Anasayfa
HEPİMİZE YAZIKLAR OLSUN!
Mehmet Ataman
18 Aralik 2020

Halkın bağrından çıkmış, onuruna düşkün antiemperyalist bir kişi olarak adını tarihe yazdırmış.

Emperyalistlere teslim olan devlet yöneticilerine ve işbirlikçilerine karşı isyan etmiş.

Halkıyla el ele vererek giriştiği, Bağımsızlık Savaşı'nı her türlü olanaksızlıklara, ihanetlere rağmen kazanmış, Ardından; cehalete, gerici zihniyetlere ve hastalıklara karşı verdiği savaşı da kazanmış.

Ümmet durumunda olan halkını, ulus, kul durumunda olan fertlerini, yurttaş konumuna getirmiş.

Bütün dünyada sömürge durumundaki milletlere örnek ve umut olmuş, yol göstermiş.

Savaştığı batılı uluslar dahil, bütün dünyanın saygınlığını kazanmış, öncü bir lider olarak kabul görmüş.  

Bağımsızlık Savaşı esnasında bütün mazlum uluslarla çok iyi ilişkiler kurmuş. Uzak Doğu'daki kimi Müslüman halkların da katkısıyla, Sovyetler Birliği'den 39 bin tüfek, 54 top, 63 milyon fişek, 147 bin top mermisi, iki gemi, 200 kg. külçe altın, on milyon Ruble nakit yardım alabilmiş. Yine Sovyet yardımlarıyla barut fabrikası ve sanayi tesisleri kurabilmiş. Aldığı bu yardımlara karşılık, halkının yoksulluğuna rağmen Sovyetler'e tahıl yardımı yapmış. Ancak siyasal ve ekonomik bağımsızlığını sıkı sıkıya korumuş. Bu uğurda hiç bir ülkeye, kurum ve kuruluşa ödün vermemiş.

Osmanlının imzaladığı Mondros'u, Serv'i çöpe atmış, Lozan Barış Anlaşması'nı imzalamış. Sonrasında tüm komşularıyla ve dünya ülkeleriyle iyi ilişkiler kurmuş. Batılı (çağdaş) değerleri benimsemiş ancak batıya; "Doğuyu sömüren zülüm dünyası", doğuda ve güneyde sömürülen milletlere; "mazlum milletler," demiş. Mazlum milletler cephesi oluşturmuş.

Sovyetlerle ve tüm komşularıyla dostluk anlaşmaları imzalamış, Sadabat ve Balkan Paktlarını kurmuş.

Tüm dünya liderleri tarafından saygı görmüş. Savaştığı Venizelos tarafından Nobel Barış Ödülü'ne aday gösterilmiş.

Hitler'in Faşist Almanya'sından kaçan bilim insanlarının çoğunu ülkemize davet etmiş,

kurduğu üniversitelerimizde onlara çalışma olanakları sağlamış. Onların da yardımıyla üniversitelere yeni bölümler kazandırmış.

Her dönem bilime ve akla sadık kalmış. Çeşitli alanlarda onun üzerinde kitap yazmış.

Beş bin civarında kitap karıştırmış. Dört bine yakınının altını çizecek, notlar alacak kadar

büyük bir dikkatle incelemiş. Yetmiş civarında Marksist eserin, çeşitli zamanlarda, Sovyetlerin, Ankara büyükelçileri; Budu Mdivani,Sergey Natsarenus ve Semyon Aralov ve yakın çevresiyle eleştirisini yapmış. 

Sanayi burjuvazisi ve işçi sınıfı mevcut olmayan ülkesinde, sınıfsız ve imtiyazsız (ayrıcalıksız) bir toplumsal düzeni kurabilmek için çalışmış. Yerli sermayenin ve işçi örgütlerinin önünü açmış. Bu konular ve daha pek çok konu ile ilgili mektuplarından ilkini V.İ.Lenin'e olmak üzere pek çok devlet adamlarına yazmış. Onlarla fikir alış verişi içinde olmuş. Hepsiyle ölümüne dek sağlıklı ve yapıcı ilşkiler geliştirmiş. Kurduğu sağlıklı ilişkiler sonucu Hatay'ı savaşmadan, başarılı bir diploması ile ülkemizin topraklarına katmış.

Ülkemizi, Montrö Sözleşmesi'yle, Sovyetler’i ve Karadeniz'de sınırı olan diğer komşu ülkeleri küstürmeden, boğazlarda tek söz sahibi durumuna getirmiş.

Kurduğu Cumhuriyetimizin onuncu kuruluş yılı kutlamalarındaki törenlerde, Türk Askerlerinin törendeki geçişini Sovyet elçisi Voroşilov'la birlikte selamlayabilmiş. Anadolu Ajansı ile Sovyet ajansları arasında karşılıklı bilgi paylaşımına geçirmiş. Sovyetler ve Türkiye arasında karşılıklı radyo bağlantıları kurdurmuş. Ankara'da Sovyet filmleri festivali düzenletmiş. Maksim Gorki'yi Ankara'da ağırlamış. Sovyetlerin ünlü Bolşoy Tiyatrosu'nu Türkiye'ye getirerek pek çok yerde oyunlarını sergilemelerine olanak sağlamış. Sabiha Gökçen'i Sovyetler'e göndererek havacılık konusunda staj yaptırtmış. Sovyet yönetmenleri, Türkiye'ye davet ederek; "Ankara-Türkiye'nin Kalbi" belgeselini çektirtmiş.

Kurtuluş Savaşı esnasında Sovyetlerin yaptığı yardımların simgesi  olarak, Taksim Anıtı'nda Sovyetlerin en ünlü iki generali, Funze ve Voroşilov'un yer almasını sağlamış.

Ülkemizde, virüslere karşı ilk aşıyı ve yanında onlarca bulaşıcı hastalığın aşısını yaparak, çeşitli ülkelere ücretsiz göndermiş. Daha pek çok başarılara imza atmış. Bütün ömrünü ülkesine ve insanlığa adamış bir lidere sahip olmanın onurunu yaşamak varken:

Kimi "sol" veya kendini "solcu" sayan" arkadaşların, M. K. Atatürk'ü anarken, faşist ve siyasal dincilerle aynı çizgiye düşmelerini, anlamıyorum. Bu "solcu" arkadaşların Büyük Atatürk'ün dönemini ve ilişkilerini incelemek, araştırmak yerine, kulaktan dolma bilgilerle, yanlı ve objektif olmayan yayınlardan edindikleri bilgilerle hareket ediyor olmalarını anlamıyorum. Kimi sağ ve sığ çevrelerin Atatürk düşmanlığını anlıyorum. Ancak geçmişte solda fikir öncülüğüne soyunmuş kimi insanların, bugün Atatürk hakkında fikir fakirliği içinde olmalarını anlamıyorum. Karşı devrimciler ve bu insanlar, eğer ki Atatürk'ü anlamış olsalardı, eğer ki Büyük Atatürk'ün Aydınlanma Devrimi ilkelerinden sapmış olmasalardı, bu iktidar tarafından yönetiliyor olmazdık. Bugünlerde yaşamakta olduğumuz covit19 belasından kurtulmak için dış ülkelerden, bu arada Büyük Atatürk'ü örnek alarak kendi devrimini gerçekleştirmiş Mao'nun ülkesinden aşı ve batılı uluslardan ilaç bekliyor durumunda olmazdık. Tüm bu ulusların önünde lider konumda olmalıydık. Bu durumda oluşumuzda, bizden önceki kuşak kadar bizim kuşağın da sorumluluğu olduğunu düşünüyorum.

Yukarıda başarılarının binde birinden, ağırlıklı olarak Sovyetlerle kurduğu ilişkilerinden söz ettiğim, (tümü yazılmak istenirse ansiklopedi gerek) böylesi bir liderin açtığı yoldan yürüyüp; insan haklarına saygılı, çağdaş, demokratik bir düzene erişemeyen hepimize yazıklar olsun!