Türkiye ve dünya tarihinde, mayıs ayını gündem yaptığınızda, gündem zenginisiniz. Bugüne kadar yazılanların dışında, sadece 1 Mayıs İşçi Bayramı’nı belirleseniz bile, yazılacaklara bir ömür yetmez. Ayrıca mayıs ayı içinde; “Kuzey Kutbu’na İnilmesi, Samanyolu’ndan Gelen Radyo Dalgaları, Dünya Basın Özgürlüğü Günü, Anneler Günü, Çiçek Aşısının Bulunması, Engelliler Haftası, Hemşireler Haftası, Müzeler Günü…vb.” her biri müthiş bir gündem oluşturabilecek başlıklar var.
Mayıs ayının, ulusal anlamdaki önemli günleri; “Ata’nın, Samsun’a Çıkışı, İstanbul’un Fethi, Üç Fidanın asılması, 27 Mayıs 1960 İhtilâli…vb.” önemli ulusal gündemlerimizdir. Elbette böylesi gündemlerle yazılacak yazılar bu satırlara sığmaz. Ben burada sadece yaşamakta olduğumuz mayıs ayının ortalarına dek oluşan gündemlerden bazılarına dikkatinizi çekmek istedim:
Mayıs 2022’nin birinci gündemi; en yakıcı sorunumuz olan ekonomi, en acı gündemimiz durumundadır. Düzeleceğine olan inancım sıfır. Bana göre, mevcut iktidarla ekonomik sorunların altından kalkmamız olası değil. Ne karar alıyorlarsa ters tepiyor. Çünkü ekonomi; “akıl-bilim işi, matematik işi, hesap-kitap işi, öngörü işi. Nas’la açıklamaya kalkıyorlar ve sistemin gereğinden çok uzaklar. Her gün daha kötüye gidiyoruz. Orta sınıf yok ediliyor. Bütün kararlar bir avuç azınlığa (yarattıkları tröstlere) akıyor.
İkinci yakıcı sorunumuz; sığınmacılar sorunu. Bu sorun da ekonomi kadar zor. Ülkemize ge(tiri)len yaklaşık sekiz milyon insanın (kesin sayıyı bilen yok) statüleri bile tartışma alanı: “Göçmen midirler? Mülteci midirler? Ensar mıdırlar? Sorularının yanında; “içlerinde teröre bulaşanlar var mı? Gerçekten zora düştükleri için mi geldiler? Ne kadarı hangi ülkeden geldi? Suriye’de genel af ilân edildiğine göre; geri dönmeyi düşünüyorlar mı? Yoksa bayram öncesi olduğu gibi; “giriş serbest, çıkış yasak,” anlayışı devam mı edecek? Kısa ve uzun vadedeki kayıplarımızın hesabını yapabilecek biri var mı? “Sınırlarımız korunuyor,” deniyor. Sanırım, “koruma” sınırdan girenleri koruma şeklinde algılanıyor. İnsan kaçakçılığının en büyük merkezlerinden biri durumuna geldiğimiz, söyleniyor. Doğru mu? Ülkemizin, Avrupa’yı Doğu’dan gelen sığınmacılardan koruma merkezi haline getirildiği söyleniyor. Yoksa “koruma” sözünden bunu mu anlamalıyız?
Mayıs ayının yakıcı gündemleri arasına gezi yargılamaları da eklendi. Haksız, hukuksuz kararlarla İnsanların özgürlükleri ellerinden alındı. Hukuk intikam alma aracı haline getirildi. İnsanlar; beraat ettikleri davalardan ikinci kez yargılanıp, onlarca yıl veya ömür boyu hapis cezaları alabiliyor. Kimileri on yıl önce attığı tivitlerden dolayı siyaset yasağına uğrayabiliyor. Hukuk sopa gibi kullanılıyor. Kişiye göre hukuk olmamalı! Bu yeni durumun hukuki olduğunu düşünürsek; FETÖ terör örgütüyle ilişkiye girmiş insanların yaptıkları veya söyledikleri de kovuşturmaya uğrarsa iktidardakilerin hemen hepsi zor durumda kalmaz mı?
28 Şubat mağdurları bir diğer gündemimiz oldu. Orada da yaşları sekseni aşmış insanlardan intikam alınıyor. Çağdaş hukuku ara ki bulasın! Bu ayın bir başka yakıcı gündemi de Nesin Vakfı’nın hesaplarına el konulması. Burada da insanın içini acıtan hukuksuzluklar var. “Kimsiz-kimsesiz çocukların ekmek paralarına el koymak,” nasıl iş? Vicdanlar hiç sızlamaz mı?
Bilmem şehitlerimizi söylemeye gerek var mı? Çünkü onlar her ayın gündemi. Ne yazık ki şehit vermediğimiz ay yok gibi. Mayısta da şehitlerimiz oldu. Onların ailelerine sabır ve baş sağlığı diliyorum. Yaklaşık kırk yıldır içimizdeki kor hiç küllenmedi.
Son saniyelerimizin gündemi de şu olsa gerek: Bu satırları karalarken, tv kanallarından birinin haberine göre; Atatürk Hava Limanı’nı yıkacak araçların sahaya geldiği bildiriliyordu. Kısmen yıktıkları dünyanın en iyi ilk beş hava alanından biri olan Atatürk Hava Alanı, millet bahçesi yapılacak. Ülkemizin buradaki toplam zararının 30 milyar Dolar olduğu söyleniyor. Yıkım işinin ihalesiz verildiği ve dava açılmaması için sessiz sedasız davet usulü ile yapılmış olması da cabası.
Henüz ayın ortalarındayız. Daha neler yaşarız? Bilmemiz olanaksız. Umarım içimizi acıtacak başka yakıcı gündemlerimiz olmaz!