Anasayfa
BUNLAR DA BENİM CUMHURİYETLERİM
Mehmet Ataman
24 Subat 2023

Benim hep iki Cumhuriyetim oldu. Birincisi benim yurttaşı olduğum kutsalım, kimliğim, var oluşumdur. İkincisi; “ekmeğim tuzum,” kültürel temel besin kaynağımdır. Birincisiyle doğuştan özdeşleştim. İkincisiyle ilk gençlik yıllarımda.

Birinci Cumhuriyet’in bir neferi, ikinci Cumhuriyet’in okuruyum. 1974’ten beri Cumhuriyet Gazetesi’nin tutkulu bir okuruyum. O günlerde; İlhan Ağabey’in, Uğur Mumcu’nun, Mustafa Ekmekçi’nin, 1991’den sonra Mümtaz Soysal’ın en sadık okurlarından biriydim. Onları okuyarak kişiliğimi buldum. Örgün eğitimde öğrendiklerimin katlarca fazlasını Cumhuriyet Gazetesi’nde onların ve adını anmadığım pek çok yazarın makalelerinden öğrendim. İlhan Ağabey’i, Mümtaz Soysal’ı Mustafa Ekmekçi’yi ve Mumcu’yu, hıfzı Veldet’i okumadığım günün gecesi uyku tutmazdı. Suçluluk duygusu kaplardı tüm benliğimi. Yaşım 17-18 Gökçeada’da yaşıyorum ve Gökçeada Atatürk İlköğretmen Okulu’nda öğrenciyim. Gazete okuma hastasıyım. Ancak o tarihlerde gazeteler bazen üç günde bir, bazen haftada bir adaya geliyor. Hergün düzenli gazete okuma şansımız yoktu. Sevdiğim yazarların yazılarını kaçırmamak amacıyla sürekli gazete abonesi oldum. Hava koşulları nedeniyle gemiler çalışamıyor, biz okurlar da bir veya iki haftalık gazeteleri okumak durumunda kalıyorduk. Şikâyetçi değildim. Hem öğrenci hem de kendi işyerinde çalışan bir esnaf çocuğu olarak mutluydum. O zamanlar gazete alacak parası olmayan pek çok arkadaşım vardı. Ben kimi günler üç beş Cumhuriyet alıp, arkadaşlarıma dağıtacak kadar ayrıcalıklıydım. Gazeteyi aldığımda okunmayan bir yanını bırakmazdım. Her safyayı didik didik ederdim. Ancak zaman yetmezdi. Gazetedeki her yazıyı okuyamazdım. Suçluluk duygusunu en çok o zamanlarda hissederdim.

Yıl 1978 babamın rahatsızlığı dolayısıyla Ankara’daydım. Dışkapı’da Ankara Üniversites Tıp Fakültesi’nde refakatçıydım. Günlerden birgün babamın sağlık durumu dolayısıyla, dayımın arkadaşı olan hastanenin başhekimine telefon etmem gerekti. Dışkapı’daki büyük postanenin gişesinden jetonlar alarak dayıma telefon etmek istedim. Koltuğumun altında Cumhuriyet Gazetesi’yle postahaneye girip jetonarımı aldım. Çıkıp dışarıda bulunan kulübelerden birine girdim. Tam jetonu atıp, numarayı çevireceğim anda; bıyıkları her iki yandan sarkık, beş-altı gencin etrafımı sardığını gördüm. Koltuk altımdaki gazeteyi çekip aldılar. Gazete’yi aldığımda gelişigüzel katlayarak koltuk altıma yerleştirerek hayatımın en büyük hatasını yapmıştım. Gazetenin adı okunuyordu. Cumhuriyet’i hep o şekilde ceketimin dış cebide taşırdım. Ne var ki o anda nerede olduğumu unutmuştum. Gazetenin adının okunmaması için gerekli önlemi almamıştım. Büyük bir hata yaptım. İki yılık öğretmendim. TÖB_DER üyesiydim ve neyle karşı karşıya olduğumu kavrayacak kadar bilince sahiptim. Soğuk terler dökmeye başladım. Biraz, korku, biraz endişe içinde olmakla beraber ilk tepkim, beni çevreleyenlere sert çıkmak oldu. Benim de ülkücü olduğumu ve babamın yanında refakatçi bulunduğumu,  Cumhuriyet Gazetesi’ni babamın doktorunun sipariş ettiğini söyleyebildim. Eğer siparişini almazsam babama bir kötülüğünün olabileceğini de belirttim. Beni değil, gerçek komünistleri bulmalarını salık verdim. Bu durum üzerine biraz şaşırdılar. İlk anda inanmadılar. Gerçeği söyleyip söylemediğimi tekkik etmek için benimle birlikte hastaneye kadar geldiler. Babamın adını sordular. Söyledim. Gruptan biri benimle danışmaya kadar geldi. Diğerleri hastahanenin girişinde beklediler. Sorgulama sonucunda doğru söylediğime inandı. Özür dileyerek çıktı. Dışarıda bekleyen grupla birlikte uzaklaştılar. Yıl 1978’di. O yıllarda sokaklar tekin değildi. Sağ-sol çatışmalarında gençler acımasızca birbirlerine kıyabiliyordu.  

Hasan Cemal’in gazetede yapmak istediği değişikliklere karşı çıkan Selçuk-Mumcu ekibi ayrılınca ben de gazeteyi bir dönem almadım. Onların gazeteye dönmesiyle tekrar gazeteme kavuştum. O gün bugündür Cumhuriyet Gazetesi’ni alırım. Ancak akıllanmadım. Halâ farkında olmadan gazetenin adı okunacak şekilde katlayarak koltuk altıma yerleştiririm. Şükür ki o günler geride kaldı. Umarım benzer günleri tekrar yaşamayız.

Birinci cumhuriyete gelince; bu konuda yazılacak çok şey var. Bu yazı uzadı, onu da bir başka yazıya bırakalım. Bu zor günlerde ortaya çıktı ki cumhuriyetimizi tekrar geri almak durumundayız. Kurucu değerlerimize geri dönmek zorundayız. Cumhuriyeti yeniden kurmak ve yaşatmak durumundayız. Çok işimiz var, çok…