Dijitalliğin yavaş yavaş tüm dünyaya ve sektörlere girmesinin ardından, dijital kültürün de oluşmasının olağan dışı bir hareket olmadığını hepimiz anlamışızdır. Teknolojik gelişmelerle birlikte tüm dünyaya hızlı bir şekilde yayılan elektronik kültür, peşinden dijital kültürü de getirmiştir. Veri alışverişinin bu kadar artmasıyla gelişen ve geliştikçe tüm dünyamızı saran bu kültür, kendi dilini, kendi ortamını ve kendi insanını yaratmış ve yarattığı bu insanları dijital kültürden kopamayacak şekilde işleyip, dijitalliğe bağımlı hale getirmiştir. Var olan bu gelişmeler ışığında, dijital kültür kendi alt kültürlerini de oluşturup, bir tür çeşitliliğe sebep olmuştur. Bu çeşitlilik içinde; bireylerin kendilerini ait olduğu alt kültürde konumlandırması, bireylerin o aitlik içerisinde benliklerini daha iyi vurgulamaya itmiştir. Bu tür gelişmelerin, dijital kültürün şu anda ve ileride de aktif olarak sürdürülebileceğini göstermektedir.
Geçirmiş olduğumuz pandemi sürecinde hepimiz dijitalliği yoğun olarak kullandık ve hatta içimizde yaşadık desek yanlış olmaz. Belirsiz bir süreliğine evlerimizde hapis hayatı yaşamamız, sosyal yaşantımızı tamamen sanala yönlendirmemize sebep olmuştur. Bu süreçte, yaşadığımız her şeyi dijitallik çatısı altında gerçekleştirdik; arkadaş görüşmeleri, iş toplantıları ya da okulların eğitim verme şekli bile değişti ve artık görüntülü hizmet sunan sosyal mecralar aracılığıyla yapılmaya başlandı.
Bu sektörü içine alan şirketler cirolarını arttırarak fazlaca gelir elde etti. Kullanıcılar tarafından düşünmek gerekirse de bir bakıma özel alanımız işgale uğramış oldu. Örneğin; bu süreçte bir üniversite kurumunun online sınav esnasında öğrencilerden sınava girecekleri alanın gösterilmesinin istenmesi tamamen kişisel mahremiyetin işgali olarak nitelendirilebilir.
Online alışveriş sektörü de bu süreçte fazlasıyla kendini gösteren bir başka sektördür. İnsanlar telefonlarına indirdikleri uygulamalar sayesinde çok hızlı bir şekilde gerek kıyafet gerek market gerek kozmetik gerekse hızlı tüketim ürünü olan yiyeceklere çok hızlı bir şekilde ulaşa-bilmektedirler. Bu sektörler pandemi süresince çok gerekli ve yararlı gibi gözükse de bir yandan pandemi süreci sonrasında da bireyleri tembelliğe itebilme ihtimalini düşünmek gerekmektedir. Bireylerin bu uygulamalara karşı olan bağımlılığı dijital kapitalizmi yükseltmekte ve bizi de bu girdabın içine almaktadır. Bunun uygulandığı bir başka yöntem ve hatta en önemlisi sosyal medyadır. “Influencer” adı altında bazı kesimleri takipçi olarak kazanmış şahıslar, birçok marka tarafından yeni nesil reklam yolu olarak kullanılmaktadır.
Toplum dijital kültürün içinde bulunmasıyla birlikte kendi saf kültüründen uzaklaşmakta ve tek tipleşmektedir. Kültürün modasını belirleyen şahısların ve şirketlerin modayı kabul ettirme sürecinde sosyal medya aracılığıyla çok daha kolay bir şekilde etki yapabilmektedir. Böylece moda da çok çabuk değişkenlik göstermekte ve bu durum da insanları daha fazla tüketime teşvik etmektedir.Ayrıca pandemi dönemi boyunca yine influencerların kullandıkları her ürünü marka vererek paylaşması takipçilerinin başka hayatlara özenmesine ve markalara karşı bir takıntılığa neden oluşturmaktadır. Herkesin gününü verimli geçirmek zorunda olduğu algısı yaratılmakta ve insanlar bu şekilde yani dijital yollarla sömürüye maruz kalmaktadır.
Normalleşme sürecine adım adım girmemizle birlikte hizmet sektöründeki bazı farklılıklar da dikkat çekmiştir. Bana göre; restoranlarda bulunan menülerin kaldırılıp yerine QR kod ile verilen sipariş sistemi oluşturmaları “dijital” kavramının kültürümüzün her alanında görülmesine ve adını taşıyacak yeni kültür oluşturmasını yabancılaştırmayacak hale gelmesini ifade etmektedir.
Sonuç olarak; Pandemi süreci sona erse de bu tür uygulamaların biteceğini düşünmemiz yanlış olacaktır. Bireylerin bu tür kolaylıklara ve rahata alışması aynı zamanda dijitalleşen dünyaya her geçen gün daha da uyumlu hale gelmemize ve her geçen gün kendi öz kültürümüzden uzaklaşmamıza sebep olmaktadır. Bunun gelecekte nasıl olacağına dair bir görüş belirtemesek de dijitalliği yayan şirketlerin yapmış olduğu manipülasyonları göz önünde bulundurduğumuz da sonuç çok da olumlu gözükmemektedir.