Her yıl olduğu gibi bu senede Hz. Mevlâna'nın 746. Vuslat Yıldönümü Uluslararası Anma Törenleri (Şeb-i Arus) bir nevi ölüm gececi törenlerle yad edildi. Herkesin doğum günü kutlanırken, Hz. Mevlana’nın ölüm gecesi kutlanıyor. Sevgilisine ve aşkına Hz.Allah’a kavuşmanın gecesi kutlanmış oluyor. Bu nedenle Mevlana bir farkındalık yaratmış ve ölümü sevimli hale getirmiştir. Meseleye bir başka açıdan bakılması gerektiğini öğretmiştir. O’nun için yerli ve yabancı insanlar Mevlana’nın fikirlerini benimsemekte ve onun kabrini ziyaret etmektedirler.
Mevlâna'nın, yaktığı sevgi ve hoşgörü ışığıyla yüzyıllardır bütün dünyayı aydınlatmayı sürdürüyor. Engin bir şefkat, derin bir hoşgörü ve insana sadece insan olduğu için değer veren Mevlâna'nın düşüncelerine, dünya milletlerinin her geçen gün biraz daha ihtiyaç duyduğu aşikâr. Mevlâna'nın "Sevgiyle acı, tatlı olur. Sevgiyle dertler, şifa bulur. Sevgiyle ölüler dirilir" diyor. Mevlâna, yüzyıllar öncesinden bugüne ışık yakan engin bir dehadır. Doğudan batıya, dünyanın dört bir yanında eserleriyle insanlığa yol gösteren bir rehberdir. Birlik ve beraberliği, sorunlarımızın çözümünü öyle uzaklarda aramayalım. Aradığımız cevher tam da üzerinde yaşadığımız topraklardadır. Bu cevherin adı ise Mevlâna'dır.
İnsan insanın aynasıdır!
Mevlâna'nın insana verdiği değere insanlığın henüz ulaşamadığı görüyoruz. 'İnsan insanın kurdudur' anlayışının yerine, 'İnsan insanın aynasıdır' diyen Mevlâna, bugünün modern dünyasına da adeta bir ders vermektedir. İnsanın ruh, akıl ve aşk temalarından oluştuğunu ifade eden Mevlâna'nın, bu unsurları hem teoride hem de pratikte birleştirerek ideal insanı ortaya koymuştur. Mevlana'dan önceki dönemlerde de yapılmasına rağmen Sema, Mevlana'ya atfedilen dini bir danstır. Ölümünden çok sonra oğlu ve torunu tarafından kurallara bağlanmış olan günümüz Sema Töreni, bütünüyle Mevlana'nın felsefesini yansıtan sembollerden oluşur. Mevlana, dünyada yaşayan insanların insanlık yönüyle kardeş olduklarının altını çizer. Gök kubbe içinde insanlık ailesinin barış içinde yaşamasını telkin ve tavsiye eder. Bugün dünyanın ihtiyacı olduğu bir yaşam biçimini bize sunar adeta.
Mevlana ve Sema, bildiğimiz alıştığımız dünyanın ötesindeki bir gerçekliğe işaret eden kapıdır. Buna göre her insanın yüreğinde "Sır" adı verilen bir şey saklıdır. Bu sır, her insana verilmez. Bu sırrı ancak uzun çabalar ve lütuf sayesinde ulaşılabilir. Ruhunu ve sevgisini yitirmiş toplulukların Mevlana'dan alacakları çok ders vardır. Acaba küreselleşme ile birlikte pek çok alanda büyük adımlar atan ancak yine de çaresizlik içinde kıvranan dünya, Mevlana'nın tüm insanlığı kucaklayan sevgisinden biraz olsun nasibini alsa güzel olmaz mıydı? Aşk, insanların hırs, kibir, kıskançlık ve kin gibi olumsuz huylarının yegâne hekimidir. Toplumda İlâhî sevgi ile gönüllerini arındıran insanlar çoğunlukta olduğu zaman, aksaklıklar düzelir, kötülükler sona erer, huzur hâkim olur.
Mevlana ve aşk!
Mevlânâ; aşkı dinin özü olarak tanımlar. "Aşktan nasibi olmayanlar imanın tadına ulaşamayan, yaratılışın sırrını idrak edemeyen, fani benliğini ebediyete yükseltemeyen zavallılardır" der. Mevlânâ böyle zavallı insanları ikaz eder:
"Her kim aşk ile yanıp tutuşmamışsa; o, uçmayan, kanatsız bir kuş gibidir. Mademki âşık olmuyorsun, git yün ör, iplik eğir. Yüz işin var, yüz renge boyanmışsın, yüz rengin var, yüz alacağın. Mademki kafatasında aşk şerbeti yok; var, geliri bol kişilerin mutfağında kâse yala." Mevlana, daha hayatta iken insanlığa mal olmuştur. Vefat ettiği zaman, cenazesine sadece Müslümanlar değil, Hıristiyan ve Yahudilerin de katıldığı bilinmektedir.
Mevlana, insanlara günahkâr da olsa, kâfir de olsa, engin bir görüşle; rahmet ve şefkat dolu nazarla bakmıştır. Mevlana'nın nazarında, kim olursa olsun, her şeyden evvel 'insan' vardır. Mevlana bir aşkın, bir sabrın ve bir hoşgörünün sembolüdür. O, bir hak ve aşk güneşi, bir nur tufanı gibi karanlık dünyamızı aydınlığa kavuşturmaya çalışan bir rehberdir. Türk tasavvuf kültürünün müstesna şahsiyetlerinden biri olan Mevlânâ; yalnızca bir gönül eğitimcisi ve şair değil, aynı zamanda insanoğlunun çağlar boyunca üzerinde tartıştığı konulara çözümler sunan bilim adamı düşünürdür.
İdeal insan!
İdeal insan modelini tanıtırken yalnızca güzel ahlâkın faziletini anlatmamış, aynı zamanda kötü ahlâkın olumsuzluklarını da dile getirerek, mukayeselerle ikaz yolunu benimsemiştir. Mevlâna, Yunus, Hacı Bektaş-ı Veli, Anadolu halkının en çok değer verdiği şeyi, yani; insanlık sevgisini temsil ederler.
İnsanları bir araya getiren, birleştiren ve kaynaştıran sevgidir.
Açın Mesnevi sayfalarını ve için çeşmesinden. Haydi, afiyet şeker olsun. Lafı uzatmadan sözü sultanına verelim:
* Kim seviyorsa belki seviliyordur.
*Kimde dert varsa o koku almış dermana ermiştir.
Kim daha çok uyanıksa derdi daha fazladır.
*Parçaların yüzü bütüne dönüktür. Bülbülün aşkı da güle.
*Kalemin su, kâğıdın rüzgâr ise ne yazarsan yaz kıymeti yoktur.
*Ok gibi doğru olursan hiçbir yay seni tutamaz.
Hakça ol ki nefis yayından hakikate fırla.
*İnsan gözden ibarettir. Göz ise dostu gören gözdür.
*Nice kişiler surette kaldı, özü göremedi.
Göz aslında bir yağdır; gönülle birleşirse nur olur.
Sen gözü gönülle destekle de nuru gör,sureti aş.
Gözün nuru gönül nurudur.
*Kamil insan toprak tutsa altın olur, eksik insan altın tutsa toprak olur.
*Helal lokma nuru ve olgunluğu arttırır.
İlim, hikmet, aşk, incelik helal lokmadan doğar.
Lokma tohumdur. Mahsulü fikir. Lokma denizdir. İncisi fikir
*Susuzlar suyu arar, su da susuzları.
*Dost altın gibidir, bela da ateşe benzer. Halis altın ateş içinde saf hale gelir.
*Aklın özelliği sonu görmektir. Sonu görmeyen akıl ise nefsindir.
Hz.Mevlana’nın ölümünün yani Rabbine kavuşmasının 746.yılını rahmet ve şükranla yad ederken, onun muazzam eseri Mesnevi’den hareketle, “Mesnevi’den Pedagojik Telkinler” kitabımı da siz aziz okurlara tavsiye ediyorum efendim.