Çağdaş dünya, mezhep savaşlarını nasıl aştı? Laiklikle aştı. Bilim ve teknolojide nasıl ilerledi? Demokrasiyle ilerledi. Nasıl oluyor da barış içinde (kendi içinde) yaşayabiliyor? Yine kendi içinde insan haklarına verdiği önem ve hukuk devleti olmaktan dolayı yaşayabiliyor. Keşke tüm insanlığa da aynı gözle bakabilseler. Ne yazık ki kendi dünyaları dışında kalanları öteki görme ve onları sömürme tutumlarını sürdürüyorlar.
Çağdaş dünyanın egemenleri, kimleri sömürüyor? Laik olmayan, uluslaşamamış, mezhep savaşları ve etnik ayrışmalara bulanmış halkları sömürüyor. Bu halkları birbirine kırdırarak hem silah satıyor hem de yer altı ve yer üstü zenginliklerini sömürüyor. Diğer halkların kanları ve canları üzerinden kendi halklarının refahını artırıyor.
Demek ki halkların kurtuluşu, antiemperyalist tutumu hiç terk etmeden kendileri için; insan haklarına saygılı, laik, demokratik ve hukukun egemen olduğu bir rejim kurmaktan geçiyor. Orta Çağ dönemi değerleriyle kalkınma ve ilerleme olmaz. Bizim coğrafyamızda özellikle Orta Doğu’da mevcut devletler içinde en güçlü duran ülkemiz de bu duruşunu (tam anlamıyla olmasa bile) var olan laik ve demokratik rejime borçludur. Elbet eksiklerimiz çoktur. Bu ayrı bir tartışma konusudur.
Son günlerde gündemde olan Suriye’deki yeni yapılanmanın bakanlar kurulunu görünce ve içlerinde tek bir kadın göremeyince, İdlip’te kurdukları şeriat yönetimine benzer bir yönetimi Şam’da da kurunca, Cumhuriyetimizi kuranları ve devrimleri hayata geçirenleri bir kez daha saygıyla anma gereği duydum. Suriye’deki bu manzaradan barış ve huzurun çıkacağına inanmak çok zor. Laikliği ve demokrasiyi ağzına alamayanlar, son derece farklı inanç ve etnik yapıya sahip halkları barış içinde nasıl yaşatacak? Umarım yanılırım. Umarım burada ortaya çıkabilecek çatışmalar ülkemize yansımaz. Umarım emperyalizmin Orta Doğu’daki eli olan İsrail durdurulabilir. Umarım Suriye’deki tüm yapılar ülkemizin yüklendiği ve ağır bedeller ödediği bu sorunun çözümünde dönüp bizi suçlamazlar. Bize karşı düşmanca tavır sergilemezler. Umarım Esat döneminde büyük bedeller ödediğimiz Suriye’de, Esat sonrası, daha büyük bedeller ödemeyiz. Ortada sevinmemizi gerektirecek hiçbir şey göremiyorum. Etrafta kutlanacak bir gelişme yok. Aksine yükümüz arttı diye düşünüyorum.
Uluslararası ilişkilerin tek ölçütü karşılıklı çıkarlardır. Çağımızın gerçeği olan ulus devletlerin mantığı budur. Keşke farklı olsaydı. Keşke farklı bir dünya kurabilseydik ve tüm dünya halkları barış içinde yaşatabilseydik. Ancak bu bir ütopya. Umarım gelecekte kurulacak dünyada bu ütopya, ütopya olmaktan çıkar ve hayata geçer.