8 MART Dünya Emekçi Kadınlar günü tüm dünyada ve ülkemizde sayısız mesajla ve etkinliklerle kutlandı.
Bu kutlamalar yapılırken ülkemizde kadın cinayeti işlendi. Evet aynı gün Adana’da bir kadın cinayeti işlendi. Hatta 01.01.2024 tarihinden 08.03.2024 tarihine kadar yani 2 ayda 71 kadın cinayeti işlendi. Bu noktada Türkiye'de, göçebe toplumdan yerleşik hayata geçişle birlikte kadın statüsündeki değişimleri gözlemleyen bir gözlemci olarak, kadın haklarına yönelik çifte standartlara dikkat çekmek kaçınılmazdır.
Başlangıçta, Orta Asya Türklerinin kadına verdiği değeri, kadınları tanrı hakkı ile eş tuttuğu toplumsal yapısı vardı.
Ancak, zamanla Arap kültürünün etkisiyle kadının yerinin değiştiğine, günümüzde kadına yönelik şiddetin alarm verici bir düzeye ulaştığına şahit oluyoruz.
Ülkemizin kadına yönelik şiddet sıralamasında beşinci sırada yer alması, acil bir sorunun varlığını işaret etmektedir. Evden uzaklaştırma kararları ve sığınma imkanları gibi adımlar atılsa da, sorunun kökleri derinlere uzanmaktadır. Kadınların iş bulma, eğitim alma gibi temel haklarını kullanamadığı bir toplumda, şiddetin yeni formları ortaya çıkmaktadır.
Dilin, bu soruna çözüm bulmada önemli bir rol oynayabileceği bir gerçektir. "KADIN HAKLARI" ifadesinin, sadece kadınları değil, tüm insanları kapsayacak şekilde "KADININ İNSAN HAKLARI" olarak değiştirilmesi gerektiği düşüncesiyle, bu dildeki iyileşmeyi vurgulamak önemlidir. Bu evrimsel adım, kadınların yaşam, mülkiyet, işkenceye uğramama, seyahat ve iletişim gibi temel haklarını güçlendirecek ve genişletecektir.
Kadınların maruz kaldığı şiddet sadece bireysel bir sorun değil, aynı zamanda insan haklarına saygının bir ölçüsüdür. Bu nedenle, sadece devletlerin değil, toplumun tamamının bu sorunun üstesinden gelmek için bir araya gelmesi gerekmektedir. İnsan hakları kavramını güçlendirmek, dildeki iyileşmeyi sağlamak ve kadınların insan haklarına tam olarak saygı görmesi, daha adil bir toplumun inşası için atılacak temel adımlardır. Bu, kadınların yaşam haklarından mülkiyet haklarına, işkenceye uğramama haklarından seyahat ve iletişim haklarına kadar geniş bir yelpazede adaletin tesisi anlamına gelecektir.