Anasayfa
TURİZM DE SON DURUM 2023
Murat Tüzel
20 Aralik 2023

1983-1984 yılında Güney Antalya Projesiyle ülkemiz, turizmde bir devrim başlattı. Yaşım itibarıyla o dönemi hatırlıyorum. Rahmetli Turgut Özal’ın verdiği büyük teşviklerle turizm büyük atağa geçti. Benim de o dönemlerden beri turizme olan ilgim günbegün arttı. Hatırladığım kadarıyla Türkiye turizm de 1980-1984 tarihleri arasında 400 bin civarı yatak kapasitesine ulaştı. Turizm bir devlet politikasına maalesef ulaşamadı. Turizme artık siyasal bir yapı müdahale etmektedir. Özal zamanında güzel bir başlangıç oldu, ama sonrası maalesef pek iyi olmadı. Halbuki ülkemiz dünyada turizm yapılacak en iyi yerlerden birisidir. Gerek üç tarafımızın denizlerle kaplı olmasının bize getirdiği deniz kum güneş turizmi, gerek milattan öncesine dayanan yıllardan beri ev sahipliği yaptığımız medeniyetlerin bize bıraktıkları tarihi ve kültürel miras, gerekse her yöreye ait zengin mutfak çeşitleri ile gastronomi.

 Dünyanın neredeyse hiçbir ülkesinde bizim kadar gastronomik zenginlik yok fakat bir türlü mutfağımızı dünyanın ünlü mutfakları arasına sokup markalaştıramıyoruz ve gastronomi turizmi pastasından hak ettiğimiz payı alamıyoruz. Vizyon eksikliğimiz var, vizyoner yöneticiler işi devralmalılar. Vizyon sahibi olmayanlarda arenadan çekilmelidir. 1984 yılında Güney Antalya Turizm bölgesi ilan edildi. Fiziki altyapısı o zaman turizm bakanlığı tarafından karşılandı. Bu sebepten dolayı şu an Antalya’da altyapı sorunu yok. Antalya dolunca turizm Güney Ege’ye kaydı. Ayriyeten bunların içinde Anadolu ve İstanbul da var. Her bölge için farklı değerlendirmeler yapılmalı, farklı projeler üretilmeli. Fiziki altyapı ve insan altyapısı çok önemli. Acenteler ve tur operatörleri sadece Antalya’yı kabul etmişler, o yüzden oraya daha çok turist gidiyor. Güney Ege sorunlu, özellikle Bodrum. Ayrıca Antalya golf turizminden de para kazanıyor. Belek harici Antalya’nın geri kalan kısımları da dönem dönem kan ağlıyor. Ülkedeki turizm son zamanlarda 10-15 yılda kademeli olarak Orta Doğulu turistlere kaydı, onlar da ağırlıklı olarak alışveriş yapmaya geliyorlar. Düşünün ki Ayasofya, Efes, Göbeklitepe gibi, dünya tarihi için çok önemli eserleriniz var ama size gelen turist profili sadece nargile içip alışveriş yapmaya geliyor. Tabii ki bunlar da olmalı ama sahip olduğumuz potansiyeli daha çok kullanmamız gerek. Turistlerin lehine olan yüksek kurun da etkisiyle sağlık turizminde iyi sayılırız. Hem iyi seviyedeki sağlık tesislerimiz hem de kaliteli otellerimizle sağlık turizmi için çok elverişli bir ülkeyiz. Fakat nitelikli sağlık turizmi personeli çok az. Bu alanda gençlere eğitim verilmelidir. Özellikle cumhuriyetimizin yüzüncü yılında bize yakışacak şekilde turizmde atak yapmalıyız. Bu çok önemli.

 Türkiye artık maalesef güvenli bir ülke olarak anılmıyor bu da ilk olarak turizm sektörünü etkiliyor, bedelini de çok ağır ödüyoruz Şu an ülkemizden Yunanistan ve Mısır’a tatil amaçlı yönelme var. Sebebi ise buraların daha ucuz olması. Dubai’ye de bir kayma oldu ancak onun sebebi, Dubai’nin son yıllarda yaptığı doğru turizm hamleleri. Türkiye pandemide turizmi fırsata çeviremedi. Pandemide turizmdeki rakiplerimiz İtalya, Yunanistan ve Almanya otellere ciddi destek verdiler. Türkiye’nin verdiği destekler sembolik kaldı. Konaklama vergisine yapılan indirim dışında akla bir şey gelmiyor. Zaten borçlu olan otellere kredi vererek daha da borçlandırdı. Şu anda otellerin bankalara 8.5 milyar dolar kredi borcu var. Ayrıca ülkemizdeki ihracatın en önemli kaynaklarından biri turizm. Yetkili kurumlar tarafından açıklanan döviz girdileri doğru değil, yüksek miktarlarla belirtilen döviz girdileri gerçeği yansıtmamakta Bunu cari açığımıza baktığımızda zaten anlıyoruz. Fazlasıyla cari açığımız var. 1983-1984 Özal döneminde yatak sayımız ve tesis sayımız ciddi seviyelere ulaştı. Ülkenin turizm altyapısıyla ilgili çoğu şey o zaman yapıldı. Turizm bakanlığı da yeterli değil. Ülkenin diğer kurumları gibi, siyasetin liyakatin önüne geçtiği bir yapıya dönmüş durumda. Ellerinde bulunan ciddi kadro ve imkanı kullanamıyorlar. Ve kendini bir üst seviyeye çıkaramadı. Yukarıda da bahsettiğim gibi Allah’ın bize verdiği turizm açısında onlarca nimet var. Buna ek olarak kültürel ve tarihi onca emanete ve esere sahibiz. Bizans, Roma, Osmanlı, Selçuklu gibi dünya tarihine damgasını vurmuş medeniyetlere ev sahipliği yapmış bir ülkeyiz. Bunun en iyi ispatı bizi 12 bin yıl önceye götüren Göbeklitepe.

Gastronomide bir numarayız. Yiyecek ve içecek servis konularında iyiyiz ama bunu dünyaya tanıtıp gastronomi konusundaki bilgimizi gastronomi turizmine yeterince çeviremedik. Bunu yurtdışı gezilerimde kendim de gözlemledim. Enflasyonun etkisiyle otelcilere binen maliyetler yüzünden Türkiye’deki turistlerin bir kısmı Dubai ve Mısır’a kaydı. Türkiye Arap turizmine bağlı kalmamalı. Arapların olduğu yere Avrupalı gelmiyor, Avrupalı olan yere de Arap gelmiyor. Türkiye Arap ülkelerinden iki yüz yıl ileride, Avrupa da bizden iki yüz yıl ileride. Bunu gezdiğim ülkelerde gözlerimle gördüm. Arap turizmi Türkiye için tehlikeli onlara mahkum olmamalıyız. Yaklaşık 100 ülkede reklam veriyoruz, bu paraları pandemide turizme destek olarak kullanabilirdik ama onun yerine kredi verdik. Ben de bu krediden yararlandım. Şu anda Dubai ve Mısır turizmde büyük adım attılar. Reklam vermekle bu işler olmuyor.

 Ayrıyeten Türk kültürü de Türk milletinin hayat tarzını ifade eder Tarihi süreç içinde farklı medeniyetlerle buluşan Türk kültürü tarihin en zengin kültürlerinden biri haline gelmiştir. Türk kültürü Türklerin devlet kurduğu coğrafyanın etkisiyle bozkır kültürü olarak adlandırılmaktadır. Türkiye kültüründe ise etkileşim kaynakları değişir, dörtlü bir sentez görülür. Bunlar özgün Orta Asya kültürü, İslam kültürü yani Arap-İran kültürü Anadolu yerli kültürleri ve Avrupa kültürüdür. MÖ 8 7 VE 6. binden itibaren Çayönü ve Çatalhöyük ile dünyada öncü durumda olan Anadolu Hattiler, Hititler, Helenler, Urartular, Frigler, Likyalılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Osmanlı ve en son cumhuriyet gibi önemli kültürlere ve medeniyetlere ev sahipliği yapmış. Hepsinden bize kalan çeşitli sanat eserleri, gelenekler, hayat tarzları varken böyle bir kültür birikimini neredeyse yok sayarak Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlamaktansa ayrı ayrı ele alınıp Kültür Bakanlığı ve Turizm Bakanlığı olarak iki ayrı bakanlığa bölünmesi gerektiğini düşünüyorum. Ancak o zaman hem turizm hem de kültür camiası hak ettiği özeni ve değeri alır.

Türkiye’deki otellere gelince Avrupa’da kaldığım otellere kıyasla Türkiye bir numara. Temizlik, servis ve hizmet konusunda Avrupa’dan çok iyiyiz. Avupa’da kaldığım bazı otellerde oda servisi bile yok. En son gittiğim yer olan Londra’daki Holiday Inn Hotel çok kötüydü. Suları bile az akıyordu. Öyle ki 30 dakikada ancak duş alabildim. Fakat o kadar turist geliyor ki onlar bunları önemsemiyorlar bile. Genellikle yabancı çalıştırıyorlar. Bizde yabancı çalıştıracak kim var? Bellboy ve güvenlik çoğu otelde yok. Buradan ne kadar kaliteli turist geldiğini anlayabiliriz. Bizde güvenlik hemen hemen her otelde var çünkü güvenli bir ülke değiliz. Avrupa’daki gözlemlerimde bir turizmci olarak gördüğüm kadarıyla Türklere bir güven sorunu var. Hatta Türkiye güvenli bir ülke mi diye soranı bile gördüm. Bu bahsettiğim konular Türkiye turizmine ve imajına büyük darbe vuruyor. Yalnız ülkemizde düzenlenen ve daha önce katıldığım EMITT İstanbul’la Londra’da katıldığım fuarı kıyasladığımda ne kadar büyük organizasyon eksikliğimiz olduğunu gördüm. Reklamlara harcadığımız kadar organizasyona da para harcayıp bu konuda gelişmemiz gerekiyor.

 Sadece turizmde değil birçok alanda organizasyon eksikliğimiz var. Berlin’de katıldığım ITB Berlin Turizm Fuarı da çok çok iyiydi. Allah bize üç tarafı denizlerle çevrili Atatürk’ün zorluklarla kurduğu bir cumhuriyet vermiş. Bugün nefes alıp bu topraklar üzerinde turizm yapıyorsak, yüz yıl önce ülkemizi işgal etmeye gelen yabancılar şu an turist olarak geliyorsa bunlar Mustafa Kemal Atatürk’ün sayesinde. Ben bunları yazabiliyorsam bu da Atatürk’ün sayesinde. Bu yüzden tüm yurttaşlar olarak bu vatanı koruyup sahip çıkmalıyız. Bu ülke hepimizin.