Anasayfa
LAPSEKİLİ HALİL VE İBRAHİM ONBAŞI…
İnci Kaya
18 Mart 2022

Çanakkale Savaşının en kanlı sahneleri yaşanıyordu… Kocadere Köyüne büyük bir “sargı evi” kuruldu. Kimi Urfalı, kimi Bosnalı, kimi Sivaslı, kimi Halepli, kimi Muşlu çok sayıda yaralı buraya getiriliyor ve burada tedavi ediliyordu. Yaralı kahraman erlerden biri de Lapseki’nin Beybaş Köyünden Halil idi. Halil’ in yarası oldukça ağırdı. Zor nefes alıp vermekteydi. Alçalıp yükselen göğsüyle hayata biraz daha tutunabilmek için komutanının elbisesine sıkı sıkıya yapıştı. Nefes alıp vermesi gittikçe zorlaşıyordu. Dudaklarından tane tane ve kesik kesik dökülen kelimelerle komutanına şunları söyledi:

“Bana hakkını helal etsin!”

-Komutanım! Ölme ihtimalim çok fazla. Ben bir pusula yazdım, alın bunu arkadaşıma ulaştırın!..

Tekrar derin derin nefes alıp defalarca yutkunan Halil, devam etti:

-Ben … ben köylüm Lapsekili İbrahim Onbaşı’dan bir Mecidiye borç aldıydım. Kendisini bir daha göremedim. Belki ölebilirim… Borçlu ölürsem söyleyin hakkını bana helal etsin…

Komutan çok duygulandı. Halil’in kırmızıya boyanmış alnını eliyle silip saçını okşarken:

-Sen onu merak etme evladım, dedi.

Halil, son nefeste bir kez daha mırıldandı.

-Komutanım… ben ölürsem söyleyin hakkını helal etsin!..

 Ve … Kahraman Er Halil, biraz sonra komutanının kolları arasında kan kaybından şehit oldu…

                                               ***

Sargı yerine sürekli yaralılar getiriliyordu. Bunlardan çoğu daha sargı yerine ulaşmadan şehit düşüyordu. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar, künyeler komutana ulaştırılıyordu.

“Ona hakkımı helal ettim!”

Fazla zaman geçmedi. Komutana yeni bir künye ve yanında bir pusula ulaştı.

Komutan gözyaşlarını silmeye fırsat bulamamıştı. İçinde bir not bulunan pusulayı açıp okuyunca, olduğu yere yığılıp kaldı . Ellerini yüzüne kapattı ve ağlamaya başladı.

Pusuladaki not şöyleydi:

“Ben Beybaş Köyünden arkadaşım Halil’e bir Mecidiye borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Biraz sonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin. Ben hakkımı helal  ettim…’’ (https://www.tbmm.gov.tr/develop/owa/haber_portal.acıklama?p1=132236)

Çanakkale Savaşı, tarihe unutulmaz bir damga vurmuş; inancın nasıl güçlü bir kale olduğunu gösteren, az rastlanır bir mücadelenin zaferidir.

Anadan, yardan, evlattan geçip vatan diye diye can verenlerin kanıyla yazdığı bir destandır Çanakkkale.

Birliğin ayrılığı yendiği zor bir imtihandır Çanakkale. Kimi Erzurumlu, kimi Konyalı, kimi Ardahanlı kimi Urfalı, kimi Sivaslı, kimi Ordulu sayısız kaç yiğidin omuz omuza savaşarak yazdığı tarihtir Çanakkale! 

Önündeki arkadaşının ölümünü görüp onun düştüğü yere –sadece bir dakika sonra öleceğini bildiği hal de – geçen ve gözünü kırpmadan vazifeye atılan askerdir onlar. Ölüme atılan asker! 

“Ben size savaşmayı değil; ölmeyi emrediyorum’’ emrini verecek ne başka bir komutan gelmiştir bu dünyaya ne de bu emre uyacak başka bir millet. Niye geldiklerini bile bilmeyen Anzak erlerine bile yardım elini uzatmaktan çekinmeyen ve onları da bağrına basan kardeşliğin zaferidir Çanakkale.

Bir gözünü kaybettiği hal de diğer gözüyle savaşan, bir bacağını kaybedince diğer bacağıyla koşan, mermileri üzüm taneleri gibi toplayan, göğsüyle siper olan, kanıyla toprağa can katan yiğitlerin arşa yükseldiği yerdir Çanakkale! 

Ölümü de öldüren kahramanlar; göğsü siper, canı süngü olanlar, gömülmüş olsa da toprağa sığmayacakları tarihte izliyorlar bizi. Bir silahları olsaydı onların eğer; içimizdeki ayrılıkları, kardeşi kardeşe kırdıranları, bize bizi unutturanları vururlardı şüphesiz şimdi… Çünkü onlara savaşı kazandıran ruhlarındaki birlik ve dirlikti. Onlar bir millet olmanın bilincine varmış bir ruh ile yenmişlerdi düşman askerlerini.

Bir sancak altında kara kışlarda yem etmemişlerdi vatanı kurda, kuşa.

Başta Gazi Mustafa Kemal Paşa ve silah arkadaşları olmak üzere tüm şehitlerimizin ruhu şad olsun.