Aydınlanma Devrimimizin somut sapma belirtileri ilk olarak 1947 yılında ABD ile yapılan ikili askeri ve 1949’da yapılan ikili eğitim antlaşmalarıyla başladı. 1950’de ödün verme sırası iktidara gelen Demokrat Parti’ye geldi. 10 yıl kadar süren bu süreçte, 27 yıllık cumhuriyetin bütün devrimleri yok sayılmış, adeta devrimlere karşı bir düşmanlık sergilenmiştir. Aydınlanma Devrimimiz 1960’da demokratik olmayan yollarla kaybettiklerini geri almaya çalıştıysa da bu durum sapmanın önünü kesemedi. Yapılan idamlarla demokratik mücadelenin önü kesildi. Ardından gelen, 1971’deki askeri muhtıra ve 12 Eylül faşist darbesi, cumhuriyet kazanımlarımızın hemen hemen tümünü yok etti. Kalanı da Özal yönetimi tüketmeye gayret etti. Ne kadar kaldıysa onu da Erdoğan yönetimi son yirmi yılda yok etmeye çalışıyor. İnsan söylemeden geçemiyor. Ne kadar da kalıtımız varmış. Yık yık sonu gelmiyor. Sat sat bitmiyor.
Girdiğimiz 2023 yılı, cumhuriyetimizin yüzüncü yılıdır. Yeniden başlamak gerekiyor. Kurucu değerlere dönmenin zamanıdır. Çifte seçim yılındayız. Her iki seçimi de almak zorundayız. Gelişmiş ülkeler arasına girmek ve geri kalmış bir Orta-Doğu ülkesi olmak istemiyorsak bu uğurda elimizden geleni yapmalıyız. Mevcut yönetimin uygulamalarına yüksek sesle hayır demeliyiz. Nelere; “hayır” diyeceğimizi sıralamamız gerekirse:
Yolsuzluklara, çetelere, çocuk istismarlarına (tecavüzlerine) kayırmacılığa ve liyakatsizliğe, kamu mallarının talanına, çevrenin kirletilmesine, hırsızlıklara, mafyaya, uyuşturucuya, sürekli zamlara, yüksek enflâsyona, bütçe açığına, samanı bile ithal etmek zorunda kalışımıza, dış ticaret açığına, komşularımızın iç işlerine müdahaleye, savaşa ve teröre, tek kişilik yönetim anlayışına, devlet kurum ve kuruluşlarının siyasetin vesayetine girmesine, parti devletine, emeğin sömürülmesine, sosyal medyaya ve televizyonlara yapılan baskıya, yaşam tarzımıza müdahaleye, üretimin ötelenip ithalata kapı açmaya, çeteleşmeye, militarizme, nepotizme, gericiliğe, laikliğin kaldırılmasına, din devletine dönüştürülmeye, yurttaşlar arasında; cinsiyet, giyim tarzı, cinsel tercih, inanç ve etnik ayrıştırmalara hayır diyeceğiz.
Bu uğurdaki mücadelemizde; “ umutsuzluğa, ayrışmaya, tez canlılığa, birbirini sorgulamaya, birbirini ötekileştirmeye, geçmişten kalan yaraları deşmeye, küçük hesaplar yapmaya, ülke çıkarları yerine parti çıkarlarını veya kişisel çıkarları öne çekmeye, kırılmaya, darılmaya, yorulmaya, “ben yokum” demeye yer yok.
Ülkemizin çıkarlarını önemseyen, demokratik-laik-sosyal-hukuk devletinden yana olan, yurttaşlar arasında hiçbir ayrım yapmayan, çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkma arzusu taşıyan, barıştan ve kardeşlikten yana herkesin bu seçimlerde aynı tarafta olması büyük bir zorunluluk olarak önümüzde duruyor. “Ya hep beraber ya hiç birimiz!”