Ülkemizde ortak değerlerimiz hiç de az değil:
İnsan kaynaklarımız var.
Doğal kaynaklarımız var.
Tarihi ve kültürel zenginliklerimiz var.
Bu kaynaklara yakından bakalım:
Girişimci ruha sahip insanlarımız var.
Genç ve dinamik bir nüfusumuz var.
Her alanda deneyimli, birikim sahibi insanlarımız var.
Dünya çapında tarihi eserlerimiz, gurur duyacağımız bir geçmişimiz var.
Yedi coğrafi bölgede, yedi değişik iklim kuşağımız var.
Üç yanımızda denizlerimiz, bir de iç denizimiz var.
Üç kıtaya uzanan kollarımız var.
Her türlü meyve ve sebzeyi yetiştirebilecek topraklarımız,
tarım ve hayvancılığı geliştirebilecek tarla ve meralarımız var.
Akarsularımız, göllerimiz, madenlerimiz, ormanlarımız var.
Bir de yoklarımız var.
Onlara da yakından bakalım:
Ülkemizde bütün bu kaynakları verimli kullanacak yöneticilerimiz yok.
Kişisel çıkarlarını toplumsal çıkarların ardına koyacak yetkililerimiz yok.
Makam ve mevkisiyle özdeşleşen yeterli deneyim ve birikime sahip idarecilerimiz yok.
Özgür ve bağımsız hareket edebilen devlet adamlarımız yok.
Yeterli araştırmayı, incelemeyi, sorgulamayı yapacak özgür ve bağımsız görevlilerimiz yok.
Böyle olunca:
Çağın değerlerine yabancılaşıyoruz.
Yurttaşlık yerine kulluğu ön plâna çıkarıyoruz.
İslamlaşma değil, Araplaşma yaşıyoruz.
Milliyetçiliğin değil, ırkçılığın peşinde koşuyoruz.
Uluslaşma değil, etnik ayrışmalarla uğraşıyoruz.
Siyaset değil, demogoji yapıyoruz.
Kurumları yıkıp, kişisel bürolara dönüştürüyoruz.
Fikirleri değil, egoları yarıştırıyoruz.
Devlet kurumlarına, liyakat sahiplerini değil, liyakatsizleri yerleştiriyoruz.
Gerçekleri değil, algıları ön plâna çıkarıyoruz.
Çağı değil, geçmişi yaşıyoruz.
Geleceği değil, geçmişi tartışıyoruz..
Eğitim değil, ezberci öğretim yapıyoruz.
Üretimi değil, tüketimi teşvik ediyoruz.
Akla, bilime değil, doğmalara değer veriyoruz.
Ürün ihracı değil, beyin ihracı yapıyoruz.
Siyasette, eğitimli, bilgi birikimi yüksek olanları değil,
yarım ve eksik bilgi sahibi olanları tercih ediyoruz.
Üniversitelerimizin özerkliğini yok ederek, lise seviyesine çekiyoruz.
Sanayi kuruluşlarımızı birer birer yabancılaştırıyoruz.
Bütün kaynaklarımızı heba ediyor, hiç birini yerinde kullanmıyoruz.
İtibardan tasarruf olmaz diye, har vurup harman savuruyoruz.
Sadece kaynaklarımıza değil, değerlerimize de yabancılaşıyoruz.
Bütün bu olumsuzluklara rağmen, umutsuz ve umarsız değiliz.
Ancak, bu gidişi tersine çevirmeliyiz. Bir yerden başlamalı. Böyle gidemez!
Yoksa, gelişmiş ülkelerin arka bahçesinde, bir zamanlar bizim olan topraklarda maraba, kendi fabrikalarımızda süpürgeci oluruz.