Anasayfa
KADIN HAKLARI
Mehmet Ataman
07 Mart 2021

Doğada yaşamın sürekliliği iki cinsin varlığına bağlıdır.

Birinin, diğerine üstünlüğünden ya da yetersizliğinden söz edilemez.

Bu genel kural doğanın bir parçası olan insan ilişkileri için de geçerlidir.

Dünyanın neresinde olursa olsun, doğan her bebeğin, sadece insan olmasıyla

elde ettiği, eşit ve devredilemez hakları vardır. Bu haklara, "insan hakları" diyoruz.

İnsan haklarının alt kümelerinden biri kadın hakları, bir diğeri çocuk haklarıdır.

İnsan haklarına yeteri kadar saygı duysaydık, çocuk veya kadın haklarından söz etmeye gerek kalır mıydı? Elbette kalmazdı. Biz erkekler olarak, sözde, her şeyimiz, sevdiğimiz, uğrunda ölüme bile gidebileceğimizi söylediğimiz kadınlarımızı, dar ve kapalı bir dünyaya hapsedip, küçük ve hor görmeseydik, fiziki gücümüzü onlara üstünlük aracı olarak kullanmasaydık, kaba ve kırıcı söylemlerde bulunmasaydık, namusu sadece onların davranışlarıyla ölçmeye kalkmasaydık, içinde doğduğumuz ve çoğunlukla hoşlandığımız ataerkil yapıyı kabullenmeseydik, kadın haklarından söz etmeye gerek kalır mıydı?

Kim bilir! Belki de insan haklarında yeterli olgunluğa ve anlayışa gelemeyeceğimizi kabullendik ki kadın haklarından söz ederek, yapmakta olduğumuz pek çok haksızlığın üstünü örtmeye gayret ediyoruzdur. Ne dersiniz?

Kadını aşağı gören toplumların ilerlemesi söz konusu olamaz.

Günümüzde, kısmen de olsa, çağdaş dünyada kadın, erkekle eşit haklara sahiptir.

Aydınlanma Devrimi ile halen gelişmiş pek çok ülkeden daha önce hukuki ve siyasi haklarına kavuşan Türk Kadını, ne yazık ki bu haklarını savunmakta ve korumakta hiç de titiz davranmamıştır. Hatta bir kısım kadınlarımız, adeta;     "Bu haklar bize çok," der gibi bir mücadelenin içinde olabiliyorlar.

Ülkemizde bir kısım, duyarlı, haklarının bilincinde olan kadınlarımız hariç, çoğunluğun, halen de haklarını hakkıyla savundukları söylenemez.

Kadın hakları konusunda büyük mücadele sergileyen, bu uğurda ağır bedeller ödeyen kadınlarımız elbette var, onları saygı ile anıyorum.

Halen, eşit haklar, özgürlükleri ve bağımsızlıklar için, mücadelesini  sürdürmekte olan kadınlarımız da mevcut, onlara da selam olsun!

Geleneklerimiz, göreneklerimiz, inançlarımız diyerek, alışkanlık haline getirdiğimiz ve çoğumuzun farkında olmadan sergilediğimiz davranışlarımızın yanlışlığını empati yaparak fark edebilmeliyiz. Kendimizi sorgulayabilmeliyiz. Bugüne kadar yaptığımız yanlışlardan dönebilmeliyiz. Ancak her türlü hak mücadelesi, bireysel eylemlerle başarıya ulaşamaz. İnsan hakları, (çocuk ve kadın hakları) konusunda toplu değişim olmazsa olmazdır. Toplumsal değişim ve dönüşüm, haklarımız için, kadın erkek demeden vereceğimiz mücadelenin yanında, yönetenlerin demokrat olmasından ve kendilerini sorgulamasından da geçiyor. Öncelikle insan haklarına saygılı, artı kadın ve çocuk haklarına duyarlı yöneticilere sahip olabilmek, işin, en can alıcı noktasıdır.

Toplumsal dönüşümler, kitlesel olarak, mücadeleci davranış modelleri sergileyebildiğimiz oranda mümkün olacaktır. Aksi halde, her türlü hak ihlallerini yaşamaya devam ederiz.

Her yıl, yüzlerce kadının katledildiği ülkemde kadın olmak zordur. Bu gidişi değiştirmek her yurtseverin, her yurttaşın birincil görevidir. Katledilen kadınlarımızın anısı önünde eğiliyorum.

Anneannemiz, Annemiz, teyzemiz, halamız, kızımız, yengemiz, ablamız bacımız olan, yaşama sevincimiz, en değerli varlıklarımız kadınlarımızın yanında olmak insanlık borcumuzdur. Kendimin ve hemcinslerimin hatalarından dolayı, bütün kadınlardan özür diliyorum.

Bütün kadınlarımızın ve tüm dünya kadınlarının, "8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü" kutlu olsun!