Yılan başlı tanrıçalar bir yana , tanrıçalar genel olarak güzellikleri ile ünlüdür. Güzelliklerini kullanarak nerede ise çevirmedikleri, bulaşmadıkları entrikalar yok gibidir. Örneğin Hera Afrodit aracılığıyla Zeusu baştan çıkarmış Troya savaşlarının kaderini değiştirmeye çalışmıştır. Öte yandan Afrodit Troya savaşına katılarak yaralanacak ve Tanrı Bali ile Zeus tarafından iyileştirilecektir. Zeus’tan pek iyilik beklenmez ama Afrodit’e: “sen aşk meşk işleri ile uğraşma bırak bu savaş işlerini bir kenara ” diyecek kadar iyi kalpli tanrı görünümüne bürünecektir. Hiç kuşku yok ki Zeus ne kadar iyi görünmeye çalışırsa çalışsın bu görünüm bir sahte görünümden başkaca bir şey değildir. Gelelim bizim şu ince belli, tatlı dilli, al yanaklı, bal dudaklı seçim tanrıçasına: Seni biraz daha fazla överdim ama gazetemizin sayfalarında yer yok ne yazık ki bu yüzden kusurumuza bakmayın. Ama bu seçim tanrıçasının bir kusurcuğu var. Pek bol keseden savuruyor. Bir atmaya görsün Mangalda kül bırakmıyor. Güzelliği ile herkese mavi boncuk dağıtmaya devam ediyor. Bu arada şu bizim Görülmeyen Gazete’yi de sahiplenmekten geri durmuyor. Hera gibi iyilik meleği kesilmiş. Hera’da Körler şehri olarak bilinen “Bu günün sınırlarıyla belirtmek gerekirse Pendik civarından Beykoz’a kadar olan kesime Kalkedonya” denirdi. “İşte Hera yardım severliğini gösterir buralarda yaşayan körlere yardım paketleri taşırdı. ”Savaşta yaralanan veya kör olan insancıklar buralarda sivri sinekler dahil olmak üzere tüm canlı mahlukatın yanlarında kendi kaderleriyle baş-başa bırakılırlardı. Şu bizim ince belli tatlı dilli seçim tanrıçası ne kadar da benziyor Hera’ya öyle değil mi? Görünüşte bütün iyi kalpliliği üzerinde Kimi zaman konuşurken ağzından bal damlıyor. İyi olmasına iyide güzelliği karşısında büyülenen hayranlarının temel ihtiyaçları dışında her şey den söz ediyorlar da bir türlü temel ihtiyaçların nasıl giderileceği konusunda ağızlarından bir kelam çıkmıyor. Bu durumu neye yorumlasam acaba? Sen neye yorumlarsan yorumla: o tanrıça aynı anda birden fazla yerde salınarak hayranlarını etkileyebilir. Şöyle birkaç adım atmaya görsün birde saçlarını rüzgarda savurmaya kalktı mı… Aman allahım yer yerinden oynarda korkudan ölüler tanrısının attığı çığlıklar dağları taşları toz duman içinde bırakır vallahi. Ya bizim insanlar ne yapar dersiniz? Ne yapsınlar tanrıçanın güzelliği karşısında büyülenmiş bir defa. Tanrıça ne derse emir kabul edip uygulamaya hazırdır bazıları, bazıları da bir Prometheus bekler güneşini çalanlardan kurtarsın diye… Hem tanrıçaya karşı olan, hem de Prometheus gelmez diyenler terörist ilan ediliverir insan soydaşları tarafından bir anda. Oysa bilmezler bu insanlar güç seçim tanrıçasında değil kendilerinin ellerinde olduğunu.
Herkes her şeyi söylüyor, birileri bizim çıkardığımız gazeteyi sahiplenerek emeğimizin üzerine oturuyor en azından bir özür dileme nezaketinde bile bulunmuyor. Güvenli ulaşımdan hiç kimse söz etmiyor. Her geçen gün derinleşen ekonomik krizden nasıl kurtulacağı noktasında hiç kimse ağzını bile açma nezaketinde bulunmuyor. İçinde bulunduğumuz Şişli ilçesi başta olmak üzere İstanbul’un genelinde beton ormanlarından nasıl kurtulacağımızı kimse anlatmazken, betondan yapılmış anlatı ormanlarında bir beş yıl diyor. Post modern mimari anlayışıyla yapılmış hiçbir mimari özelliği bulunmayan tek düze çok katlı betonların neleri alıp götürdüğünden söz edenlere en azından ben rastlamadım. Rastlayan, duyan, işiten varsa beri gelsin. İşin ilginç tarafı kirlenen yer altı sularımız, denizlerimiz, akarsularımız kısacası doğamız elden giderken herkes kendi borusunu öttürme gayreti içinde görünüyor. İşin ilginç tarafı endamına kurban olduğum seçim tanrıçası da hiç söz etmiyor bu işlerden. Oysa insanlar yardım paketleri değil emekleriyle kazanıp karınlarını doyurmak istiyor. Engelliler başta olmak üzere, yaşlılar, anne adayları çocuklar, bu kentin sokaklarında ne trafik canavarından, ne yan kesiciden ne de tacizcilerden korkmaksızın özgür ve güvenli bir şekilde günün her saatinde dolaşmak istiyorlar. Bu şehrin insanları paralarını ödeyerek şehir içi ulaşımdan dünya standartları düzeyinde güvenli bir şekilde yararlanmak istiyorlar. Özgür ve güvenli bir ulaşım aynı havayı soluduğumuz tüm şehir halkı ve misafirlerimizin ortak bir talebi olarak somutlaşıyor. Ey tatlı diline kurban olduğum seçim tanrıçası: Artık göster tatlı yüzünü. Yalansız, dolansız, talansız, bir şehir yaratacağını söyle. İnsanlar bu şehrin parklarında bahçelerinde özgürce dolaşacaklardır Çocuklarınız korkmadan okullarına gideceklerdir de ama lütfen inandırıcı olsun. Politikacı sözü olmasın.
Fatih mehmet Moray