Anasayfa
Siyasette, Liyakat-Ehliyet-Sadakat
Filiz Çelik Şahin
10 Eylül 2020

Değerli okuyucularım; Ülkemiz olarak, huzurun ve refahın, gelecek nesillerimizi dünya çapında başarıya taşıyacak, ahlaki, becerikli, adaletli, faydalı eğitim sistemlerinin, ekonomik ve sosyal yaşamda eşitlik sağlayacak düzenin en önemli faktörünün elbette siyaset ve siyasetçi olduğunun toplum olarak bilincini taşımaktayız.

Siyasetin amacı ve en mühim gayesi adaleti sağlamak, birlik ve beraberliği temin etmek, ekonomik özgürlüğü güçlendirmek, huzur ve güven ortamını oluşturmaktır.

Siyaset aynı zamanda üstün zeka ve ileriyi görme gerektiren önemli bir yolculuktur. Siyasetçiler bu önem arz eden konularda başarılı olduklarında, siyasette amacına uygun olarak yapılmış olur.

Bunlardan dolayı devlet ve millet iradesi için yapılan siyasetin, hizmet erbabının elinde ve ehil ellerde olması gerekiyor. Bazı insanlar, partileri için ilke ve prensiplerini değiştirir, bazıları ise ilke ve prensipleri için partilerini değiştirir. Siyaset ülkeye ve millete hizmet için çıkılan yoldaki en önemli araçtır, fakat siyasi tercihler ehline verilmediği ve amacı dışında şahsi çıkarlar için kullanıldığında, diğer tüm hizmetlerin önünde en büyük engel teşkil etmektedir.

Yüce dinimizin rehberi Kuran-ı Kerim de, ehliyet ve liyakat konusunda "Allah size, emanetleri mutlaka ehline vermenizi ve insanlar arasında hükmettiğiniz zaman adaletle hükmetmenizi emreder." (NİSA 58 ) ayetinde bu mesajını bildirmektedir.

Ahlak , vicdan ve hakkaniyet temenni bir toplumsal yaşam için lazımdır.

Liyakat sistemi, tüm siyasi oluşumlarda ve diğer toplumlarda, taraf tutmak değil, becerikli ve bilinçli hak sahibi insanların bulunmasını ön görür. Bu bakış açımızı genel olarak siyasi bir görüş ve bürokratik olarak değerlendirmesek de, toplum içinde tabanda, topyekun vatandaşlarımız tarafından kabul edinilen ve siyasi seçim desteğinin etkileneceği en büyük ve gerçek  etkendir.

Gelecekte sıfır hatalı bir siyaset sistemi oluşumu gerçekleşebilir mi? Umudu ile bekleyişlerimiz sanırım hiç tükenmeyecek gibi devam ediyor.

Aslında siyaseti bütünüyle kirli ve gayri ahlaki olarak bu şekilde kabul etmekte doğru değildir.

Ülkemizin ve milletimizin geleceğinden sorumlu olarak yola çıkmış  temsili siyasi partiler, etkin ve yetkili iktidar olmaya çalıştıkları kadar, tarafsız bir teşkilatlanma sistemi kurmaları ve bunu devam ettirmeleri gerekiyor.

Ölçülü işleyen günümüz bürokrasisinin geleceği ve devamı açısından bu sistem önemlidir ve şu anki duruma göre liyakat ilkesinin önemi ve varlığı yetersizdir.

Çeşitli önem arz eden görev ve mevkilere yapılan politik atamalar, hüsnüniyet ve tarafsız yapılmalıdır.

Liyakat sisteminin tavizsiz, tarafsız ve objektif olarak uygulanması, iktidar ve başarı konusunda dikkat etmeleri gereken en önemli husustur.

Siyasilerin ırk, mezhep vb gibi tercihlere dayalı politikalardan vazgeçerek, tüm vatandaşlarımızın ortak değerlerini yaşatacak ve beklentilerine çözüm olacak, ortak projeler üreterek, birlik ve beraberliği sağlayarak ekonomik hizmet anlayışını da ön planda tutarak, kalkınma politikalarını uygulamak olmalıdır.

Geçmiş tarihlerde tanık olduğumuz gibi günümüzde de, liyakat temeli üzere kurulmayan veya kurulup da korunamayan her yönetim topluluğu, zamanla ciddi oranda baş gösteren  çöküşler ve dağılmalar yaşamışlardır. Doğuştan üstün adalet ahlakına, beceri ve azim gibi meziyetlere sahip insanlara görev tesliminde  öncelik sağlanması gerekiyor. Bu düzen ve zihniyetle verilen yetkiler, bir siyasi partideki mekanizmanın büyük ve kalıcı başarı kazanmasını sağlayacaktır…

Önümüzdeki dönemlerde yeni nesiller tarafından, siyaset üslubunu ve sistemini, geçmişte olmadığı kadar şeffaflık ve güven konusunda gözlemleyip,sorgulayıp ve zorlayacağı kanaatindeyim.

Siyasi oluşumlarda liyakat, ehliyet ve sadakat göz ardı edilir,vatandaşın yoğun olduğu yerleşim merkezlerinden, aklı selim temsilciler alınmaz ise, bu oluşumlardan gelecekte iktidar ve az oranda  başarı gibi bir mucize beklemek de  imkansızdır. Vatandaşa tepeden bakan, kibir abidelerinin aksine, tevazu ehli ve toplumda karşılığı olan insanların olmaları, siyasi oluşumların, vatandaşlarımızın takdirini ve desteğini almalarına vesile olacaktır.

Diğer şekilde, kimliğini vicdanına ve şahsi çıkarları için satanlara destek, görev ve mevki verildiği sürece, bu düzen, bu yanlışlar ve başarısızlıkların devamı elbette kaçınılmaz olur.

Fikirde, inançta, hedefte anlaşılmış insan teşkilat ehli insandır. Siyasette de görev ve mevki almaya talip olan kişiler, bu işlerde liyakat sahibi miyiz, verilen görevleri uygularken ne kadar oranda adil ve adaletli olabileceğiz diye düşünmelidirler. Çünkü insanın en büyük denetçisi aslında vicdanıdır.

Bu gibi durumlarda içimizdeki enaniyet, ihtiras ve nefsi hırsları bırakıp, vebal altında kalmamak için kaftanımızı kendimize göre kendimiz biçmeliyiz.

Mademki siyasetin amacı ülkede birlik ve beraberliği sağlamaktır, böyle sağlam bir düzen ancak sağlam bir teşkilatla ortak değerler etrafında inşa edilebilir.

Vatandaşların ortak beklentileri dikkate alınmalı ve bu hedeflere yönelik samimi ve şeffaf politikalar üretilmelidir. Ülke ve millet olarak kalkınmanın, huzur ve refahın temel dinamiği kanaatimce budur.

Bu analiz ve önerilerimden sonra, ülkemiz milletimiz adına siyaset de güzel bir gelecek umudu ve dileklerimle tüm okurlarıma selam ve saygılarımı sunuyorum.