Konuşan iki kişi:
„Ha o mu? Geç onu geç ya!“
„O mu? O kendini beğenmişin teki!“
„Ha şu herif mi? O da herkesi kötülüyor be canım!“
„O mu? Ona göre; herkes yamuk, bir tek o Doğrucu Davut.“
“O mu? Ona kalsa memleketi tek başına kurtaracak.”
„O var ya o! O hep eleştirir, herkese bir kusur bulur.“
„Ona göre; dersin ki herkes bilmem ne, bir tek o namuslu!“
« Ona bakarsan, sanırsın ki memleket batıyor!“
«Sanki bir tek kendisi yurtsever, herkes vatan haini! »
« O konuşmaya değmez. Onu boş ver gitsin be !
Konuşulan o kişi:
Bak kardeşim. Sen kızmaya devam et; şunları da söyleyebilirsin :
O bir aptal ! O bir deli ! O işini bilmez ! O tam bir Don-Kişot ! Onun burnu büyük ! O tam bir ukala ! Ardından ekle: “Bir sen misin ülkeyi kurtaracak? de. Söyle, söyle, söyle, çekinme !
Sen kızmaya devam et:
Ben hak ediyorum, şöyleki :
Çıkarlarım karşısında vicdanıma çarpı koyamadığım için,
Her zeminde çekinmeden doğruyu, konuştuğum yazdığım için,
İlk önce kişinin yüzüne karşı konuştuğum için,
Sen kızmaya devam et:
Partili olduğum halde partimi eleştirdiğim için,
Doğrudan zarar görsem de doğrunun yanında olduğum için.
Yanlışı en yakınım yapıyor olsa da yazdığım, konuştuğum için,
Sen kızmaya devam et:
Önce kendime zarar verdiğim için,
Çıkarlarımı önemsemediğim için,
Sana benzemediğim için, sen kızmaya devam et.
Bilmeni isterim ki ben, sana kızmıyorum.
Küçücük bir fark var aramızda:
Sen bu vahşi kapitalist düzene ayak uydurabildin, ben uyduramadım.
Hepsi bu…
Çok sevdiğim ve saygı duyduğum bir öğretmenim vardı:
Bana söylediğini hiç unutamam:
Ben konuştuğum her kişiye ayna tutuyorum.
Onlar, kendilerini aynada gördüklerinde, kendilerinden kaçmaları gerekirken, benden kaçıyorlar.
Bana kızmaya devam edebilirsiniz.
Siz bilirsiniz ! Canınız sağ olsun !