Anasayfa
20 Aralik 2022 - 12:26
YEŞİM KALE'NİN HEYECAN VERİCİ KARİYER DÖNÜŞÜMÜ
Ressam, yazar, takı ve dekoratif ürün tasarımcısı Yeşim Kale, İstanbul'un bir başka güzel semti Kuzguncuk'tan Şişli'mizin en güzel sokaklarından birine taşıdığı sımsıcak atölyesinde sanatla iç içe dünyasını gazetemiz okurlarına açtı.

Aslında ülkemizde birçok kız çocuğu için çok da yabancı olmayan bir şekilde başlamış Yeşim Kale’nin hayat yolculuğu; ulaşması beklenen en uzak hedef, ailesinin onun için kurduğu hayalleri gerçekleştirmekmiş. Kurulu bir düzen içinde ailenin gayet başarılı olan tekstille ilgili işlerini yönetmek, bu esnada yuva kurup anne olmak, onun için ailesi tarafından tasarlanan hayatın ta kendisi imiş.

“Dedem her şeyi yönetmek isteyen bir adamdı. Çok akıllıydı. Elinden her şey geliyordu. Her şeyin kontrolü altında olmasını istiyordu. Babamın okumasına dahi izin vermemiş. Babam üniversiteye gizlice kaydolmuş ve okumak için dayısının yanına taşınmış. Varlıklı bir adam olan dedem onu mirasından mahrum bırakmayı bile düşünmüş. Ve babam, tüm bu baskıya rağmen, bir şekilde kendine yeni bir yol çizmeyi başarmış, Hacettepe Ünv. Sısyal Hizmetler bölümünden mezun olmuş. Ama güçlü olabilmek adına baba mesleği tekstil ticaretini yapmış. Hem kot kumaş satmış hem de Dikişsiz jean pantolon tasarımı yapmış.”

Baskın dede figürünü karşısına alıp yeni bir hayat kuran babanın bir türlü yapamadığı şey ise içinde var olan asıl cevheri gün yüzüne çıkarmak olmuş. Resme özel bir yeteneği olan baba, resimden para kazanmayı hiçbir zaman aklına getirmemiş, hobilerini açığa çıkaramamış ve çocukları için de sanatın bir yaşam şekli olmasına yaşadığı müddetçe hobi olarak yapılmasına izin vermiş.

“Babam resimden para kazanmayı kendi düşünmediği gibi biz çocuklarının da sanatın herhangi bir dalına yönelmesini desteklemedi. Babamın vefatına kadar resim yapmak, öyküler yazmak benim için sadece bir hobi olarak kaldı o yüzden. Babamı aniden kaybettikten sonra hayatın gerçekten sevmediğim işleri yapmak için çok kısa olduğunu anladım. Boşanmam ise özgürlüğün benim için değerini anlamama çok yardımcı oldu.” Yeşim Kale böyle anlatıyor en samimi şekilde hayatının o kırılma noktasını. Ve şöyle devam ediyor. “Özgürlüğün benim için değerini anladığım noktada, en sevdiğim alan olan sanata yoğunlaştım. Sanatla özgürlüğümü adeta inşa ettim.”

Soruyoruz kendisine, Varlıklı bir ailede yetişirken sanat gibi mücadele gerektiren bir alan için yeterince iyi hazırlanabilmiş miydi? Maddi özgürlüğü, kendini geliştirmek, üretmek için kullanabileceği gibi anlık keyifler ve sıradan zevkler için de tüketebilirdi pekala?

“ÖZGÜRLÜĞÜMÜ SANATLA KAZANDIM”

“Aslında rüştümü çok daha evvel kazanmıştım. İyi bir derece ile kazandığım Diş Hekimliği fakültesinden başarıyla mezun olup mesleğimi icra etmek, bu esnada babamdan harçlık almamak kendimi gerçekleştirmek konusunda çok yararlı bir eğitim oldu benim için. Varlıklı bir ailenin çalışmak zorunda olmayan kızı olmak bu nedenle asla beni tanımlayan bir sıfat olmadı ömrüm boyunca. Hep yeni hedefler koydum kendime, hala da koyuyorum. Yaşadığım müddetçe de hep yeni hedeflerim olacak.”

Başarılı bir Diş Hekimi olarak sürdürdüğü kariyerini ani bir kararla sonlandıran ve özgürlüğünü sanatla keşfeden, bu keşiften doğan güzellikleri sanatseverlerin beğenisine sunan Yeşim Kale ile tanıştırmak istiyoruz sizleri…

KENTİM ŞİŞLİ - Bize kendinizden bahseder misiniz?
YEŞİM KALE - 1972 Ankara doğumluyum. Özel Kalamış Lisesi’ni birincilikle bitirdim ve İstanbul Üniversitesi Diş Hekimliği Fakültesi mezunuyum. Meslek pratiğimi 20 yıl icra ettikten sonra babamın vefatı sebebiyle bıraktım ve erken emekli oldum. 2015 ten beri tasarım ve sanat ile meşgulüm. 1996-2004 yılları arasındaki evliliğimden bir kızım var ve şu an sadece işime ve sanatıma aşkla bağlıyım. 2011 yılında “Sultanların Aşkı” adlı bir araştırma-kurgu hikaye kitabım çıktı, Kültür Bakanlığı tarafından satın alınan kitaplardandır. Gerek yazarlık, gerek tasarımcılık ve sanat, çocukluğumdan beri hep vardı ancak hobi olarak ilgileniyordum. Çünkü ailem bunları hobi olarak görürdü, iş olarak izin vermedi. Özellikle babam, harika peyzaj resimler yapar, onları sadece çerçeveletip eve asardı. Çok yetenekli ve şarkı sözleri yazabilen biriydi. Hacettepe Üniversitesi Sosyal Hizmetler Uzmanlığı Bölümü’nden mezundu, tekstil tasarım ve ticareti ile meşguldü. Kot kumaşı Türkiye’ye getiren ilk tüccarlardan biridir, dikişsiz jean pantolonun mucididir.
Ben diş hekimliği mesleğini yaparken de hastalarıma muayenehanemde sergiler yapar, onlar için yararlı bilgiler veren dergileri ve takı tasarımlarımı hediye ederdim. 2016-2018 yılları arasında Kariyer Eğitim Kurumları’nda Yaratıcı stil eğitimi ve tasarımcılık konusunda teknik resim eğitimi aldım. Mücevher tasarımcılığı konusunda, Yeşim Yüksek, Murat Niş, Sabrina Fresko’dan atölye eğitimi aldım.
Ancak, profesyonel olarak tasarım ve sanat, 2018 yılında adımın marka patentini alıp ofis ve internet satış sitesi kurmam ile başladı.
Kağıt üzerinde, resim ve tasarımlarımı yapmama rağmen, büyük tuvallere resim yapmaya 2020 Ağustos ayında başladım. Akrilik boyayı çok sevdim, sabırsız mizacıma çok uygun bir boyaydı. Resmi sevmeme rağmen, kokusu ve hızlı kurumaması yüzünden yağlı boyayı sevmiyordum, bu yüzden akrilik boya tercih ettim. Şu anda malzeme olarak akrilik boya ile birlikte kokusuz su bazlı yağlı boya da kullanıyorum.
Yaratıcı ve özgün bir sanat yapmak istiyordum ve iki buçuk yıllık sanat kariyerimde hayli yol aldım. Yurtdışında müzeleri gezip ünlü sanatçıların eserlerini yakından görme şansına sahip oldum. Paris ve Türkiye’de pek çok karma sergi ve fuara katıldım. Altı solo sergi yaptım. Kuzguncuk’ta ilk stüdyo galerimi açtım. Şu anda Teşvikiye’deki stüdyomda çalışmalarıma devam etmekteyim.

KENTİM ŞİŞLİ - Diş hekimi Yeşim Kale’yi sanatçı olmaya getiren karar anı ve dönüm noktası ne oldu? 
YEŞİM KALE - Babamın 2015’te kan kanserinden ölümü..
Çalışkan, başarılı ve ne istediğini bilen yetenekli biriydi. Ama yeteneklerinin çoğunu hobi olarak sürdürdü. Sadece kendi tasarımı olan “dikişsiz jean” konusunda patent alıp onu bayilere ulaştırmıştı.
Ben sadece babam gibi mesleğini yapan ve yeteneklerini hobilerle sınırlayıp hayatını işine adayan biri  olarak kalmak istemedim. Bana genetik olarak verilen yeteneklerimi değerlendirmek, ağız içindeki 32 santimetrekarelik alandan çıkıp bir dünya sanatçısı olmak istedim. Şu anda, ömrüm sona ermeden, uzun bir yolu, sanat aşkının hızıyla koşmaya çabalıyorum.

KENTİM ŞİŞLİ - Günümüzden ya da sanat tarihinden size ilham olan bir sanatçı var mı?
YEŞİM KALE - Sanatıyla ilham olan pek çok sanatçı var. Sanat tarihinden, en önemlisi Van Gogh…Onun renkleri , hikayesini ve tarzını çok severim. Monet, Renoir, Degas, Leonardo da Vinci, Rembrandt, Richter, Rothko, Joan Mitchell, Joan Miro, Picasso, Matisse, Kandinsky vb sanatçılardan ilham alırım.
Günümüz çağdaş sanatçılarından heykeltraş Lorenzo Quinn, Kooning, Andre Hemer,
Türkiye’de sanat tarihinden  Ömer Uluç, Ahmet Oran, Nejad Devrim, Fahrelnissa Zeyd, Fikret Mualla, Burhan Doğançay, Erol Akyavaş, Ergin İnan severim.
Bir de Refik Anadol’un dijital sanatına hayranım. Empresyonizm, Kübizm, Fovizm, abstract expressionism (soyut dışa vurum) tercih ettiğim ekoller olmakla birlikte bunlardan birine bağlı olmadan kendi tarzımı oluşturup özürce çalışmayı tercih ediyorum.

KENTİM ŞİŞLİ - Yazarlık serüveniniz nasıl başladı? Yeni bir kitap çalışması düşünüyor musunuz? 
YEŞİM KALE - Daha çocuk yaşlarda Türkçe ve İngilizce kompozisyonlar yazardım. Sonra lisede divan edebiyatına ilgi duydum. Okulumuzun harika bir kütüphanesi vardı. Öğlen teneffüslerimizde ve boş saatlerimde oraya gider, Türk ve Dünya edebiyatından yazar ve şairleri okurdum. Üniversite sınavında çok yardımcı oldu. Sadece iki boş ile Türkçe sorularının hepsini doğru cevapladım. Edebiyat ve yazı dünyasını severim. Hatta üniversitede dekanımızın izniyle bir duvar gazetesi hazırlamıştım, diş hekimliği dışında konular içeriyordu ve ilgi duyan herkes okuyordu. Bu arada yazı ve şiirlerime devam ediyordum. Mesleğimi icra ederken, “Göz&Söz” adlı bir dergi çıkarıp hastalarıma hediye ettim. Ayrıca muayenehanemde, kendi kitaplarımdan bir kütüphane kurmuş, isteyen herkese okumaları için ücretsiz olarak ödünç veriyordum. Bireysel çabalara çok inanırım, o yüzden herbirimiz her ne iş yapıyor olursak olalım, kültür ve sanat eğitimi açısından gerçekleştirebiliriz. Daha 2007 yılında Forbes benzeri bir dijital dergim vardı. Youtube desteğiyle görüntülü sunum videoları yükleyip okunmasını sağlıyordum. Sonra Radyolüksprestij.com adlı bir internet radyom…O sıralarda rahmetli Yavuz Bahadıroğlu ile tanıştım ve yazı dilimi çok beğendi. Hürrem Sultan’ı neden yazmıyorsun, dedi. Böylece hikayecilik yönümü keşfettim ve 2010 yılında ilk kitabım “Sultanların Aşkı” ortaya çıktı. Hala yazmaya devam ediyorum. İkinci kitap için hazırlıklar sürüyor.

KENTİM ŞİŞLİ - Resim çalışmalarınız ve sergileriniz hakkında bilgi verir misiniz?
YEŞİM KALE -
Resim yapmayı çocukken de severdim. Mimar Sinan Güzel Sanatlar Mezunu bir hocamız vardı. Bize tuval üzerine yağlı boya resim yaptırırdı. Fakat kokusu ve geç kuruması yüzünden hiç sevmedim. O yüzden hep kağıt üzerine guaş boya çalıştım. Tasarım için Kariyer Eğitim Kurumları’nda da Güzel Sanatlar Fakültesi’nden mezun resim öğretmenleri gelir ve teknik resim eğitimi verirdi. Ancak ben klasik resim yapmayı sevmiyordum. Fotoğraf çeken biriydim ve doğayı, insanları kopyalamak yerine, soyut desenler ve resimler yapmayı hayal ediyordum. 2020 yılına kadar tuvale resim yapmadım. Sonra bir gün aniden uyandım ve şimdi zamanı deyip ressam arkadaşımın tuval aldığı yerden 150x150 cm lik iki tuval alıp soyut resimlerime başladım. O günden beri resim yapıp yurtiçi ve Paris’te sergi ve fuarlarda resimlerimi sergiliyorum.


KENTİM ŞİŞLİ - Takı yapmaya nasıl başladınız? Markanızı nasıl oluşturdunuz? Biraz bahseder misiniz?
YEŞİM KALE - Takı yapmaya 18 yaşımda başladım. O zamanlar babam Şişli ve Kızıltoprak’ta kot kumaş üzerine satış mağazaları kurmuştu. Üst giyimi dışardan alıp satıyorduk. Ben de vitrin için dekor kolye ve bileklikler yaptım. Kendisinden izin alıp tasarımlarımı satmaya başladım. İlk hafta bütün hepsi satıldı. Bu bana cesaret verdi ve yeni malzemeler aldım. Tekrar yaptım. Onlar da satıldı. Yılbaşı için özel paketler hazırlattım. İnsanların çok hoşuna gidiyordu. Sonra kendi mesleğimi icra ederken, hasta randevuları arasında takı yaparak dinleniyordum. 2016’ da çizimlerini yaparak Kapalıçarşı’daki bir kuyumcuda bronz üzeri rodyum gümüş ve altın kaplama ile tasarımlarımı yaptırmaya başlamıştım. İşin tekniğini öğrenmek için de alanında iyi olan hocalarımızla çalıştım. Yeşim Yüksek ve Murat Niş klasik kuyumculuk konusunda yardımcı oldu. Fakat Sabrina Fresko’nın Ortaköy’deki heykel mücevher tasarım kursunda soyut mücevherler yapınca, sanatın mücevherleşmesi beni çok mutlu etti. Şu an tasarımlarımda hem Kapalıçarşı’nın parlak taşlı etkisini hem de Sabrina Fresko’nun heykelleşmiş tasarım etkisini görebilirsiniz.

KENTİM ŞİŞLİ - Şişli’nin en güzide merkezi Nişantaşı’nda yeni açtığınız stüdyonuz hakkında neler söylemek istersiniz?
YEŞİM KALE - İlk stüdyomu 2020 Aralık ayında Kuzguncuk’ta açtım. 200 metrekarelik bir alandı ve salonunu sergilerim için galeriye dönüştürdüm. Orada beş resim sergisi ve bir tasarım takı sergisi gerçekleştirdim. Ancak Kuzguncuk tüm güzelliğine rağmen sakin bir köy gibiydi ve benim haftada üç günüm Nişantaşı’nda geçiyordu. Paris’teki kafeleri ve sanat galerilerini andıran yerleri seviyordum. Dolayısıyla sanat hayatıma Teşvikiye’de devam etmeye karar verdim. Şu an çok şirin ve doksanlı yılları andıran bir iç mimariyle Mıstık Parkı’na bakan manzarasıyla mutlu hissettiğim bir alan oluştu. Burada hem tuval üstüne hem de kağıt üzerine resim çalışmaları yapıyorum. Bir köşede de kendi tasarımlarım olan mücevherleri sergiliyorum.
KENTİM ŞİŞLİ - Şişlili sanatseverlere vermek istediğiniz bir mesajınız var mı?
YEŞİM KALE -
Şişli, sanatseverlerin ve sanatçıların yoğunlaştığı bir ilçe ve benim için ivmesiyle ayrı bir dünya…Bana ilham veriyor. Burada daha çok renklerimle soyut dışavurum ve grafiksel desenler oluşturmayı planlıyorum. Davetlerimle ve ziyaretlerimle de buradaki moda ve takı tasarımcılarına ulaşmak, onlarla iletişim kurmak niyetindeyim. Ortak çalışmalara açığım. Ayrıca klinik ve güzellik merkezlerine de sanatımla tanışmaları için destek verme dileğindeyim. Bu arada diğer sanatçı arkadaşlarımla da gerek koleksiyoner olarak, gerek ortak çalışmalarla güzel işler çıkaracağıma inanıyorum. Umarım, başarılı olurum ve Türkiye’de sanatın önemini ulaşabildiğim herkese anlatabilirim. Teşekkür ederim. Röportaj: LERZAN ÖZDER

 

YORUM BIRAKIN
YORUMLAR (0)
Habere Hiç Yorum Yapılmamış.
ÖNERİLEN HABERLER