GÜNÜN GÜNDEMİ
Son günlerde ülkemizin en önemli sorunlarından biri üzerinde herkes konuşuyor. Sayın Bahçeli’nin çıkışı ile başlayan gelişmeler üzerine hepimiz; “Ne oluyoruz?” sorusunu sorduk. Perde arkasına henüz açığa çıkmadığından dolayı (elbet tahminlerim var; ancak konuşmak için henüz erken) değinmeyeceğim. Adı bile tam konulmamış bu gelişmeler yaşanırken biraz geçmişe gittim. Bu sorunla ilgili en ciddi çalışmaların 1989 da hazırlanan SHP raporu olduğunu anımsadım. O günlerde de çok iyi irdelediğim bu rapora bugün de bir göz attım. Eğer o rapor dikkate alınıp çözüm yoluna gidilseydi, onca insanımızı yitirmeyecek ve maddi manevi kayıplar yaşamayacaktık. Raporda neler vardı? Çok uzun metinler. Tümünden söz etmeyeceğim. Tekrardan okuyunca çok kısa notlar aldım. Birkaçını sıralayayım.
A- Kürt kimliğinin var olduğu kabul edilmelidir. Kürt sorunu diye bir sorun vardır ve çözülmelidir.
B- Cumhuriyetin kuruluş ilkeleri halkların eşitliğine aykırı değildir.
C- Cumhuriyet bir ırk cumhuriyeti değil, bir siyasal bilinç cumhuriyeti olarak kurulmuştur.
D- Devlet politikası farklılıklardan herhangi birisi üzerine oturtulmamalıdır.
E- İnanç ve etnik farklılıklar ayrıştıran değil, birleştiren ve zenginleştiren unsurlardır.
F- Etnik ve inanç farklılıklarını reddeden anlayışlar kabul edilemez.
G- Farklılıkları teke indirme anlayışları kabul edilemez.
H- 12 Eylül yönetimi; kimlik, ekonomik yoksulluk, yoğun işsizlik, güvensizlik gibi sorunlar yarattı.
İ- Anadil yasağı kimlik bunalımının derinleşmesine neden olmuştur.
J- Gözaltılar, işkenceler, özellikle Diyarbakır Cezaevi’nde yapılanlar, silahlı mücadeleyi başlattı.
K- Aşiret yapısının devlet eliyle ayakta tutulması, korucu sistemi, yöre halkının devletten yana ve devlete karşı diye ayrıştırması sorunun daha da derinlemesine sebep olmuştur. Bu ve daha pek çok tespitler bu raporda yer aldı.
O dönemde hazırlanan ilgili raporda çözüm önerileri de sıralanıyordu. Ancak o günlerde devleti yönetenler, raporu hazırlayanlar hakkında Devlet Güvenlik Mahkemesi eliyle davalar açtılar. SHP listelerinden bir mutabakatla seçilen bölge milletvekilleri de onların ekmeğine yağ sürdü ( TBMM’de Kürtçe yemin etmek, izinsiz Paris Kürt Konferansına gitmek… gibi) İktidar sahipleri, SHP nin üzerine acımasızca gittiler. SHP liler Kürtçülükle ve bölücülükle suçlandılar. Rahmetli Erdal İnönü siyasetteki ilk büyük hayal kırıklığını bu bölge milletvekillerinin o günkü disiplinsiz hareketleriyle yaşadı. O günlerde yaşananlar, onun yaşamı boyunca en çok üzüldüğü olaylardandı. Verilen sözler tutulmadı. Sorun daha da büyüdü. Devlet aklı (hiç rastlayamadık) denilen şey, her neyse keşke o zamanlar devrede olsaydı. O tarihten sonra yaşanan kayıplarımızın önü alınsaydı. Ancak tam tersine, yangına körükle gidildi. Sorun daha da büyütüldü.
Bugünlerde sorunun çözümü ile ilgili girişimleri önemsiyorum. Umarım barış gelir. Umarım geçmişte yaşanan başarısızlıklar tekrar yaşanmaz. Ancak gelişmeler pek umut vermiyor. Yaşananların tamamının dış dinamiklere bağlı olduğu görülüyor. Bölgemizde ortaya konan projelerle ilgili olarak, başarılı veya başarısızlık yaşanacak. Bunu zaman gösterecek. Şunu da belirtmem gerekir ki terörist başının kahramanlaştırılmasına dayalı bir çözüm arayışları barışın gelmesini zorlaştıracaktır. Elbet devletin yetkilileri herkesle görüşmeler yürütebilir. Bu başkadır, terörist başına güzellemeler yapmak, onu barışın mimarı gibi göstermek, teröristbaşından kahraman çıkarmak başkadır. Sorunun çözülmesi isteniyorsa tüm tarafların görüşleri dikkate alınmalı, şehitlerin, gazilerin gönlü yapılmalı ve TBMM odaklı olmasına dikkat edilmelidir.