Şubat ayı sevgi ayıdır. İnsanlığı kurtaracak olan da sevgidir. Ancak yaşadığımız vahşi kapitalizm sevgiden değil, kinden, düşmanlıktan ve ayrışmalardan beslenerek büyüdü. Egemen oldu. Egemenliğini de sürdürmektedir. Bu durumu tersine çevirecek çok büyük mücadele verilmesine rağmen pek de sonuç aldığımız söylenemez. Bunca kitaplar yazıldı. Bunca filmler yapıldı. Bunca besteler, ağıtlar yakıldı. Bunca tiyatro sahnelerinde oyunlar oynandı, yine de insanlık ders almadı. İnsanlık tarihinde, kara sayfaları işleyen bu tür, sayısız kültür, sanat ve edebiyat eseri ortaya koyulmasına rağmen; işkenceler, ölümler, kıyımlar halâ devam ediyor. Daha da devam edecek gibi duruyor. Birileri kendi sınıfsal çıkarlarını, saltanatlarını sürdürebilmek için, alt ve orta sınfları yok ediyor. Politikacılar da bu sınıfın çıkarlarını, kendi kişisel çıkarlarıyla örtüştürerek, ırk ve etnik yaraları kaşımaya devam ediyorlar. Kültür, sanat, edebiyat düşmanlığında sınır tanımıyorlar. Vahşi kapitalizm, tüm vahşiliği ile devam ediyor. En çok da politikacıları kullanarak...
Ne zaman kin dolu, nefret dolu, sevgiden uzak bir politikacı dinlerim, ürkerim. Ülkemin ve dünyanın sürüklenmekte olduğu uçurumu görür gibi olur, korkarım. Gelin birlikte, Dünya İnsanlık Tarihi'nin acı ve kara sayfalarında azıcık dolaşalım. Yaşananlardan ve yaşanmakta olanlardan bazılarını anımsayalım ve birlikte değerlendirelim:
Amerika kıtasındaki Kızılderililere; Avustralya'da Aborjinlere; Vietnam Savaşı'nda turuncu maddeye maruz kalanlara; Srebrenitsa'da, Boşnaklara yapılanlara bir bakalım. Cezayir'de, Fransız zulmüne uğrayanları; Almanya'da; Yahudilere, komünistlere, sosyalistlere, sosyal demokratlara yapılanları hatırlayalım. Irak'ta Halepçe'de zehirli gaza maruz kalanları; Azerbaycan'da Hocalı'da yaşananları; Hiroşima ve Nagazaki'de, üzerlerine atom bombası yağanları; Filistin'de, İsrail'in işkencelerine maruz kalanları; Japonlar'ın, Çin'in o zamanki başkenti Nanking'i işgali esnasında katledilenleri; Çin'de Tianenmen Meydanı'nda işkenceye maruz kalan ve katledilen öğrencileri de hatırlayalım. İtalyanların, hardal gazıyla Habeşistan'da zehirlediklerini; ABD'nin, Kore'de, Taejon'de, kuzey saflarına geçebilirler, diye, toptan öldürülen güney Korelileri; Osmanlı Dönemi'nde, Kuyucu Murat Paşa'nın zülmüne uğrayanları; Sudan'da, Fansızların yaptıklarını; ardından iç savaşta öldürümleri; Irak işgalinde, Ebu Gureyb'de işkence ile katledilenleri; halen, Yemen'de yaşanmakta olanları; Afrika'nın çeşitli yerlerindeki kabile savaşlarında yaşanmakta olanları da hatırlayalım. Güney Afrika Cumhuriyeti'nde yaşanan ırkçı katliamları ve daha pek çok insanlık dışı eylemleri hatırlayalım. Ardından düşünelim:
Ne uğruna? Cevap: Ekonomik çıkar ve iktidar uğruna. İktidar olmanın en önemli, suistimal araçları neler? Cevap: Din ve ırk. O halde, kim ki; "Din elden gidiyor!" veya; "Bütün dünya bizi yok etmek istiyor!" diye, propaganda yapıyorsa, ona şüphe ile bakmak gerektiğini düşünürüm.
Tarih, sevgi ile bağ kuranları yaşatır. İnsanlık tarihinin güzel sayfalarında onlar yer tutar. Diğerleri anımsandıkça. tiksinti duyulur. Kin ve nefretle politika yapmak, iç barışı bozar, toplumu ayrıştırarak kaosa sürükler, barışı yok eder. İç barışı bozmanın, kaosun kazananı olmaz! Sevgi ile yönetmek isteyenlerin önünü açıp, kin ve nefret saçanların önünü kesmek insanlığın önünde acil bir görev olarak duruyor. Bu anlamda Şubat 2022’de yuvarlak bir masa etrafında bir araya gelen ülkemiz politikacılarından altısını da kutluyorum. Bu girişimi önemsiyorum. Dilerim bu girişim, genişleyerek devam eder. Farklı siyasetler arası diyalog politikanın zeminini de yumuşatacaktır. Dilerim daha güzel başarılara imza atarlar.
Çağımıza yakışan; sevgiyi, barışı, özgürlüğü, kardeşliği, dostluğu, ortaya koyabilmek, bu doğrultuda; kültür, sanat ve edebiyat eserleri yaratabilmektir. Tarihten ders alarak, sevgi abideleri dikebilmektir. İnsanlık yeterince nefret eserleri yarattı, artık yeter, diye düşünüyorum!