Anasayfa
FRANSA’DA BLASFEM’İN TARİHÇESİ
Zeliha Aypek
23 Nisan 2021

16 Ekim 2020'de Samuel Paty cinayeti ve Mila Olayı(Lise öğrencisi Mila’nın instagram sayfasında, canlı yayında İslam’a hakaret etmesi olayı) ile yeniden gündeme gelen ''blasfem''kavramı, yaralayıcı söz anlamındaki Yunanca bir kelimeden gelmektedir. Dini olmaktan ziyade siyasi bir kavram olduğu yönünde görüş birliği vardır. 

Antik Yunan şehir devletlerinde bu sözcük, bir ayin sırasında görülen usulsüzlükten kaynaklanan yalancı şahitlik ve lanet anlamlarına da gelir. Bununla birlikte, küfürlü hakaret ve tanrıya/kutsala yönelik uygunsuz sözler de bu kapsamdadır. Sokrates’in sitenin tanrılarını inkâr ettiği için ölüme mahkum edilmesi, Anaxagoras’ın dinsizlikle suçlanıp mahkemeye verilmesi  gibi örnekler görülmesine rağmen Antik Yunan’da blasfem genellikle bir cezai yaptırımın konusu değildir. Çok tanrılı dinlerin aksine, tek tanrılı dinlerden Yahudilikte dine küfür kınanmaktadır: Eski Ahit kitabı olan Tesniye’de, “Tanrı YHWH’nin adını yanlış söyleyen kişiyi cezasız bırakmayacağı “bildirilir.

İsa blasfemle suçlanıp tutuklandığında ve Kudüs Tapınağı’ndaki Yahudi Yüksek Konseyi Sanhedrin’in önüne çıktığında başrahip Caiaphas’ın, onun mesih olup olmadığına ilişkin sorusuna verdiği yanıt, rahiplerce küfür sayıldı, ölümü hak ettiğine karar verildi. Bu ceza, rahiplere İsa’nın tek tanrı inancına karşı gelmiş gibi görünmesinden kaynaklanıyordu. Hristiyanlığın ilk yıllarında Hristiyanlar pagan düşmanları tarafından her türlü hakarete maruz kaldılar. Haç, çarmıha gerilmekle eşdeğer, küçültücü bir anlam taşır. 1856’da Roma’da keşfedilen, muhtemelen 3. yüzyıldan kalma, blasfemi çağrıştıran Alexamenos grafitisinde Alexamenos, çarmıhtaki eşek başlı İsa’ya selam verir: “Alexamenos Tanrısına tapıyor.”Onolatri yani eşeğe tapınma, Romalıların Hristiyanlara ve Yahudilere yönelik yaygın bir alay konusuydu.

Blasfem, Hristiyanlığın teolojik kavramlarının yerleşmesiyle  tam anlamını bulur. Blasfeme karşı ilk yasal düzenlemelerle, 6. yüzyıl başlarında Justinien kanununda karşılaşılıyor. Küfür suçu ölüm cezasıyla sonuçlanıyor. St Augustin gibi bazı ilahiyatçılar, nitelikli ve sapkın küfür ile geçici bir öfkeyle veya baskı altında söylenen basit küfürü birbirinden ayırırlar. Ortaçağda küfür suçlarının kefareti olarak 7-25 gün arası oruç tutulması gibi tavsiyeler vardır. Küfür sosyal bir eleştiriye yönelikse tolere edilir ve hatta şeytana hitap edildiğinde teşvik edilir.

Aquinali Thomas ünlü eseri Summa Teologica’da küfürü analiz etme ihtiyacı hissediyor. Önemini abartmaksızın kalpten gelen küfürle, Tanrıyı incitmeyi amaçlayan bağışlanabilir bir günah olan ağız küfürünü birbirinden ayırır. Dil günahları arasında çığır açma sayılabilecek bir ayrım yapıyor: karalama, arkadan çekiştirme,alay, ilenme.

Fransa'da blasfemle ilgili yasa koyan ilk kral Louis IX (Saint Louis)’dir. Bir yandan devletin otoritesini güçlendirmek ve bu nedenle tebaasının ahlakını daha iyi denetlemek istiyor, diğer yandan iyi bir hristiyan olarak tanrının lütuflarını kazanmak istiyor. 1254 tarihinde çıkarılan kararnameyle Talmud ve küfür içeren tüm kitaplar yakılıyor.Blasfematörler sakatlanmakla tehdit ediliyor.(dil kesmek,dudaklara kızgın demirle damga vurdurmak gibi)Hafifletilmiş cezalar olarak da; suçluyu 7 Pazar günü ayinden kovmak,küfür eden kişinin, çıplak olarak kilisenin kapısında, ayak ve boynuna bağlanmış bir kayışla ayakta durması, kefaretin son haftasında kuru ekmek ve su ile oruç tutulması tavsiye edilir. Kafir bu kefarete boyun eğmeyi reddederse, aforoz edilir. 

14.yüzyıldan beri Fransa’da küfür karşı birçok kraliyet metni kanunlaştırıldı. 

Moderniteyle birlikte Tanrıya hakaret ve küfür suçu siyasi ve lese-majeste yani devlet başkanına karşı suça dönüştü. Yani küfür bundan böyle prensin/devlet başkanının meselesidir. XII Louis tarafından 1510'da çıkarılan kraliyet emriyle, küfür suçunun altıncı tekrarından itibaren bedensel sakatlama cezaları yeniden düzenlendi. Villers-Cotterêts yönetmeliği (1539) iki suç kategorisi öngörür: Kilise'nin görev alanı içinde kalan, cehalet ya da hata nedeniyle işlenen basit küfür suçları. Devletin yetki alanına giren ve kamusal rezalete, bir sapkınlık veya isyana eşlik eden, egemene yapılmış bir hakaret gibi yorumlanan nitelikli küfür suçları.

Aydınlanma Çağı’nda blasfem,kurbansız bir suç, hayali bir suç olarak ortaya çıkıyor. Tanrıyı etkilediği düşünülen bir suç için insanın cezalandırılması sorunsalı tartışılıyor. 17.yüzyılda yaşamış Fransız şüpheci filozof Pierre Bayle, “küfür, yalnızca küfür edilmiş gerçekliğe saygı duyanların gözünde skandaldır” diyor. 

Filozof ve iyi bir Hristiyan olan Montesquieu,Kanunların Ruhu Üzerine(1748)adlı eserinde şöyle yazar: “Kötülük, ilahiliğin intikamının alınması gerektiği fikrinden geldi. Ama tanrısallığı onurlandırmalı ve intikamını asla almamalıyız ”.

1766 da La Barre şövalyesinin, tahta bir haçı kestiği ve müstehcen şarkılar söylediği gerekçesiyle işkence görerek öldürülmesi, halkı allak bullak etti ve bundan sonra Fransa'da blasfem nedeniyle kimse öldürülmedi. O sırada Ferney’de mülteci olan 72 yaşındaki Voltaire bu olaydan çok etkilenir ve şunu yazar:” Fransa Krallığı, vahşi sarhoşları titretecek bir soğukkanlılıkla görevini yapan,barbarlıklarla dans eden bir ülkedir.” Voltaire’in felsefe sözlüğünün bir kopyası şövalyenin gövdesiyle yakıldığı için bu üzücü olayla yakından bağlantılıydı. Voltaire’in de mücadelesi sayesinde, 1791’de Kurucu Meclis üyeleri ifade özgürlüğü ilkesini, İnsan ve Yurttaş Hakları Bildirgesi'nde belirlediler: Hiç kimse, tezahürlerinin kanunla belirlenen kamu düzenini bozmaması şartıyla dinsel bile olsa fikirleri için endişelenmemelidir.(Madde 10)

25 Eylül 1791'de kabul edilen Ceza Kanunu’nun her türlü küfür suçunu açıkça kaldırması, Avrupa'da ve dünyada bir ilktir.

17 Mayıs 1819'da kabul edilen Napolyon Ceza Kanunu, kamu ve din ahlakına hakaret suçunu yeniden tesis eder. Küfür suçunu eski haline getiren İkinci İmparatorluk döneminde, Flaubert ve Baudelaire, Madame Bovary et Kötülük Çiçekleri için mahkemeye çıkacaktır. Madame Bovary romanında, Flaubert’in zinayı yücelttiği, toplumu ahlaksızlığa teşvik ettiği “kutsal şeylere karıştırılmış şehvetli imgeler nedeniyle dine ve kamu ahlakına karşı suç”işlediği iddia edilir. Flaubert, 8 Şubat 1857'de beraat etti. Baudelaire “Kötülük Çiçekleri” kitabında yer alan altı şiirin genel ahlaka aykırı olduğu gerekçesiyle mahkemeye çıktı. Bu altı şiir 1949’a kadar yasaklıydı. Baudelaire 20 Ağustos 1857'de 300 frank para cezasına çarptırıldı, serbest bırakıldı. Kısa bir süre sonra, 2 Haziran 1858'de bu kez " dinsel ahlaka hakaretten" üç yıl hapis cezasına çarptırılan Proudhon'du. Devrimdeki Adalet ve Kilise adlı eseri yüzünden. Yasa sadece yazıları değil, aynı zamanda insanları hapse gönderen talihsiz sözleri de cezalandırıyordu.

1819 Yasası yürürlükten kaldırılıp yerine, kamu ve din ahlakına hakaret suçuna son veren basın özgürlüğünü, ifade özgürlüğünü sağlayan ünlü 29 Temmuz 1881 Yasası geldi. Bununla birlikte  küfür konusundaki sınırın ne olması gerektiği sorunu çözülemedi.

1 Temmuz 1972'de kabul edilen Pleven Yasası; bir dine, bir ırka, etnik gruba ya da bir ulusa mensup olma veya olmama nedeniyle yapılan nefret, iftira ve hakaretleri yasaklamaktadır. Yasa ayrıca, toplumsal gruplara, cemaatlere de bu bağlamda dava açma yetkisi vermiştir. 

Siyasi ilahiyat akademisyeni Anastasia Colosimo kendisiyle yapılan bir röportajda: “Blasfem meselesi Avrupa’da hiçbir zaman tamamen ortadan kalkmadı. Konu sekülerleştirildi. Zaten blasfem suçu da bütün kıtada henüz mevzuattan çıkarılmadı. Bazı ülkelerde bu suç halen mevcut.” diyor. 

Blasfem, 1989’da Humeyni’nin Salman Rüşdi’yle ilgili ölüm fetvası nedeniyle İslâm’dan gelen bir kavram olarak alınsa da daha çok Batı toplumlarının son yıllarda en çok tartıştığı ve daha da tartışacağı aşikar bir konudur.

2009 yılından beri, basın özgürlüğüne adanan bir gün olarak, bazı sivil toplum kuruluşlarınca  30 Eylül “Uluslararası Blasfem Günü” ilan edilmiştir. Batıda birçok ülkede kutlanmaktadır. 

Kaynakça:

Jacques de Saint Victor, Blasphème

Philippe Mikaëloff, Voltaire et le Blasphème du Chevalier de la Barre