Anasayfa
PROLETER İŞÇİDEN PREKARYALAŞAN ÇALIŞANLARA
Ayşe Mente
26 Ocak 2023

Geçmiş zamanlardan günümüze çoğu toplumlarda, toplumsal yapı içerisinde belirli farklılaşmaların ve tabakalaşmaların gerçekleştiği gözlenmiştir. Her toplumun kendine özgü değer ve normları, ekonomik ve siyasal yapısı bu tabakalaşmada belirleyiciliğe sahip olmuştur. Tarihten günümüze; köleci, feodal, kast sistemine dayalı ve son olarak sosyal sınıflı toplumsal yapılar oluşmuştur. Sosyal sınıfların oluşması ise; sanayileşme ve kentleşme süreçlerinin sonucunda gerçekleşmiştir.

Günümüzde sosyal sınıfların yapısı giderek karmaşıklaşmakta ve klasik sosyolojinin ürettiği sınıf tanımlamalarının ötesinde yeni toplumsal sınıflar meydana gelmektedir. Prekarya; “precerious” ve proletarya kavramlarının birleşimiyle oluşturulmuş bir kavramdır. Fransız sosyolojisinde “précarité” kavramı yoksullukla bağdaştırılan bir kavram olarak literatüre geçmiştir. Prekarya işçi sınıfı değildir dolayısıyla proletaryanın bir parçasını oluşturmaz. Çünkü proletarya uzun süreli ve sabit çalışan, çalışma süresi ve çalışma sonucunda alacağı ücreti belirli sözleşmelerle güvence altına alınan bireydir. Oysa prekaryanın işvereni, çalışma süreleri, elde edeceği ücreti belirsizdir ve prekaryanın iş yaşamına güvencesizlik hakimdir. Böylece prekaryal çalışma biçimi, iş dünyasındaki belirsizliğe işaret eden bir kavram olmuştur.

Bourdieu prekaryalaşmanın bireyler üzerindeki etkilerinden bahsetmiştir. Buna göre; prekaryalaşan özellikle de bunun en uç sınırını yaşayan işsiz bireylerin temel yaşam yapılarının bozulduğu, dünyayla, zamanla ve mekanla olan ilişkilerinin bozulduğu gözlenmiştir. Prekaryalaşan işçinin geleceği planlayabilmesi imkansızlaşmış, rasyonel bir gelecek beklentisi ve günümüz koşullarına karşı sosyal hak mücadelesi gerçekleştirebilmek için gereken iş güvencesi ortadan kalkmıştır. Uzun yıllar eğitim sistemi içerisinde kalıp birçok diplomaya sahip olan bireyler de prekaryalaşmaktadır. Çünkü yeni çalışma düzeninde yetkinlik ve kalifikasyonun alt düzeyde veya yüksek düzeyde olması iş garantisini sağlamamaktadır. Artık her bir çalışana, herkesin yerinin doldurulabileceği ve bir işte çalışmanın bir tür ayrıcalık duygusu olduğu fikri aşılanmaktadır.

Prekaryalaşan bireyin rekabet aralığı da proleter işçiden farklılık göstermektedir. Proleter birey işe girme durumunda rekabet ortamına tabi tutulurken prekaryalaşan çalışan bunun yanında işyerindeki rekabetin içerisinde yer almaktadır. Böylece prekaryalaşan işçi işten çıkarılma tehdidine karşı ne pahasına olursa olsun eldeki işi korumaya yönelmektedir. Prekaryalaştırma çalışanları boyun eğmeye, sömürüyü kabullenmeye zorlamaktadır. Böylece prekarya; uygulanan neoliberal politikalar sonucu değişen emek biçimini ve sürecini diğer sınıflardan farklı deneyimleyen bir özelliğe sahip olmaktadır.

Proleter ve prekayalaşan çalışanlar arasındaki bir diğer farklılaşmada sınıfsal hak ve çıkarların mücadelesine yönelik tutumları üzerinden olmuştur. Prekaryalaşan çalışanın dünyası kolektif birliğin sağlanabileceği bir dünya olmaktan uzaklaşmıştır. Bourdieu’ye göre; “tasarlanmış bir gelecek için şimdiki zamanı dönüştürme arzusu üzerinde kafa yormak için şimdiki zaman üzerinde asgari bir etkiye sahip olmak gerekir” ve proleter bunu sağlayacak olan asgari düzeydeki sosyal güvenceye sahiptir.[1] Oysa prekeryalaşan çalışan neredeyse tüm güvencelerden yoksun olduğu için şimdiki zamanı dönüştürmeye yönelik pratiklerden kaçınmaktadır. Depolitize edilmiş prekerya içerisindeki bir grup karşı karşıya olduğu kırılganlık ve onur kırıcı davranış nedeniyle bir başka grubu suçlayabilmektedir. Bu suçlama, kendi yaşam koşullarından memnun olmayan prekaryanın kendi kısıtlı olan imkanlarının da elinden alınacağına dair bir kuşku ve korku duyduğu anlamına gelmektedir.

Sonuç olarak; proleter işçi yerini; kolektif bilinçten uzak, sürekli işgücünden ziyade geçici ve günü kurtaran işlerde çalışan, gerek çalışma yaşamlarına gerekse toplumsal yaşamlarına güvencesizliğin ve belirsizliğin hakim olduğu preker bireye bırakmıştır. Sözgelimi; prekaryalaşma ile beraber proleteryanın ve proleterya ile beraber oluşmuş tüm siyasi, ideolojik ve toplumsal kurumların yani bir dünyanın sonunun gelmekte olduğu gözlenmektedir.

 

[1] Bourdieu, P. (2021). Karşı Ateşler: Neoliberal İstilaya Karşı Direnişe Hizmet Edecek Sözler (Çev.: Sertaç Canpolat). İstanbul: Sel.