Dünyanın her yerinde ve ülkemizde kadınlar cinsiyetleri nedeniyle sistematik bir biçimde nefes aldığı her yerde evinde, işyerinde, sokakta, hapiste, savaşlarda şiddet, cinsel taciz ve tecavüze ve çoğunun sonucunda bu sebeple ölüme dahi maruz kalmakta. Cinsel taciz; fiziksel zorlama, vücuda zarar verme, bir kişinin diğerine, rızası dışında uyguladığı Kurbanın ruhsal hastalık zihinsel gerilik ve ilaç etkisi nedeniyle rıza gösterme yetisinin olmadığı durumlarda bir çocuk ya da yetişkine cinsel girişimi olarak, sadece fiziksel değil sözlü ya da yazılı olarak, cinselliği hedef alan görseller ya da sözlerin kullanılması, güç kullanılarak vücut ve ruh bütünlüğünün sarsılması tüm bunlar cinsel taciz kapsamına girer.
Biz kadınlar yaşamımızın her alanında çalıştığımız tüm mesleklerde bulunduğumuz ortamlarda çocuk yaştan tutunda yetişkinlik çağında ve sonrasında yaygın olarak yaşadığımız maruz kaldığımız insanlık dışı önemli bir konudur. Evlilik içi, aile içi tecavüzlere maruz kalmak, eski koca tarafından yahut sevgili tarafından, işveren tarafından, arkadaşım dediğimiz güvendiğimiz insanların cinsel tacizlerine maruz kalmak, toplumsal bakış açısından da böyle bir duruma maruz kalındığında bazen dışlanmak yaşadığımız en zorlu durumlardan biridir. Tecavüz eden ya da cinsel tacizde bulunan kişi çoğu zaman kurbanının verdiği tepkileri, yaşadığı şoku, duygusal çöküntülüğü, geri çekilmeyi ve reddetmeyi saldırıda bulunduğu anda anlayamayacak beyine sahip olmadığından ki kendisinin bu davranışının, eyleminin insanlık dışı bir eylem olduğunun idrakında olmayan, hiçbir aykırı durum hal sergilemiyormuş gibi rahat olması bundan haz almaya çalışması, zorladıkça ve fiziksel güç uyguladığı esnada karşı kurbanının çırpınışı, direnmesi dahi onu bir oyunun içindeymiş gibi hissettirmesine hatta oooo ne kadar da güçlüymüşsün diye dalga geçmesine kendince karşısındaki de istiyormuş ama ona göre oynadığı oyunun bir parçası olarak kurbanının istemiyorum ama devam et diye algılamasını düşünecek kadar aciz bir o kadar da hastalıklı bir ruh sahibidir kendisi.
Taciz ya da tecavüz eden kişi hiçbir şey olmamış gibi yaşamına devam ederken kurbanına yaşattığı psikolojik etkiler ve travma umurunda dahi değildir. Tacize ya da tecavüze uğrayan kişi kendini kurban olarak gördükçe özgüveni yara alır, kendisine bu şekilde davranılabilmesinin şaşkınlığı içindedir. Depresyondan kaygı bozukluğuna, utançtan kendini suçlamaya kadar birçok şey deneyimlemektedir yaşadığı süreçte. Yaşadıkları bu durum hayatlarını alt üst eder. Kendilerini kızgın, güçsüz, umutsuz hissedip intiharı da düşünmektedirler.
Cinsel tacizi ya da tecavüzü yapan kişiden korkmak, eğer duyulursa kendisine inanılmayacağını düşünmek bazı bilmezlerin ön yargılarına maruz kalacağını düşünmek, kendisine bu yapılanın yakınları tarafından duyulması öğrenilmesi halinde yakınlarının tacizciye yaptığının bedelini ödetme istekleri karşısında bir belaya bulaşacaklarını düşünerek saklamaya çalışması onları kendince korumaya çalışması daha da başka kaygı bozuklukları yaşamasına sebep olacaktır. Öte yandan, işin hukuksal boyutuna baktığımızda ülkemizde bu gibi yaşanan travmatik, ölüm kalım sebebiyeti veren insanı içine sündüren bu saldırılara karşı kadının mağduriyetini giderecek adil bir yargı bulunmamakta. Kadının mağduriyetinin kanıtlamasının, ispatlanmasının istenmesi yerine tecavüz edenin ya da taciz edenin suçsuzluğunu kanıtlaması zorunluluğu yani ispat yükünün yer değiştirmesi sağlanmalıdır.
Tacizciye ya da tecavüzcüye daha da yaptırım gücü uygulanmalı ağır cezalar verilmesi sağlanmalıdır. Cinsel bir saldırı ile karşılaşan kimseler utanç, şaşkınlık, korku veya öfkesini ayarlamama endişesi ile yaşadığı travmayı aktarmak ve kanıtlamak esnasında yeniden zorluklar yaşamakta duygusal, fiziksel, bedensel, davranışsal olarak. Cinsel taciz yaşayan ve bu duyguları deneyimleyenler yaşadığı şeyi kabullenip, bahaneler üretmemeli, kendi duygularını anlamaya çalışmalı öfkesini ve üzüntüsünü bastırmamalı, güvendiği inandığı birileri ile yaşadığı durumu ciddiye alacak kendisine destek olabilecek kişilerle konuşmalı hatta bir profesyonel kişi tarafından destek almalı. Kendini suçlamamalı, yaşadığı şeyi arkada bırakmaya çalışarak bu durumu yaşayanlara destek ve yardımcı olmalı aksi halde yaşamış olduğu travmanın psikolojik etkilerini atlatmak kolay olamayacaktır.
Cinsel istismar ve tecavüz konularında sonrasında yaşanılanlar konusunda toplumda var olan sessizliği kırmak için ilk adım doğru bilgi ve yaklaşıma sahip olmaktır. Her yaşayan birey istismarın önlenmesinde sorumluluk almalıdır. Bu sorumlulukta payıma düşen bir birey oluşumun dışında sanatçı kimliğimle de devrin son Abdal ı unvanını almış yakın zamanda hakka yürümüş olan kıymetli ozanımız, büyük usta Neşet ERTAŞ’ın bir konseri öncesinde yaptığı konuşmayı daha çok farkındalık bilincine varılması umudumla siz değerli okurlarımızla paylaşmak isterim…
“İnsandan üstün hiçbir şey görmedim dünyada, ben insana aşık oldum. İnsan bizim analarımızdır biz erkekler olarak analarımızın oğluyuz bize insan oğlu derler. Analarımızın canı dünyada hepsinin canı aynı can onların içindeki olan ruhlar da ayrı ayrıdır. Biz yaradılmış can içinde yaradılmışız. Yaradan can içinde olan analarımız , yaradanla beraber olduğu için..” Neşet ERTAŞ.