Benliğimde sürekli tartışıp duruyorum, şunu mu yazsam? Yoksa bunu mu yazsam? Evin içi kazan ben kepçe dolaş ha dolaş bir türlü karar veremiyorum. Falan konuyu yazayım diyorum ülke gündemi bir anda değişi veriyor. Hadi yazdın diyelim konunun ana temasına ilişkin uygun bir başlık bulamıyorum. Birkaç olayı aralarında bağlantı kurarak incelemek en doğrusu olsa gerek galiba… Adına da kokteyl diyelim. demet, olaylardan bir buket, potbori gibi sözcüklerde seçile bilir belki ama en iyisi yazımızın başlığı kokteyl olsun.
Kokteyl, birbirinden farklı şeylerin bir araya getirilmesi şeklinde tanımlana bilir belki. Bu şeylerin birbirleri ile benzerlikleri olması da gerekmiyor. Tıpkı bizim iktidar gibi… Bir başka ifade ile bizim iktidarın ortakları bir birine benzemeyen şeylerden oluşan tam bir kokteyl gibi. Her ne ise bu konuyu bir yana bırakalım.
Ülke kuzeyden güneye, doğudan batıya maaşallah pancar gibi kızarıyor. Kızarırsa kızarsın ne var bunda? Hem güneş doğarken ve batarken kızarmıyor mu? Elma ile domates dalında olgunlaşırken kızarmıyor mu? Hamsi balığının kızartılmışı da yanında çoban salatasıyla mükemmel gider hani..**.. Damat adayına kahve sunan gelin kızlarla tuzlu kahve içmek durumunda kalan damat adayları kızarmazlar mı? Eskiler yaptıkları börekler için: Kızlar gibi kızarsın, gelinler gibi süzülsün sözünü boşuna mı söylediler? Şu halde ülkenin kızarmasından şikâyetçi olanlarda art niyet aramak gerekir. Kim bilir bunlar hangi terör örgütleriyle işbirliği yapan teröristlerdir. Bu teröristlerin iş birlikçileri bir de kalkmışlar bizim leb-aleb kongrelerimizle uğraşıyorlar… Uğraşsınlar bakalım atı alan Üsküdar’ı geçti bile…. Kedi ulaşamadığı ete mındar dermiş. Desinler…. Yok Covit-19 her geçen gün yayılıyormuş da, ölüm vakaları artışa geçmişmiş… Yahu akıl var nizam var, Allah kullarının rızkını kesti ise sen mi vereceksin. Taktir Allah’ındır. Tedbiri mi bırak onu bir yana…. Neymiş ülke en az dört hafta kapanmalıymış… Hadi oradan ahlaksız, Şimdi ben gidip te vatandaşıma seni dört hafta süreyle kapattım mı diyeceğim. Bunu söyleyenler gaflet ve zillet sahipleridir. Zaten bunlardan başka bir laf beklenmez.
Şimdi tutturmuşlar bir 130 milyar dolar ve 450 milyon dolar. Efendim bu para kayıpmış hadi oradan sende kaybolan-maybolan bir kuruş bile yok…. Kaybolurken yanında mıydın? İşin doğrusunu ben size söyleyeyim. Durum şundan ibarettir: Kara kedi nerde? Suya gitti. Su nerde? İnek içti. İnek nerde? Ağaca çıktı. Ağaç nerde? Balta kesti. Balta nerde? Yandı bitti kül oldu. Daha bunun nesini tartışıp duruyorsunuz. Hem vallahi, hem billahi ayıptır, günahtır.
Hiç utanıp sıkılmadan işçiler, memurlar, esnaflar, köylüler, emekliler geçinemiyorlarmış… aldıkları maaşları yetmiyor, Pazar artıklarıyla geçimlerini sürdürüyorlarmış… Hadi canım sende. Geçinemiyorlarsa geçinemesinler, bana ne… birden fazla maaş alan bürokrat ve eski milletvekilleri varmış, varsa-var sana ne?! alan alsın ben kendime bakarım. İtibardan taviz vermem gerisi toz-duman. Benim milletim beni oylarıyla iktidar yapmış mı? nasıl yönetirsem yönetirim. Bana hizmet etmiyorsa sayıştayı yok sayar, anayasa mahkemesini kapatırım… İstersem hakim ve savcılara bir parmak sallamam yeterlidir, gereken yapılır. Milli irade, anayasa tanımam. Demokrasi dediğin şey yalnız kitaplarda vardır. Bir de ben istersem. Demokrasi kitaplardan dışarı fırlar.
İşte size memleketimden tam bir kokteyl manzaraları… Bizler ulus olarak bütün bunları hak ediyor muyuz? Elbette hayır etmiyoruz… Siyaset ya da politika dediğin şey, dar anlamıyla siyasal iktidarı ele geçirmek amacıyla yapılan bir kavga, bir çatışma şeklidir. Ama bunun etik kuralları vardır. Üzülerek ifade etmeliyim ki ülkemizde siyasete yön verenlerin bu etik kurallar hiçte umurlarında değil. Siyaset denilen şey, kişisel yarar ya da bir kurumun pragmatik yararı gözetilerek yapılmayacağı açıktır. İktidarı kazanabilirsiniz, kazananı tebrik etmek gerekir. Ama iktidarı korumanında toplum yararına etik ve pragmatik politikalardan geçtiğini unutmamak gerekiyor. Sırf iktidarda kalmak için toplumun en kutsal değerlerini siyasal bir malzeme olarak kullanmak ne kadar etiktir? Sırf iktidarda kalmak amacıyla İstanbul sözleşmesini hukuka aykırı olarak, kimi cemaat ve tarikatlara göz kırparak kaldırmak ne kadar etiktir? Siyaseti bir fikir çatışmasından küfür yarışına çevirmek ne kadar etiktir? Son olarak yukarıda mizahi bir şekilde sıraladığımız politikalar ne kadar etiktir? Bütün bunların yanıtlarını bizim yerimize siz değerli okurların vermesi daha etik ve daha doğru olacaktır…