Anasayfa
KATAR KATAR GÖTÜRMEK
Mehmet Ataman
30 Kasim 2020

"Katar bize ne katar? bilemem ama bizden epey bir şeyler ayırıp, götürdüğü ve götüreceği kesin."

Borsa İstanbul'un yüzde onu Katar'a satılınca Cumhuriyet'in ilk yıllarına gittim.

Birinci dünya Savaşı öncesi Osmanlının iktisadi yapısını, yabancılar kontrol ediyordu. Ülke aşırı borçluydu. Duyun-u Umumiye (Duyun-u Umumiye-i Varidat-ı Muhassasa İdaresi. 2. Abdülhamit döneminde) kuruldu. Yönetiminde iki Türk, bir İngiliz, bir Fransız, bir Alman, bir Avusturyalı, ve bir İtalyan olmak üzere yedi kişi vardı. Kurulun görevi, Osmanlının vergilerini toplamak ve elde edilen geliri ( hemen hemen tamamını, çok azı Osmanlı'ya kalıyordu) alacaklı ülkelere paylaştırmaktı.

Savaş sonrası Osmanlı parçalanıp yerine kurulan Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucuları, ekonomik bağımsızlığa çok önem verdiler.

Cumhuriyetimizi kuranlar, hem Osmanlının borçlarını ödediler hem de yabancıların elindeki sanayi, kuruluşlarını, demiryollarını, limanları, madenleri kamulaştırdılar.

O yıllarda, ekonomide adeta sürekli bir seferberlik hali vardı. Her yerde bir fabrika bacası tüttürmek için canla başla çalıştılar.

Ankara'da fişek fabrikası, Gölcük'te tersane, Haliç'te silah fabrikası, Eskişehir'de uçak tamir fabrikası, Alpullu'da şeker fabrikası, Uşak'ta şeker fabrikası, Kırıkkale'de mühimmat fabrikası, Bünyan'da dokuma fabrikası, Eskişehir'de kiremit fabrikası, Kırıkkale'de elektrik santrali ve çelik fabrikası, Ankara'da çimento fabrikası, yine Ankara'da havagazı fabrikası, İstanbul'da otomobil montaj fabrikası ve daha onlarca kurum kurdular. Bu arada dünya büyük bir ekonomik krize girdi.

Türkiye'de bu krizden etkilendi. Ancak krize teslim olmadılar. Aksine krizi fırsata çevirmek için de arayışlara girdiler.

1929-1933 yıllarını kapsayan bu dünya ekonomik buhranı yıllarında Avrupa'daki iş makineleri sökülerek, çok ucuza az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelere satılıyordu. Türkiye de bu sanayi makinelerinden aldı. Bu makineleri getirerek ve yerli sanayiyi de destekleyerek yeni yeni sanayi kuruluşlarını meydana getirdiler. Bir yandan da özel sektörü desteklediler.

Vecihi Hürkuş ve Nuri Demirağ'ı destekleyerek uçak fabrikası kurdurdular. Kendi uçağımızı yapıp, ihraç eder hale geldik.

Büyük ekonomik buhran sonrası devlet yatırımlarını daha da hızlandırdı. Eskişehir ve Alpullu’da şeker fabrikaları, Konya Ereğli'de ve Bakırköy'de bez fabrikaları kuruldu. İzmit Paşabahçe'de Şişe ve cam fabrikası, Zonguldak'ta kömür yıkama fabrikası, Keçiborlu'da kükürt fabrikası, Isparta'da gül yağı fabrikası, İzmit'te kağıt ve karton fabrikası, Nazilli'de basma fabrikası, Bursa'da merinos fabrikası, Gemlik'te ipek,  Malatya'da sigara, Karabük'te demir çelik, Divriği'de demir, Sivas'ta çimento fabrikalarını ve daha onlarca kurum kurdular.

Merkez Bankası'nı, Etibank'ı, İş Bankası'nı, Sanayi ve maadin Bankası'nı, Emlak ve Eytam Bankası'nı, Eskişehir Bankası'nı, Ege Bank'ı, Halkbank'ı, Sümerbank'ı, Devlet Sanayi Ofisi'ni kurdular. Kurulan bu fabrikaların ve diğer kurumların kuruldukları yerlerde; sinema, tiyatro, spor, müzik ve benzeri her türlü sosyal etkinlikleri yerine getirebilecek tesisler oluşturdular. Buralarda sahneler kuruldu, oyunlar oynandı. Spor sahaları oluşturuldu. Okuma-yazma kursları düzenlendi. 

Sağlık kuruluşları, üniversiteler, araştırma-geliştirme merkezleri, okuma-yazma seferberliği, devrimler de cabası...

Bütün bu gelişmeler birçok kesimi rahatsız etti. Herkes bu kalkınma hamlesini bitirebilmek için olmadık gerekçeler öne sürüyordu. İlginçtir ki o günlerin liberalleri şöyle bir gerekçeyle karşı çıkıyorlardı:

"Öyle ya! Fabrikalar kurulacak, âlâ! Fabrikalar kurulunca ameleler olacak, alâ! Ameleler olunca da gelsin komünizm!" Bu ve buna benzer sayısız uyduruk gerekçeyle kalkınma hamlemiz sabote ediliyordu. Uluslararası emperyalistlerin çevirdikleri dolapları ise bir başka yazıya bırakalım ve soralım:

"Bugün, tüm o kurum ve kuruluşları satanlar, ülkeyi borç batağına sürükleyenler, ne yaptılar da bu güzel ülkemizi, topraklarını bile satacak kadar zora soktular?" 

* maadin: maden kelimesinin çoğulu, madenler.

* eytam: yetimler