Anasayfa
ANMA VE BAYRAMLAR
Mehmet Ataman
18 Temmuz 2022

Bir ulusun geçmişi; “acı ve tatlı yanlarıyla, gurur verici veya incitici taraflarıyla, kara veya beyaz sayfalarıyla o ulusun tüm bireylerinin zorunlu olarak ortaklaştıkları alandır. Geçmişimizde olmasından onur duyduğumuz olayların yanında, yaşanmasından dolayı incindiğimiz olaylar da vardır.

Ulus içinde, sanattan inanca, etnik kökenden sosyal ve kültürel değerlere kadar farklı anlayış ve kavrayışlar, farklı yaşam tarzlarının olması olağandır. Demokrasi ile yönetilen ülkelerde bu farklılıklar ayrışma nedeni değildir. Her birey veya grup, kendi değerleriyle örtüşen anmalar veya kutlamalar yapabilirler. Ancak kimi özel gün ve bayramların önüne “ulusal” etiketi eklendiğinde durum değişir. İşte bu yeni durum, tüm yurttaşlar tarafından benimsenebilmelidir.

İçinde bulunduğumuz temmuz ayında yaşanmış ve çok büyük acı duyduğumuz pek çok olaydan biri Sivas Katliamı, bir diğeri 15 Temmuz darbe girişimidir. Biliyoruz ki geçmiş temmuzlarda aynı kefeye konulamayacak çok olaylar yaşanmıştır. Tüm ulus olarak, kimi önemli günlerde ortaklaştığımız anma ve kutlama günlerinin bugünlerde de anılıyor veya kutlanıyor olması bugünlerin içeriğini ve önemini kavradığımız anlamına gelmemektedir. Halen kutlanmakta olan Kabotaj Bayramımız bu duruma örnektir. Son zamanlarda limanlarımızın ve deniz taşımacılığımızın çoğunlukla yeniden yabancıların eline geçmesi, bu bayramın eski heyecanla kutlanamaması sonucunu doğurmuştur.

Geçmişimizde var olan kimi “ulusal bayramlar,” ortak ulusal değerlerimizle örtüşen temele sahip olmadıkları için ortadan kalkmıştır. “27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı” bunlardan biridir. Her ne kadar 27 Mayıs, özgürlük ve demokrasinin önünü açıp, temel hakları garanti altına almış, çağdaş bir anayasanın ortaya çıkmasına sebep olduysa da değil mi ki siyasi idamları içerdi, bu yüzden ulusal bayram özelliğine bürünemedi.

Gerek anma günleri ve gerekse bayram günleri ulusun tamamına seslenebilmelidir. Bir kesimin anma gününden ya da bayram kutlamasından toplumun diğer bir kesimi incinmemelidir. Günümüzde anılmakta olan “15 Temmuz Şehitlerini Anma, Demokrasi ve Milli Birlik Günü” de toplumumuzun tamamı tarafından isteyerek, içine sindirerek anmakta olduğu bir gün değildir. Her ne kadar devlete karşı yapılan bir darbe girişimi önlendiyse her ne kadar demokrasiyi koruma adına ortada bir başarı varsa da bu günle ilgili pek çok soru iminin verilmemiş yanıtları da vardır: Gerçek bir araştırma ve soruşturma yürütülmemiştir. “Meclis Soruşturma Raporu” yok edilmiştir. Gerçek suçluların bir kısmı korunmuştur. Bu durum, darbe girişimi sonrası pek çok haksızlıklara sebep olmuştur. Özellikle darbe girişiminin siyasi ayağının ortaya çıkarılmamış olması toplum vicdanında derin yaralar açmıştır. Darbeyi; “Allah’ın Lütfu” diye kullanıp demokrasi askıya alınmıştır. Demokratik haklar yok edilmiştir. Darbenin plânlayıcıları tespit edilememiş ya da tespit edilmek istenmemiştir. Darbe ile hiç ilgisi olmayan insanlar, KHK’larla işinden gücünden olmuştur. Mağduriyetler, toplum vicdanında onulmaz yaralar açmıştır. İktidardakiler darbe girişimini fırsata çevirmişler, tam bir parti devletinin ardından (yapılan anayasa değişikliği halk oylamasında mühürsüz oylar geçerli sayılarak) rejim değiştirilmiş, tek kişilik bir yönetime geçilmiştir.

Yukarıda sayılan olumsuzlukların yanına daha eklemlenebilecek yüzlerce olumsuzluğun varlığı, 15 Temmuz’un “Milli Birlik Günü” olamayacağının somut kanıtlarıdır. Bu sebeplerle bu anma günü ulusal bir nitelik kazanamamıştır. Kazanması da olası değildir. Sanırım yakın bir tarihte 27 Mayıs Hürriyet ve Anayasa Bayramı gibi ortadan kalkacaktır.

Dilerim toplumu geren, demokrasi ile bağdaşmayan, sevgiden ve anlayıştan yoksun, gerici ve tutucu düşünce ve eylemlerin tümü tarihin çöplüğündeki yerlerini alırlar.