Anasayfa
DUYGUSAL ŞİDDET HAYATIMIZIN HER ALANINDA
İnci Kaya
26 Aralik 2023

Şiddet, Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tarafından, “fiziksel güç veya iktidarın kasıtlı bir tehdit veya gerçeklik biçiminde bir başkasına uygulanması sonucunda maruz kalan kişide yaralanma, ölüm ve psikolojik zarara yol açması ya da açma olasılığı bulunması” durumu olarak tanımlanmaktadır.

Hukukçular şiddet eylemleri için “İnsanın, benzerlerine karşı giriştiği, onlarda önemli ya da önemsiz hasarlar veya yaralar oluşturan, saldırganlık ve hoyratlık ifade eden hareketlerdir” açıklamasında bulunmaktadırlar.

Psikologların Psikolojik şiddet ile ilgili genel görüşleri ise; (psikolojik istismar, duygusal şiddet, ya da duygusal istismar olarak da bilinir), failin mağduru duygusal olarak sindirmek ve aşağılamak, ona yaptırım uygulamak veya cezalandırmak için toplumdan soyutlamak üzere baskı uyguladığı bir saldırganlık ve istismar biçimidir.

Şiddeti en çok yaşayan gruplar: çocuklar, kadınlar ve yaşlılardır.

Uygulanan şiddet tipine göre ise şu alt başlıklar karşımıza çıkmaktadır. Fiziksel şiddet, Cinsel şiddet Duygusal şiddet,  Ekonomik şiddet, Siber şiddet.

Düşünsenize yaşamımız boyunca mutlaka maruz kaldığımız bir başlık bulabiliriz bu sayılanların içerisinden. Öyle bir zamana geldik ki şiddetin her türlüsünü; yaşlısının gencinin, kadının erkeğin, çocuğun ve yeni doğan yaş almamış  bebeklerin demeden yeryüzünde yaşayan tüm canlıların maruz kaldığı  türlü türlü şeyler duymaktayız her yerden. Sosyal medya en başta tabii ki günümüzün olmazsa olmazı zorla dayatılmış dijital teknoloji… Hem iyi hem kötü bu da tartışmaya açık bir konu…

Duygusal şiddete uğrayan insanları çoğu zaman ilk görüşte tanımak o kadar mümkün ki eğer duyularınız ve gönül gözünüz açıksa... Dalgın gözleri kolayca ıslanır, hafif sesle konuşur, konuşmalarını bölen sessiz boşluklar, oturdukları yere yerleşmez adeta ilişirler. İyi kalpli, zeki, nazik ve niteliklidirler fakat tüm bu özelliklere karşılık öz güvenleri zayıftır. Yaşadıklarını tanımlamakta zorlanır konuşurken belki bazıları en iyi yazıya dökenlerdir, yaşadıkları zor olduğundan tanımlaması da zordur onlar için.

Hepimiz biliriz ve tecrübe edinmişizdir ki duygusal şiddet; fiziksel şiddetten farklı olarak, yüz yerine kalbin darbe aldığı, kemikler yerine duyguların kırıldığı, beyin yerine benliğin sarsıntı geçirdiği bir şiddet türüdür. Bunun en kötü yanı hiçbir şekilde tanımlanabilir ve suç kabul edilip cezalandırılabilir olmayışıdır.

Duygusal şiddet; korkutarak, aşağılayarak, tehdit ederek, sürekli eleştirerek, suçlayarak, hakaret ederek, hiç memnun olmayarak, sözel, sosyal, maddi ve bazen de fiziksel baskı yoluyla bir insanı kontrol altında tutmaktır. Şiddeti uygulayan kişi sıklıkla, karşısındakine vicdani sorumluluk yükleyerek kendini aklar.

Duygusal şiddet; anne – babadan, diğer aile büyüklerinden, kardeşlerden, sevgili, eş  ve onların ailelerinden, çocuklardan, yöneticilerden, arkadaşlardan gelebilir.

Oysa ne derin yaralar açar duygusal şiddet, insanın kendine olan güvenini, saygısını, değerini, yavaş yavaş kemiren bir beyin yıkama sürecidir. Ne kadar zeki, başarılı, çekici, becerikli olursa olsun, şiddetin mağduru kendisini “yetersiz, aptal, beceriksiz, çirkin, suçlu, günahkar ve kirlenmiş” gibi hisseder.

Duygusal şiddet, zamanında tanınmaz ve çözümlenmezse, insanın yaşam sevincini öldüren, sağlığı olumsuz etkileyen ciddi problemler doğurur.

Kişide öylesine zararlı etkiler yaratır ki; sürekli yorgunluk, uykusuzluk, migren, yaygın ağrılar, çeşitli organ hastalıkları, aşırı yeme veya hiç yememe şeklinde sorunlar ortaya çıkarır.

Peki ne yapmalıyız bu zinciri kırmak için? Başta sorumluluk üstlenmeli ve mağdur durumumuza kendimizin izin verdiğini hatırlamalı ve bunu kabul etmeliyiz. Yaşadığımız her şiddete başkaldırmalı ve haklılığımızı savunabilme yetisinde olmalıyız. Boyun eğici tavırları değiştirmeli net bir biçimde karşı tarafa bunu göstermeliyiz. Hepimiz biliriz ki kişinin en büyük kurtarıcısı yine kendisidir!

Kendisine yardım etmeyene kimse yardım edemez!

Kendimizi geliştirmeliyiz, sürekli eğitimi benimsemeli, kişisel gelişimimizi geliştirmeli ve uygulamalıyız. Kültürel, duygusal, sosyal açıdan gelişmeliyiz, ekonomik bağımsızlığımızı kazanmalıyız  eğer böyle olursa bir bireye duygusal şiddet uygulayabilmek daha zordur. Elbette ki bazı durumlarda ağır özgüven kaybı ve kafa karışıklığı, sorunu tek başınıza çözmenizi zorlaştırır fakat böyle durumda destek almak  sizi kendinize az da olsa getirecektir. Çünkü duygusal şiddeti uygulayan, geleneksel değerleri arkasına alacak ve söylenenleri çarpıtacak haklılığını kanıtlama çabasında olacaktır hatta sizin tedaviye ihtiyacınızın olduğunu söyleyecek kadar genişliğe sahip olacaktır. Çözümün parçası olmayı reddedecek; kendisinin doğruluk payının yüksek olduğunu savunmaya devam edecektir. Sizi desteksiz bırakmaya çalışacak, kendisine bağımlı kalmanız için arkadaşlarınız, aileniz ve çevrenizden bağlantınızı ilişiğinizi kesmeye çalışacaktır.

Toparlayacak olursam değerli okurlarım:

Duygusal şiddet, çoğu kez yakınımızdan, sevdiğimiz ve güvendiğimiz insanlardan sinsice gelir!

Dışarıya karşı çok bilgili, eğitimli, duygulu, uygar ve özenli biri izlenimi veren, ilgili ve sevecen görünen bir insan, en ağır duygusal şiddet fırtınaları yaşatabilir. Aslında böyleleri ne kendisini sever ne de sizi! Sevme bilinci yeterince gelişmemiştir. Çözülmemiş iç çatışmaları, bazılarının ağır kişilik bozuklukları vardır.

Seven insan, saygılı ve de özenlidir. Sevdiği insanın dugularına ve ihtiyaçalarına duyarlı ve saygılıdır!

O; kim olursa olsun, sizi bir insan olarak gerçekten seviyorsa, dar bir alana hapsedip kontrol altında tutmaz!

Unutmayın !

Duygularınıza saldırabilir, şiddet uygulanabilir ,ruhunuz incitilebilir ama onurunuz siz teslim etmedikçe , hiç kimse tarafından elinizden alınamaz !