Anasayfa
KADİM ŞEHRİN KADİM HALKI; SÜRYANİLER
Muzaffer İris
06 Nisan 2021

İstanbul binlerce yıllık bir medeniyetin ve kültürün merkezidir. İstanbul önemli bir dünya kentidir. Dünyanın gözbebeğidir. Kiliseleri, camileri, meydanları, yedi tepesiyle, bin bir direkli Haliç, boğaz ve köprüleriyle,mavi patiskaları yırtan gemileriyle, Taksimi Kapalı Çarşısı, Topkapı Sarayıyla, taşı toprağı altın söylemiyle kimini ihya eden kimisini imha eden ünlü şehir. Hakkında binlerce kitap yazılan İstanbul. Yirmi dört saat sürekli canlı olan 72 milleti bağrına basan  güzide şehir.

İstanbul’un Süryaniler açısından da önemi büyüktür. Belki de ikinci anayurdudur. Çünkü Süryanilerin ikinci buluşma ve dağılma noktası olmuştur. Dünya milletlerine kucağını açıp beşiklik ettiği gibi Süryanilerinde yerleşmesinde ve önemli bir göç merkezi olmasında büyük bir yer kaplamaktadır. İstanbul Süryanilerin dünyaya dağılmasında önemli bir köprü ve göç yolu görevi üstlenmiştir.

Süryanice de selam ’Şlomo’, Selamünaleyküm ise’’ Şlomo Aleyho’’ dur. Süryanice dünyanın en eski dillerinden biridir. Sami dil ailesindendir. Aramice’nin Edessa diyalektiğidir. Süryanice klasik dillerdendir. Çoğu Süryani Süryanicenin batı lehçesiyle konuşur. Süryanice altı tanesi (b,g,d,k,f,t) yumuşak ve sert olmak üzere çift telaffuza sahip olan özel işaretlerle bilinen toplam 22 harften oluşmaktadır. Süryanice 7.yy da dünyanın en çok konuşulan dilleri arasındaydı. Süryanicenin İslam edebiyatı ve kültürü üzerinde çok büyük katkıları olmuştur. Aristo, Eflatun ve Heredot’un eserleri Yunancadan Süryaniceye, Süryaniceden de Arapçaya çevrilmiştir. Günümüzde Türkçede kullanılan yaklaşık 200 kelime Süryanicedir. Nisan, Mayıs, Haziran, Temmuz, Ağustos, Eylül bu kelimelerden sadece bir kaçıdır. Son yıllarda Süryanice konuşan kişilerin sayısı bir hayli azalmıştır. Kilise çevresinde kullanılan bu dil yok olmakla karşı karşıyadır.

Süryaniler binlerce yıllık kadim bir halkın mirasçılarıdır. Süryaniler altı bin yıllık bir tarihleriyle Mezopotamya’nın en eski halkıdır.

Süryanilerin ilk olarak İstanbul’la tanışmaları 1830’ lu yıllardır. 1830’larda İstanbul’a başlayan ilk göç hareketleri Cumhuriyetin kuruluşuna 1923 yılına kadar devam eder. İkinci göç dalgası ise 1950’ler de başlar 1990 yılında Güneydoğuda başlayan çatışmalar üçüncü ve hızlı bir göçü beraberinde getirir. Göçler maalesef halen devam etmektedir.

Mezopotamya’dan (Betnahrinden) anayurtlarından göç eden Süryanilerin ilk durağı Tarlabaşı, Kumkapı, Yedikule, Şişli ve Kurtuluş olmuştur. Dikkat edilirse bu yerleşim yerlerinim Ermeniler, Rumlar ve Musevi vatandaşlar içinde önemli olduğu göze çarpar.

Mardin, Diyarbakır, Urfa, Adıyaman, Elazığ, Malatya, Gaziantep’ten gelen Süryaniler ilk olarak Kurtuluş ve Kumkapı’ya yerleşirken daha sonraları ekonomik değişimlere bağlı olarak Bakırköy, Kadıköy,Yeşilköy ve İstanbul’un bir çok semtine dağıldıkları görülür.

İstanbul’da ilk ayinlerini Ermeni ve Katolik kiliselerinde gerçekleştirirler. Ermeni ve Rum vatandaşların gittiği kiliselerde ayinlere katılarak dini vecibelerini yerine getirirler.

İstanbul’a yerleşen ilk Süryaniler ibadetlerini yapabilmek  ve yanlarında getirdikleri ruhanileri barındırmak amacıyla Tarlabaşı’nda  ahşaptan yapılmış oldukça küçük bir evi satın alırlar. 1844 yıllarına geldiklerinde dönemin Patriği Mor İğnatios II, Yakup cemaati ziyaret eder. Önceden satın alınan bu evi kiliseye çevirmeyi düşünür. Bu nedenle Sultan Abdülmecid’e müracaat eder. Bunun üzerine Sultan Abdülmecid ahşaptan yapılmış bu evi kiliseye çevirmeleri, için ferman verir. Böylece kilisenin inşaatına başlanır. Kilise Meryemana adıyla ibadete açılır. Ahşaptan yapılan bu kilise 1870 yılında Beyoğlun’da çıkan büyük  bir yangında kül olur. 1880 yılında tekrar inşa edilir. Ancak bu sefer kargirden yapılır.

İkinci göç dalgasıyla birlikte, İstanbul’da yaşayan Süryani Ortodoks nüfusu da artmaya başlar. Mevcut kilise yetersiz kalır. Bundan dolayı kilise bitişiğindeki bina satın alınarak kilisenin büyütülmesine karar verilir. 1961 yılında Abdulnur Aydıner’in başkanlığındaki Vakıf Yönetim Kurulu büyük bir gayretin içine girer. Gerekli yasal izinler alınır, sonra Mardin’den yapı taşlarıyla, taş yontmacılığında hünerli ustalar getirilir. Kilise tekrar büyütülerek yapımına başlanır. İki yıl süren titiz çalışmalardan sonra kilise bitirilir. 3 Kasım 1963 yılında Patrik Mor Iğnatios III. Yakup tarafından bir törenle diğer cemaatlerin Patrikleri, Hükümet temsilcileri Süryani Ortodoks Cemaatinin huzurunda takdis edilerek açılır. Kilise toplantı salonu ve kültür salonu ile İstanbul Süryanilerinin merkez kilisesi olarak faaliyetini sürdürmeye devam eder.

2004 yılına gelindiğinde kilisenin tekrar ihtiyaca cevap vermediği görülür. Tarlabaşın da başlayan kentsel dönüşüm projeleri kapsamında kilisenin sağında ve solunda Süryani vakfına ait olan binalar kiliseye entegre edilerek kilise bu günkü halini alır.  

Bu gün bu kilise İstanbul ve Ankara metropolitliği merkezi olarak kullanılmaktadır.

Tarlabaşı Meryemana kilisesi dışında, Bakırköy, Kadıköy,Yeşilköy, Samatya, Kumkapı, Karaköy de bulunan Latin Katoliklere ait 6 tane kilise Süryaniler tarafından  kullanılmaktadır.

İstanbuldaki Süryani  cemaati, 1959 yılına kadar resmi olmayan ve beş altı kişiyi geçmeyen kurullar tarafından idare ediliyordu. Süryani Ortodoks göçün, İstanbul’a doğru hız kazanmasıyla artan nüfusun idaresi güçleşmiş, örf ve adetlerin uygulanmasında, zorluklar yaşanır olmuştu. Bunlara Kilise vakfının idaresi de eklenince resmi yetkiye ihtiyaç duyulur. 1959 yılında vakıflar idaresine müracaat edilerek, 12 kişiden oluşan Beyoğlu Süryani Kadim Meryemana Kilisesi Vakıf yönetim kurulu, ilgili yasal düzenlemelerle tüzel kişiliğe kavuşturulmuştur. Buna göre; Yönetim Kurulu, İstanbul’da mukim İstanbul Süryani Kadim Cemaatini, tam yetki ile temsil eden tek kuruluş haline gelmiştir.

Süryaniler günümüzde  İstanbul’da yedi kilisede ibadetlerini yerine getirmektedirler. Bu kiliselerin sadece bir tanesinin mülkiyeti Süryanilere aittir. Ancak yapılan baş vurular sonucu mülkü kendilerine ait olacak  İstanbul Mor Efrem Süryani Kadim      Ortodoks Kilisesinin inşaatına Yeşilköy’de başlanmış olup tamamlanmak üzeredir. Bu kilise İstanbul Süryanilerinin kendi mülkü olan ikinci kilise olarak kayıtlarda yerini bulacaktır.

Süryaniler Lozan antlaşması gereği azınlık olmalarına rağmen azınlık kabul edilmemiş okul hakları elinden alınarak 1928 yılında okulları kapatılmıştır. 2014 yılında  okulun eğitim ve öğretim faaliyetlerine başlaması  için açılan davalar sonuç vermiş ve okullarını açabilecekleri yönünde karar verilmiştir. Bunun üzerine 2014-2015 Eğitim ve öğretim da ilk olarak Yeşilköy de Mor Efrem Süryani Anaokulu açılmış  anasınıfı çocuklarına eğitim ve öğretim faaliyetleri devam etmeye başlamıştır.

İstanbul Süryanilerini temsilen kurulan Kadim Spor Kulübü, futbol çalışmalarına ve turnuvalara katılarak sportif faaliyetlerini sürdürmektedir.

Süryanilerin Türkiye de 4 olmak üzere dünyada 27 metropolitlikleri bulunmaktadır. Dünya üzerinde 12 milyon nüfusa sahip Süryanilerin 5 bini İstanbul olmak üzere, 25 bini Türkiye’nin çeşitli illerinde yaşamlarını sürdürmektedirler.

Patriklik merkezi 1932 yılına kadar Mardin de iken bu tarihten sonra patriklik merkezi Suriye önce Humusa , 1958 de ise Şama taşınmış ve günümüzde halen Şam da bulunmaktadır.

Kurtuluş ve Şişli’de  150 ailenin yaşadığı tahmin edilmektedir. Süryaniler el sanatları ve zanaatkarlıklarıyla hemen hemen her meslek grubunda çalışmalarını sürdürmektedirler. Süryaniler Doğuş Bayramı ve Paskalya Bayramı olmak üzere her yıl bu iki önemli bayramı tuttukları  oruç sonrasında büyük bir coşkuyla kutlamaktadırlar. Süryani mutfağı dünya mutfağının önemli bir parçasını teşkil eder.

Binlerce yıllık bir tarihe sahip olan kadim şehir İstanbul Kadim Süryanilerin en çok yaşadığı bir dünya kenti olarak tarihteki önemini daha uzun yıllar koruyacaktır.

Bütün milletleri kucakladığı gibi Süryanileri de bağrına basmaya devam edecektir…