Anasayfa
HAYATA GANCHO ATAN DANS : TANGO
İnci Kaya
05 Temmuz 2023

Gancho, İspanyolca ve Portekizce’de "çengel" anlamına gelmekte ve Latin Amerika mirasının bazı danslarında , özellikle Arjantin Tango ve Salsa’ da belirli ‘’ çengelleme eylemlerini ‘’ tanımlar.

Ünlü Tangocu Barbara Garvey Tango için şöyle diyor: ’’ Tango stilleri adeta bir evliliğin aşamaları gibi… Amerikan Tangosu, aşkın ilk başladığı, her iki tarafında romantik olduğu ve en iyi taraflarını sergilediği aşamadır. Arjantin Tangosu ise, tutku, öfke ,mizah gibi duyguların tavan yaptığı zamandır. Uluslararası Tango da evliliğin sonudur; bitse bile çocuklarınız için birlikte kalma çabasıdır.

Tangonun tarihine dair birçok farklı söylenti olmasına rağmen hiç kimse bu dansın ve müziğin BUENOS AİRES ‘in La Boca ‘sın da doğduğu gerçeğini reddetmez en azından bir çok kaynak araştırmalarım bu yönde ifade etmekte. Bir zamanlar burjuva sınıfının aşağıladığı , yasakladığı tangonun ortaya çıkış hikayesi aslında oldukça kaos ortamının doğurduğu sanatsal bir anlatış ve figürleri gibi teatral…

La Boca , Arjantin ‘ in başkenti Buenos Aires’in en ünlü ve turistik semti. Buenos Aires , ispanyolca da ‘’ Güzel Havalar ‘’ anlamında. Tango Buenos Aires, Arjantin ve Montevideo, Uruguay kökenli bir dans ve müzik türüdür.

1800’lü yıllarda işçi sınıfından birçok kişi , büyük umutlarla Fransa’dan, İtalya’dan, Macaristan’dan, İspanya’dan, ve Portekiz’den; Güney Amerika’ya göç etmiş.Yabancı oldukları yerde yaşanan, başta ekonomik ve sosyal sıkıntılar, göç etmiş bir çok işçi için hayal kırıklıklarına sebep olmuştur. Göç ederken sadece hayallerini değil, geleneklerini, müziklerini ve danslarını da beraberinde getiren büyük çoğunluğu İspanyol ve İtalyan bekar ve genç delikanlıların en büyük hayali yeni hayatlarında çok zengin olmaktır. Yaşadıkları hayal kırıklıkları , geleceğe ait büyük umutlar ve geçmişten getirilen kültürle harmanlanarak tango müziği oluşmaya başlamış. Müziksel kökeninde; İspanyol dans figürleriyle şekillenen ve Küba müziği ile harmanlanan "HABANERA’’ dönemin Arjantin’li zencilerine ait " MİLONGA" ve yine İspanyol asıllı "TANGO ANDANUZ’’ vardır.

Tango , Buenos Aires’te o dönem alt sınıf olarak adlandırılan, fakir ve en temel haklardan bile yararlanamayan bu insanlar tarafından yaratılmıştır. Belirgin bir şekilde 1865 ile 1880 yılları arası ortaya çıkan tango müziği, içerisinde hırçınlık, asilik, küstahlık gibi bazı duygu ile kalp kırıklıkları ve paramparça olan hayalleri neticesinde melankoliyi taşır.

Eşlerini ve çocuklarını, yani ailelerini geçmişte bırakarak tek başlarına yabancı topraklara gelen göçmenler doğal olarak erkek nüfusunun arttırmasına ve cinsiyetler arası büyük bir sayı farkı oluşmasına neden olmuştur. Buenos Aires’ teki kadın nüfusunun azlığı, beraberinde seks işçiliğini gelişen bir endüstri haline getirmiştir. Böylelikle genelevler artarak kısa sürede işçi sınıfının eğlence mekanları halini almıştır. Bu mekanlarda kadın sayısının az olması kapılarda uzun kuyruklar oluşmasına neden olurken sırada bekleyen erkekleri eğlendirmek için küçük tango müzik gurupları çalıştırılmaya başlanmıştır. Genelev mekanları fakir kesimin yanı sıra orta ve daha üst kesiminde uğrak yeri olmuş her iki kültür burada birbirlerini tanımıştır. Tango, alt kesime ait olması ve genelevlerde yayılması sebebiyle uzun süre ahlaka aykırı bulunmuş, halbuki yansıtılan kişilerin hayatlarının yansımasıydı…

Tango tarihçilerinin kabul etmediği benzer rivayete göre, ilk tango gece kulüplerinde çalışan seks işçileri ve onları pazarlayanlar arasında yapılmış. Madamlar, genelevlerin kapısında sıra bekleyen erkekleri eğlendirmek için tango gösterileri yaparlarmış. Bunu asla onaylamayan tango tarihçileri ise dansın Arjantin’in yoksul bölgelerinde yapıldığını, zengin sınıfın bu dansla ilk kez genelevlerde söylüyor... Sizin de anlayacağınız üzere ne fark var iki açıklama da sonuç olarak, bu dansın genelevde tanınmış olması.. Başka bir hikaye ise seks işçileri yerine kadın barmenler, kadın satıcıları yerine de "Gaucholar" yani Latin Amerikalı kovboylar var. Arjantin de tangonun aslında kovboylar sayesinde başladığı söylenir. Buraya kadar ne tuhaf değil mi? Yaşamın doğurduğu zorluklar sonucu daha iyi bir yaşam için sevdiklerini geride bırakan büyük bir göç topluluğu kültürünü , geleneğini , yaşam öğretilerini müziğin ezgilerine sığdırarak acısını, öfkesini, kızgınlığını, hayal kırıklıklarını figürlere yükleyerek yaşamında nasıl da büyüleyici ve tarihe iz bırakır sanatsal boyuta taşıyor.. Ve nasıl da zorluklarla karşılaşıyor birlikte okuyarak anlamaya bilmeye devam edelim..

Tango zamanla üst kesimler de de beğenilmeye başlar .Ancak Arjantin’ de ki stil ile Avrupa’ da yapılması hoş karşılanmamış ve modernleştirmek adı altında sadeleştirilmiştir. Böylece ‘’ Avrupa Tango’’ su ortaya çıkmış kısa sürede Avrupa ülkelerine de yayılmıştır.

Buenos Aires ‘te Tangonun üst kesimlerce de benimsenmesi ve dünyayı etkileyecek bir akım halini alması 1920-1940 yılları arasıdır. Bu dönem tangonun altın çağı olarak nitelendirilir. Artık Tango kendi içinde biraz daha yumuşayacak, Salon Tangosu halini almıştır.

İkinci Dünya Savaşı’na kadar zirvede olan tango bu dönemden sonra politik nedenlerle gerilemeye başlar .Özellikle de 19955 yılında Juan Domingo Peron’un askeri darbeyle devrilmesi ve ardından birbirini izleyen askeri darbeler neticesinde dans salonları kapatılmış dans etmek yasaklanmıştır.

Bizim ülkemizde Cumhuriyetin ilanı ile oluşan çok sesli müzik gelişimi ile, tango sevilmiş ve yayılmıştır. Necip Celal, Fehmi Ege ve Necdet Koyutürk pek çok tango besteleyerek tangonun Türkiye ‘ de sevilmesi ve yayılmasını sağlamıştır.

Orijinal tango her ne kadar gerçek hali ile tam olarak yapılmasa da dansın sterilize edilmiş versiyonları, bugün Avrupa’da ve Amerika’ da ki dans akademilerine girerken , balo yarışmalarına bir fıkstür olarak eklenmiştir. Belki de bu gösterişli dirilişi yüzünden, tango daha da güçlenerek tekrar bir fenomen haline geldi. Buenos Aires kenti de bu harikulade dansın merkezi olmaya devam ediyor.

Halbuki uyumun ve ahengin en güzel resmini çizen bu dans yersiz yurtsuz bir insanı, umutsuz bir aşkı, hasreti, dışlanmayı, acı çekmeyi, insanların yalnızlıklarını, öfkelerini, kızgınlıklarını, kaybettiklerinin özlemini, melankoliliğin tutkusunu saklıyor içinde TANGO 

Aslında aşkın değil  "ACININ DANSI" TANGO

Bu yazımı yazarken bilgisayarımda arka fonda çalıp bana eşlik eden " Carlos Gardel ‘ a ait / Por Una Cabeza (Tango) adlı eser en son paragrafımı hissederek yazmama neden oldu. Sizlere de tavsiye ederim bir taraftan yazıyı okurken diğer taraftan bu eser çalınıp dinlendiğinde Tangoyu daha iyi anlamamız kaçınılmayası değil.