Anasayfa
YAŞLILIK VE TEMEL SORUNLAR
İnci Kaya
23 Mayis 2022

Yaşlı, biyolojik olarak takvim yaşı ilerleyen insan demektir. Sosyal tanımı ise takvim yaşı büyüğünden daha çok, kendisini yaşlı gören insan yaşlıdır.

Dünya Sağlık Örgütü (WHO) ‘nun istatistiksel sonuçlarına göre ortalama yaşam süresi 1900’lü yılların başında 40-50’ye 1930’da 50-60’a, 1950’lerde 65 ve 70’e yükselmiştir. Günümüzdeyse bu rakamlar 70 yaşlarının üstüne çıkmıştır. Bu durum Türkiye de de benzer bir gelişme göstermiş ve ortalama yaşam süresi 1967’lerde 50-60 yaş iken 2000’li yıllar için erkeklerde 70’li yaşlar civarı, bayanlar için 73’lü yaşlar civarı bir değere ulaşmıştır. Türkiye’de yaşlı nüfus oranı 2022 yılında %9,7 ye yükseldiğine dair bilgiler mevcuttur. TUİK’in son verilerine göre yaşlı nüfusun %44,3’ünü erkekler, %55,7’sini kadınlar oluşturmakta.

Yaşlanmak herkesin yaşantısının bir parçasını oluşturan doğal bir süreçtir. Sadece insanlar değil toplumlar ve hatta dünyada yaşlanmaktadır. Yaşlanmanın içerdiği fiziksel değişmeler, beraberinde psikolojik ve sosyolojik değişimlere de neden olur. Yaşlanmayla birlikte, hayatın yaşanmış bölümlerinden tatmin olup geri kalan bölümünü hareketsiz, gevşemiş, hayatta kalmak için korkularla dolu ve o anda sahip olduğu fiziksel kapasiteden tatmin olmuş bir şekilde sürdürmek anlayışı sıklıkla gözlemlenen psikolojik görüntüdür. Bireyler yaşlandıkça daha az çalışmakta, üretmekte ve daha az kazanmaktadırlar. Emeklilik ve beraberinde gelir düzeyindeki düşüş, hızlı nüfus artışının yol açtığı istihdam sıkıntısı, ortaya çıkan sağlık problemleri nedeniyle çalışma yaşamından uzaklaşma, hayat pahalılığı ve benzeri nedenlerle yaşlılık döneminde ekonomik sıkıntılar ve yoksullukla karşı karşıya kalmak, bunun yanı sıra azalan gelire uyum sağlayamama, daha önceki ölçülere uygun yaşayamamanın verdiği  sosyal ve psikolojik baskı, sağlık, beslenme gibi alanlara yapılan harcamaların artması, yetmeyen gelir nedeniyle yakınlarından parasal yardım alma ve yakınlarına yük olmanın getirdiği psikolojik baskılar yaşlı nüfusun karşılaştığı problemler arasındadır.

Gelir azalması sonucu toplumsal statüsü düşen yaşlı bireyler topluma uyum sürecinde çeşitli problemler yaşamasına ve yalnızlaşmasına neden olmaktadır. Yaşlı bireylerin yaşamlarını değerli kılabilecek sosyal çevreler ve mekanlar oluşturulmalı ve bunların sürdürülebilir olmasına özen gösterilmelidir. Yaşlı nüfusunun toplam nüfus içindeki payının artması, sağlık, ekonomik, çevre ve sosyal sorunları da beraberinde getirmektedir. Günümüzde yaşlıların bakımından esas olarak sorumlu olan kişiler kadınlar ve kız çocuklarıdır. Yaşlı bireylerin büyük bir kısmı, özellikle de çok ileri yaşlı grubundakilerin yarısından fazlası (% 57) çocuklarıyla aynı evi paylaşmaktadır. Mevcut sistem içerisinde yaşlıların çocuklarıyla birlikte yaşıyor olmaları, ihtiyaçlarının karşılanması açısından en önemli kurumun hala aile / çocuklar olduğu kabul edilebilir. Ancak aile yapısındaki değişimler, geniş aileden çekirdek aileye geçiş, kadınların eğitim kurumlarında daha uzun süre kalmaları, çalışma hayatına dahil olmaya başlamaları kurumsal bakım ihtiyacını arttırmaktadır. Dolayısıyla, yaşlıların evde bakım hizmetlerinin önemi giderek ön plana çıkmaktadır. Bunun için   yerel yönetimlere önemli görevler düşmekte. Devletin, ekonomik açıdan bağımlı olan yaşlıların daha bağımsız hale getirilmeleri için kalkınma politikalarında düzenleme yapması gereklidir. Başka bir sorun ise yaşlılarına kendileri bakan aile/ çocuklar bu ağır ekonomik şartların getirdiği zorunluluklara karşın yaşamı idame ettirebilme adına çalışmak zorundadır ve yaşlı bireyinin bakımı için birine ihtiyaç duymakta ve o biri yani bakıcı olan kişilerin fahiş fiyatlar istemesi bu ihtiyacı karşılayamama durumunu doğurmaktadır. Bu bahsi geçen bakıcıların çoğu da Türkiye’ye komşu ülkelerden çalışmak için gelmiş yabancı uyruklu kadınlardır. Burada asgari ücretin ne olduğu belliyken bakıcılık yapma karşılığında 5.000 ile 7000 Türk lirası gibi fahiş fiyatlar istemeleri ise anlaşılır değildir. Yaşlı birey emekliyse şayet kendi maaşından vermek istese bile bu bedeli karşılama imkanı dahi yoktur. Emekli maaşları ortada ve gündemde bu konu çözüme kavuşturulamayan bir sorun halindedir. Viyana da gerçekleştirilen ULUSLARARASI EYLEM PLANINDA yaşlılara götürülecek hizmetlere yönelik aşağıdaki öneriler ortaya konulmuştur.

Yaşlı hizmetleriyle ilgili diğer görüşler; yaşlıya bütüncül bakım sağlanmalı, primer bakım arttırılmalı, sağlık çalışanları için Geriatri (yaşlılık dönemindeki sağlık sorunları ve tedavileriyle ilgilenen tıp dalı) – Gerentoloji (yaşlanmanın ve yaşlılığın bilim dalı) konusunda müfredat hazırlanmalı, yaşlılara özelleşmiş hizmetler verilmelidir.  Yaşlılığa özel hizmetlerin hedefi, erken tanı ve tedavinin arttırılması, yaşlıya bakım kalitenin arttırılması, kurum muhtaçlığının ve gereksiz kurum kullanımının azaltılmasıdır.

Yaşlılar daha önce bilgeliği ve tecrübeyi temsil ederken günümüzde dışlanan ve topluma artı değer katmayan grup olarak görülmeye başlanmıştır. Ancak günümüzde de yaşlılar bizim için çok değerlidir. Çünkü yaşlanma değerli bir şeydir. Yaşlılarla yaşamak toplumlara güç verir. Aslında toplumların gelişmesinde ve ilerlemesinde yaşlılar büyük bir fırsattır. Çünkü yaşlılar bilgi ve tecrübeleriyle topluma artı değer katar. Yaşlılarımızın deneyimleri bizleri manevi açıdan zenginleştirir. Yaşlılar, toplumun geri kalan fertlerine bilgilerini aktarır ve onlarda bu bilgilerden faydalanır. Bizim toplumumuza baktığımızda biraz değişimlerin olmasına rağmen yaşlılar hep değerli ve yol gösterici olarak görülür. Yaşlılarımızın aile içerisinde de çok büyük rolü vardır. Yaşlılarıyla etkileşim içerisinde olan ailelerin daha sağlıklı ve uzun ömürlü olduğu görülmektedir. Çünkü aile bireyleri arasındaki birliği sağlayan şey ailenin büyükleridir. Ailenin yaşlılarıyla aynı evde yaşamasına gerek yok. Onlarla etkileşim içerisinde olmaları bile ailedeki birliğe katkı sağlar.

Devletimiz ve yerel yönetimlerimiz bu duruma acil çözüm üretmek durumundadırlar…