Anasayfa
TURİZMİN OLUMSUZ ETKİLERİ
Murat Tüzel
19 Haziran 2024

Her yıl milyonlarca insan iş ve tatil amacıyla seyahat etmekte ve bu durum, turizmi ülkelerin en önemli gelir kaynaklarından biri yapmakta. TUIK’ in verilerine göre 2023 yılında Türkiye 56 milyon 693 bin ziyaretçi ağırlamış ve 54 milyar 315 milyon 542 bin dolar turizm geliri ile 2022 yılına kıyasla %16,9 artış elde edilmiştir. Ancak, başta ekonomi olmak üzere pek çok alanda mikro ve makro bazda olumlu etkileri olan turizm sektörünün göz ardı edilen pek çok olumsuz etkisi de var.

Bunların en başında, dünyada her geçen gün giderek artan çevre kirliliği geliyor. Hava, su, toprak, gürültü, görüntü kirliliği ve ekolojik tahribat gibi alt başlıklara ayırabileceğimiz çevre kirliliği yalnızca ülkemizin değil tüm dünyanın ortak sorunu. Turist sayılarındaki artışla, bu talebi karşılamak adına seyahat araçlarında yapılan artış paralellik gösteriyor. Dolayısıyla, bu taşıtların çevrede bıraktıkları gazlar da taşıt miktarıyla doğru orantılı olarak artmakta. Giderek çoğalan talepleri karşılamak adına kurulan konaklama tesislerinin ürettiği sanayi atıklarının hava, su ve toprak üzerindeki yıkıcı etkisi de yadsınamaz düzeylere çıkmış durumda.

Bunlar kadar önemli olan başka bir konu, doğal alanların ziyaretçilere açılması ve sit alanlarındaki denetimsiz inşaat faaliyetleridir. Her geçen gün artan bu faaliyetler doğal yapıyı giderek tahrip etmekte ve çevre kirliliğine yol açmakta.

Tatil amacıyla kırsal ve kıyı bölgelerin tercih edilmesi özellikle ülkemizde kıyıların işletmelerle dolmasına ve doğal yaşam alanlarının tahribatına sebep oluyor. Kıyı kesimlerinde yer alan konaklama işletmelerinin kanalizasyon atıkları su kaynaklarını kirleterek su altı doğal yaşamı için tehdit oluşturmakta. Öyle ki su kirliliği, pek çok su altı canlısının neslinin tükenmesine yol açan nedenlerin başında geliyor. Buna ek olarak, elverişsiz yerlerde bilinçsizce yapılan su sporlarının da doğal yaşamı tehdit ettiği ve ekolojik dengenin bozulmasında rol oynadığı düşünülmekte.

Kruvaziyer turizmine baktığımızda; gemilerin atık sularının yanı sıra petrol ve kimyasalları da denizlere boşaltarak hava ve su kirliliğine yol açmaları sonucunda deniz yaşamının ağır hasar aldığını, doğal habitatların tahrip edildiğini görüyoruz. Bu gemiler, atmosfere hava kirliliğine ve iklim değişikliğine neden olan karbondioksit, azot oksit gibi zararlı partikülleri salarak emisyona neden olmaktalar. Kruvaziyer gemilerin motorlarından ve diğer ekipmanlarından çıkan yüksek ses seviyeleri ise deniz yaşamını olumsuz etkileyerek deniz canlıları arasındaki iletişimi bozmakta. Bu gemiler limanlara yanaşırken kullandıkları altyapı ve inşaat faaliyetleriyle doğal habitatları ve kıyı ekosistemlerini olumsuz etkilemekteler; demir atarak ya da üzerlerine çarparak mercan resiflerine ciddi zararlar veriyorlar. Bu nedenlerle, kruvaziyer endüstrisinin çevre üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmaya yönelik sürdürülebilirlik önlemleri acilen alınmalı ve çevre koruma standartlarına her ülke uymalıdır.

Plaj ziyaretçilerinden kalan ayak izlerini de turizmin olumsuz sonuçları arasında sayabiliriz. Plajlara bırakılan çöpler, plastikler ve diğer atıklar kıyıların estetiğini bozmakla kalmayıp deniz yaşamına da zarar veriyor.

Daha önce bahsettiğimiz gibi, doğal alanların ziyaretçilere açılması milli parkların tahribatına yol açmıştır. Kamp alanlarında bilinçsizce ve kontrolsüzce yakılan kamp ateşleri hem hava kirliliği yaratıyor hem de doğal yaşamı tehdit ediyor. Artan ziyaretçi sayısıyla birlikte milli parklardaki endemik bitki türlerinin sayısı azalırken toprak erozyonu büyüyor. Ziyaretçilerin doğal alanlarda yaşamlarını sürdüren hayvanları bilinçsizce beslemesi ve avlaması da doğal yaşama ayrıca zarar vererek bu alanların özelliklerini yitirmesine sebep olmakta.

Tüm bunlara, çoğalan talebin karşılanması için artan taşıt sayısını, şehirlerin kontrolsüzce büyümesini ve çarpık yapılaşmayı eklediğimizde karşımıza giderek büyüyen bir görüntü ve gürültü kirliliği çıkıyor.

Turizm, ülkelerin en önemli gelir kaynaklarından biri olmasına rağmen aynı zamanda ekonomi üzerinde yadsınamayacak denli olumsuz etkileri de var. Turizme aşırı yönelme nedeniyle çevrenin bozulması, yerel kültürün ve geleneklerin yozlaşması,  fiyatların kontrolsüzce artışı nedeniyle gelir dağılımındaki eşitsizliğin büyümesi ve yerel halkın yaşam kalitesinde görülen düşüşler, turizmin olumsuz etkileri arasında. Ayrıca, mevsimsel istihdam, altyapı yetersizliği, doğal kaynakların giderek tükenmesi ve yerel işletmelerin uluslararası zincirler karşısında zorlanması gibi etkiler de göz önüne alınmalı.

Özellikle gelişmekte olan ülkelerde turizm gelir payının diğer sektörlere göre daha fazla olması turizmin gözde bir sektör olarak görülmesine yol açmış ve farklı kaynaklara yapılması gereken yatırımlar turizm sektörüne kaymıştır. Turizmin, değişebilen talebe dayalı bir sektör olmasının ve savaş, salgın hastalıklar, ülkeler arası ilişkiler, ekonomik kriz gibi iç ve dış etkenlerden hızlıca etkilenmesinin ciddi kayıplara sebep olabileceği de unutulmamalı.

Bir başka olumsuz etki, belirli bölgelere olan talebin dönemsel olarak artmasıyla kendini gösteren bölgesel enflasyon. Artan taleple birlikte turizm bölgelerindeki fiyatlar da artıyor ve sonuçta yerel halkın satın alma gücü azalıyor, geliri düşüyor.

Turizm, ağırlıklı olarak mevsimsel bir sektör olduğu için mevsimlik işçilerle birlikte istikrarsız bir istihdam yaratır. Mevsimsel işler, mevsimlik çalışanlarda güvensizlik yaratır; çalışanlar için istikrarlı bir gelir kaynağı oluşturmadığı gibi yerel halk için de belirsizliğe yol açar. Buna ek olarak, her geçen gün giderek çoğalan uluslararası turizm zincirleri, yerel işletmeleri rekabette zorlayabilir. Bu da yerel ekonomiyi uluslararası şirketlere bağımlı hale getirebilir. Turizm sektöründeki yüksek rekabet, çoğunlukla çalışanlara verilen düşük ücretlerle sonuçlanır. Ayrıca, çalışanlar olumsuz çalışma koşullarıyla karşı karşıya kalabilirler.

Turizm patlaması, sanıldığının aksine yerel halkın yaşam kalitesini olumsuz etkileyebilir. Artan fiyatlar, yerleşim alanlarının ve altyapının yetersiz kalması gibi nedenlerle yerli halkın memnuniyetsizliği artabilir. Turizmin aşırıya kaçması yerel kültürleri ve gelenekleri etkileyerek homojenleşmeye yol açabilir ve yerli halkın özgün yaşam tarzını değiştirebilir. Sezonun yoğun olduğu dönemlerde fazladan yük getirdiği için altyapıda yetersizliğe, su ve enerji tüketimine, atık yönetimi ve ulaşımda sorunlara neden olur.