Anasayfa
ALTIN KIYMETİNDEKİ ÜLKEMİZİ TENEKEYE DÖNÜŞTÜRME SERÜVENİ
Saffet Kaya
20 Haziran 2024

Kent, diğer bir adıyla şehir dediğimiz, ilçelerden daha büyük sosyoekonomik insan topluluklarının oluşturduğu yerleşim alanı. Kentlerin en önemli yapı taşlarından belki de en önemlisi, insan olarak bizleri dış ortamın olumsuz koşullarından koruyan ve yine insanlar tarafından yapılmış yapılarımız. Yapılarımız nasıl yapılıyor? Bu sorunun cevabı tarihsel süreçte epey bir değişim yaşasa da, bu değişimin, olumsuz yanlarına rağmen, yapı güvenliği açısından kayda değer olumlu yanları da bulunmaktadır. Ben burada yapı inşasının olumsuz yanlarından çok olumlu taraflarını yapı sağlığı yönünden irdelemeye çalışacağım.

       Yaşadığımız bu zaman diliminde yapıların oluşturulmasında uyulması ve uygulanması gereken temel çalışma imar planlaması olmalıdır. İmar planlaması demişken bu konuda bir iki laf etmeden geçmek yanlış olur bence. İmar planlaması kamu ve halkın yararına kentin hangi bölgesine hangi yapıların hangi koşullarında yapılacağını belirleyen ve kayıt altına alan bir çalışmadır. İmar planları genellikle kamu tarafından yapıldığı için, iyimser bir düşünceyle, bu planların kamu yararını koruduğunu düşünebiliriz. Peki diğer bileşen olan halk bu planlamanın neresinde? Ayrıca kamu, imar planlarını yaparken gereken önem ve hassasiyeti gösterebiliyor mu? Keşke bu her iki soruya da evet cevabı verebilsek, ama ne yazık ki karşılaştığımız imar planlarındaki özensizlik ve kayırmacılık, bulunduğumuz zaman diliminde bizleri hem hayrete düşürüyor hem bir insan olarak utandırıyor.

       Peki biz neden böyleyiz? Diğer gelişmiş ülkelerdeki gibi bir imar planlaması yapmıyoruz. Yapamıyoruz, demem gerekir belki, ama yapmıyoruz demek bana daha mantıklı geliyor. İnsanlarımızın iyi planlar yapabilmesi için herhalde bazı tarihi süreçlerden geçmesi gerekiyor. Ülkemiz açısından tarihsel sürece bakarsak modern şehirleşmeye epey geç başlamışız, ama bunun dezavantajları yanında yadsınamayacak kadar da avantajı olması gerekir diye düşünüyorum. Tabi ki bu avantajları olumlu yönde kullanabilirsek.

       Bence imar planlamasında uyulması gereken en önemli kural o bölgede yaşayan halkın düşüncelerinin bizzat yetkililerce dikkate alınıp işin uzmanları tarafından değerlendirilmesidir. Bu yapılmadığı sürece yapılan hiçbir imar planı halkın fayda ve beklentilerini karşılamayacaktır. Kaldı ki ülkemizde halkın planlama süreci hakkında hiçbir şekilde bilgilendirilmediği ve yapılaşmanın halk bu sürece dahil edilmeden yapıldığı düşünülürse işin vahameti daha iyi anlaşılacaktır. Peki imar planlaması yapılmaz veya kötü yapılırsa ne olur? Tüm canlılar keşmekeş içerisinde ve insan sağlığıyla güvenliğinin hiçe sayıldığı çok kötü şartlar içerisinde bir yaşama mahkum edilir. Plansızlığın ekonomik ve sosyal alanda oluşturduğu kötü şartlar ülkenin var olan enerjisini yutmakta ve karşımıza içinden çıkılmaz bir kaos olarak çıkmaktadır. Geç yapılan veya yenilenen planların halktan kopuk, işini layıkıyla yapmayan ve liyakatsiz kişilerce yapılmasındansa hiç yapılmaması, yanlış olmasına rağmen insanların kendi ihtiyaçlarına yönelik yapıların yol açacağı tehlike ve sonuçlar düşünülünce daha mantıklı gelmekte.

       Devlet Planlama Teşkilatı’nın kaldırıldığı ve insanımızın plansız, programsız ve kaos içerisinde yaşamaya mahkum edildiği ülkemizde imar planlarının layıkıyla yapılabileceğini düşünmek fazlasıyla iyimserlik olur.