş İskele Meydanı’ydı. İstanbul Emek, Barış ve Demokrasi Güçleri ve demokratik kitle örgütlerinden ve öğrenci gençlik örgütlerinden diğer kurumlar, 10 Ekim Katliamı’nı saat 19.00’da Beşiktaş İskele Meydanı’nda andı.

Anma önce saygı duruşuyla başladı. Sonra bombalı saldırıda yaşamını yiten insanların adları ‘’Yaşıyor’’ denilerek tek tek okundu.

Basın açıklamını, 10 Ekim Gar katliamda hayatını kaybeden Dicle Deli’nin babası Faik Deli  yaptı:

“Değerli basın emekçileri, çok kıymetli yoldaşlarım. 10 Ekim Barış ve Yardımlaşma Derneği adına, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 8 yıldır adalet peşindeyiz. Barış istiyoruz. Bugün pek çok şehirde 10 Ekim 2015 Gar Katliamı anması yapılıyor. Kaybettiklerimiz anılıyor. Adalet ve barış talebimiz tekrarlanıyor. Kollarını sallayarak başkentin göbeğine kadar gelip. Kendilerini patlattı. 104 canımız hayatını kaybetti. 500’den fazla kişi yaralandı. Yargılama sürecinde ortaya çıktı ki, Marquez’in ‘Kırmızı Pazartesi’ kitabında anlatıldığı gibi devletin güvenlikle ilgili bütün kurumlarının bilgisi olduğu katliam adım adım gelmiş. Bir devlet düşününki kendi insanına karşı yapılan katliama sessiz kalsın. Sessiz kalmayı bırakın, katillere yol versin, sırtlarını sıvazlasın. Yargılama sürecinde hakikat ortaya çıksın, adalet gerçek anlamda tesis edilsin diye çaba gösterdik. Halen de gösteriyoruz. Avukatlarımızın binbir zahmetle ortaya koyduğu deliller yok sayıldı. Katliamı aydınlatabilecek nitelik sayılan devletin kendi soruşturmaları, istihbarat raporları görmezden gelindi. Emniyet Müdürlüğü, mahkemelerin kendisinden istediği bilgiler için ‘yok’ demeye bile tenezül etmedi, cevap vermedi. Katliamın olduğu yere bir anıt yapılsın, bu anıt bizim yasımız olsun, toplumsal hafızamızda 10 Ekim Katliamını unutturmasın istedik. Bırakın anıt yapılmasını, meydan düzenlemesini belediye meclisinin bu konuda almış olduğu karar bile saklandı, uygulanmadı. İşte 8 yıl böyle geçti. Bu 8 yıl, devlet ve siyasi iktidar tarafından bizim taleplerimizi yok saymakla katliamın üstünü örtmenin gayretiyle geçti. Bizim açımızdan ise, adalet arayışıyla, barış çoğaldığı dönemlerde barış diye haykırmanın nelere mal olduğunu biliyoruz, yaşıyoruz. Sesimizi çoğaltmaktan, dayanışmayı örgütlemekten başka bir yolumuz yok. Şenyaşar ailesinin adalet haykırışı ile 10 Ekim ailelerinin haykırışı aynıdır, birdir. Madımak aileleriyle Suruç ailelerinin sesi aynıdır, birdir. Roboski ailelerinin çığlığı bizim de çığlığımızdır. 5 Haziran 2015’te Diyarbakır’da biz de öldük. Gözaltına alınan, tutuklanan gazetecilerin devlet nezdindeki suçlarından biride bizim yanımızda olmaları, bize ses olmalarıdır. Muktedirlerin, demokratik siyasetin zeminini yükselen, baskıcı, otoriter, faşizan bir rejimle katliam niyet ve düşüneleri bizim sesimizi boğmaya yöneliktir biliyoruz. Madımak katliamı suçlularının, türlü gerekçelerle affedilmeleri, davanın zamanaşımı gerekçesiyle düşürülmesi, aynı zamanda, bize de bir ihtardır. Soma’da madenci yakınına atılan tekme, aynı zamanda bize atılmıştır. İş cinayetlerine dönüşen, iş kazaları sesimiz kısılsın diyedir. Bu toprakların bütün zenginliklerini yağmaya açanlar bir avuç şirkete, sermaye grubuna peşkeş çekenler, toprakların bütün zenginliğini yağmaya açanlar, harap edenler, eko kırım yapanlar, adalet arayışımıza, barış isteğimize kulak asmayanlardır. Bütün bunlar bize gösteriyorki, 10 Ekim Gar katliamı bitmedi, devam ediyor. Yargılama süreci de devam ediyor. Anıt, meydan için projelerimize izin vermemek de devam ediyor. Her yıl dönümü anmasına bize çıkarılan zorluk ve engellemeler de devam ediyor. Bizi zulümle, baskıyla hatta ölümle korkutarak terbiye etmek isteyenler bilsinlerki, bizim yaşadığımız hayat Soma’da katledilen madenci kardeşlerimizden kalan ömürdür. Madımak’ta yakılan Koray Kaya’dan kalan ömürdür. Şenyaşar ailesinin katledilen fertlerinden kalan ömürdür. 33 düş yolcusundan kalan ömürdür. Bu meydanda katledilen 104 kardeşimizden kalan ömürdür. Katledilen kardeşlerimizin anne-babalarımız, çocuklarımız, yoldaşlarımız bu ömürlerini bize borç olarak bıraktılar. Bu borç, adalet mücadelemizle, barış mücadelemizle, eşitlik, kardeşlik mücadelemizle ödenebilecek bir borçtur. Bu borcu ödemekte kararlıyız. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Bu meydan Barış Meydanı oluncaya kadar bu meydan bu katliamı hatırlatacak. Anıt yapılana kadar buradayız, burada olacağız. 10 Ekim Barış Derneği adına hepinizi saygıyla selamlıyorum dostlarım.’’

Saltanatlari bir gün mutlaka yıkılacak

Faik Deli’den sonra sıra, DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin ortak basın açıklamasını okumak için DİSK İstanbul  Bölge Temsilcisi Asalettin Arslanoğlu’na geldi. Arlanoğlu şunları söyledi:

‘’Saygıdeğer basın mensupları. Şehitlerimizin sevgili aileleri, sevgili yoldaşlar, milletvekillerimiz, il başkanlarımız, ilçe başkanlarımız, kurum temsilcilerimiz, sevgili dostlar yoldaşlar. 10 Ekim Ankara katliamını unutmadık, unutturmayacağız. Katilleri biliyoruz. Atlatmayacağız, hesap soracağız. Emek kazanacak, barış kazanacak, demokrasi kazanacak. Yaşadığımız coğrafyada bazı şeylerin bırakın icra edilmesi, hayal edilmesi, düşünülmesi, söylenmesi dahi oldukça zordur. İşte bunlardan birisi de barış demek, barış istemektir. Türkiye’nin en uzun süren siyasal, düşüncel davalarından bir tanesinin adı da Barış Derneği Davasıdır. 12 Eylül Cuntasının büyükelçi, doktor, avukat, mimar, mühendis, yazar, çizer demeden tutukladığı, yargıladığı ve yıllar süren davalar sonunda beraat eden insanlarımızın yaşadıkları tüm topluma bir ibret vesikası olarak sallanmaya devam ediyor. Biz barış dedikçe saldıranlar, Ukrayna’da, Libya’da, Sundan’da, Afganistan’da, İran’da, Irak’ta, Suriye’de ve Filistin’de yaşanan ve bazıları halen devam eden savaşların ağır ekonomik faturalarının işçiler, emekçiler tarafından nasıl ödendiğini de izlemek isteyenlerdir. Her savaşın bir faturası vardır. Her savaşın kazananları ve kaybedenleri vardır. Savaşları kazananları belli: Silah tüccarları, silah satıcıları. Onlarla işbirliği yapanlar kazanırken her ne hikmetse dünyanın neresinde olursa olsun o faturayı ödeyenler de çocuklar, kadınlar, emekçiler yani halklardır. Dünyaya ve coğrafyamıza hakim olan bu kurulu düzenden beslenenler 10 Ekim 2015’te Ankara’da DİSK, KESK, TMMOB ve Türk Tabipler Birliği tarafından düzenlenen Emek Barış ve Demokrasi Mitingi’ni kana buladılar. 104 canımız, yoldaşımız, arkadaşımız, eşimiz dostumuz, cocuğumuz, her yaştan onlarca insan vahşice, hunharca, acımasızca katledildi. Katliamın ardından bugüne kadar hiçbir sorumlu mahkemelerde hesap vermedi. Tek bir kişi bile istifa etmedi. Dava avukatları somut delilleri ortaya koyduğu halde katliamın sorumlusu olmasına karşın kimliği tespit edildiği iddia edilen fotoğrafları ve videoları apaçık görülen ve X, Y diye kodlanan kişiler hakkındaki dosyada hiçbir şey, tek bir işlem bile yapılmadı. Katliamla bağlantlı oldukları tespit edilen ve açık kimlikleri bilinen IŞİD militanları, caniler hakkında hiçbir işlem yapılmadığı gibi, bütün evraklar avukatlar tarafından mahkemeye sunulmasına karşın savcılıktan aldığı kısıtlılık kararıyla dosya gizlenmeye çalışıldı. Katliamın planlayıcısı şahıs ihbar edildi. Katliamdan bir gün önce kimlik bilgileri tespit edildiği halde hakkında hiçbir işlem yapılmayan ve yargılama boyunca delilleri gizleyerek evrak göndermekten imtina ederek görevini yapmayan kamu görevlileri hakkında da tek bir işlem yapıldı. Katliamın doğrudan faili olan kişiler hakkında görevini yapmayan ve hakkında suç duyurusunda bulunulan Gaziantep Emniyet personeli hakkında soruşturma dahi açılmadı. Ankara Emniyet personeli hakkındaki suç duyurusunda ise hızla ve hiçbir inceleme yapılmaksızın dosya kapatıldı. Bir an önce dosyayı kapatmaya arzulanan bir mahkeme karşısında 8 boyunca süren davada avukatlar ısrarla sordular ‘Neyi gizliyorsunuz, kimi koruyorsunuz’ diye. Siyasi iktidar ve onun mahkemesi buna cevap vermedi, veremedi. Üstelik davada sürekli hale gelen heyet değişikliği dava dosyasının sürüncemde kalamsına neden oldu ve katliamın aydınlatılmasına engel olmaya devam ediyor. 10 Ekim katliamı davasında 8 yıldır adalet mücadelesi veren avukatların gerçekliği kimi yönleriyle apaçık ortaya sermiş olmasına karşın siyasi iktidar hala gerçekleri ve gerçek failleri gizlemenin, örtbas etmenin telaşı içersinde. Çünkü bütün suçları, sorumlulukları ve suç ortaklarıyla birlikte yakalandılar. Saltanatları bir gün mutlaka yıkılacak. Bundan hiçkimsenin şüphesi olmasın. Kalleşçe vurarak, öldürerek bizi kardeşlikten, barıştan vezgeçireceğini sananlar bilsinki, ağıtlarımız, gözyaşlarımız, acılarımız ve öfkelerimizle birleşmeye devam edeceğiz. Kalplerimizin özgür, eşit, demokratik ve adil bir ülke için birlikte atıyor olmasını engelleyemeyecekler. Şimdi yumruklarımız bu amaca ulaşmak için beraber gökyüzüne uzanıyor. 10 Ekim’de yitirdiğimiz güvercinlerimizi anarken şunu bir kez daha hatırlatalım ki, barış içinde kardeşçe, özgürce, insanca yaşanan bir ülke için mücadeleyi sürdürmek 10 Ekim’de yitirdiğimiz barış güvercinlerimize borcumuzdur. Er ya da geç katiller kaybedecek, emek, barış, demokrasi kazanacak. DİSK, KESK, TMMOB, Türk Tabipleri Birliği.’’  

Arslanoğlu’nun okduğu ortak basın açıklamasından sonra anma ‘’Katillerden Hesabı Emekçiler Soracak’’, ‘’Gün Gelecek Devran Dönecek Katiller Halka Hesap Verecek’’ sloganlarıyla sona erdi.

KENTİM HABER MERKEZİ Koray

YORUM BIRAKIN
YORUMLAR (0)
Habere Hiç Yorum Yapılmamış.
ÖNERİLEN HABERLER