Anasayfa
AKLAMA VE DEVŞİRME ARACI OLARAK VAKIFLAR
Mehmet Şimşek
25 Ekim 2021

Hemen söylüyorum. Ben bir vakıf uzmanı değilim. Ancak uzun yıllardır ülke gündemini de işgal eden; şu vakfa şu kadar para bağışlandı, bu vakfa bu kadar gayrimenkul bağışı yapıldı, şu vakıf kara para aklıyor gibi konuların ne anlama geldiğini araştırıp sizlerle paylaşmak istiyorum.

Başlıyoruz;

Vakıf kelimesi köken olarak Arapça kökenli bir kelime olup, anlam olarak “alıkoyma, durdurma, tutuklama, duruş, kımıldanmama, tamamen vermek, büsbütün vermek, bağışlamak” anlamlarına gelmektedir. ( biz sadece “bağışlamak” anlamını biliyoruz değil mi )

Anayasamızın 33 üncü maddesinde dernek kurma, üye olma hürriyetinin aynısının vakıf kurmak için de geçerli olduğu hüküm altına alınmıştır.

Medeni Kanunun 101 inci maddesinde ise vakıflar, “gerçek veya tüzel kişilerin yeterli mal ve hakları belirli ve sürekli bir amaca özgülemeleriyle oluşan tüzel kişiliğe sahip mal topluluklarıdır.” şeklinde tanımlanır ve vakıflar ile ilgili “Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz. “ der. Yani ben herhangi bir siyasi teşekkülü veya cemaati beslemek adına vakıf kuramam. Bu sınırların dışına çıkmak suretiyle vakıf kurup faaliyet yürütürsem vakfımın kapatılması gerekir.

Vakıf, bir mülkiyetin veya malın tamamen ve kalıcı olarak toplumun ya da insanlığın yararına bırakılmasıdır.[1]

Vakfetmek, para ya da gayrı menkulün kamuya, halka yani insanlığın yararına kullanıma sunulması olarak açıklayabiliriz.

Peki soru şu?

Madem amaç kamuya, halka sunmak, neden devletin kurumları kamuya yani halka ait olanları vakıflara bağışlayıp hatalı iş yapar? Hatta bırakın onu bir devlet görevlisi “adama, kişiye, kişilere gruplara, cemaatlere, vakıflara, derneklere hizmet işi bitti.” derken diğer bir devlet görevlisi “TÜRGEV’e, TÜGVA’ya, Ensar’a ve ilim Yayma’ya çatlasanız da patlasanız da destek vermeye devam edeceğiz” der.

Bunun bir açıklaması olmalı değil mi?

Bir kişinin görevi, sadece ve sadece görevli bulunduğu mahallin müşterek ihtiyaçlarını, hemşericilik sınırları çerçevesinde halka hizmet etmek olarak tanımlanmış iken neden kendi hemşerilerine çatlasanız da patlasanız da der?

Aslında şu soruyu tekrar sorup başlayalım.   Madem amaç kamuya, halka sunmak, neden devletin kurumları kamuya yani halka ait olanları vakıflara bağışlayıp hatalı iş yapar?

Bu hatalı işlem bilinçli bir tercih midir?

 Bu soruların cevaplarını okuyucu arayadursun biz Anadolu Ajansının 29.04.2017 tarihli “FETÖ Kara Paraları Şirket ve Vakıf Üzerinden Aklamış” başlıklı haberinden bir bölüm aktaralım.

Bazı vakıfların hesap hareketlerine de yer verilen iddianamede, şunlar kaydedildi:

"Bursa ve dışında faaliyet gösteren ağırlıklı ticari firmaların ve ortaklarının, nakdi ve çek olarak yaklaşık 40 milyon liralık yüksek tutarı, ticari hayatın olağan akışına aykırı olarak FETÖ/PDY çatısı altında faaliyet gösteren ve kapatılan Uludağ Kültür ve Eğitim Vakfına aktardıkları tespit edilmiştir. FETÖ/PDY çatısı altında faaliyet gösteren Uludağ Kültür ve Eğitim Vakfı yöneticileri ile bağış yapan firma ve ortaklarının bankalardaki kara para trafiği de mercek altına alınmış olup, bu kapsamdaki kişi ve firmalar tespit edilmiştir.

Bursa Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında adı geçen vakıfta yapılan aramalarda ele geçen defter, evrak, belge üzerinde ilk yapılan incelemede, vakfın eski mütevelli heyeti başkanı tutuklu Hilmi Gülcemal'in vakıftaki odasındaki aramalarda ele geçen 6. ve 7. sıra nolu dokümanlarda da Bursa'da faaliyet gösteren, listedeki firmalarla bağlantıları yani 'himmet' adı altında çek, nakit ve senet tahsil işlemlerinin 'zimmet' başlığı altında belirtilen kişilerce yürütüldüğü anlaşılmıştır."

Yukarıda aktardığım haberde, bazı vakıf ve şirketlerin aslında kuruluş amacından sapma ihtimallerinin olabileceği ve tabi ki bunun er ya da geç ortaya çıkacağı gerçeğidir.

Vakıflar devlete ait yani kamunun malı olan menkul ve gayrimenkul mallar üzerinden rant devşiremez, bu mallar üzerinden çıkar sağlayamaz.

Bir çeşit “Kıyı Bankacılığı Off-Shore” hesap modeli olan ve vergi kaçırmak, kara para aklamak amacıyla vakıf kurulamaz.

Devletin kamu personeli yerleştirme, çalıştırma politikasına aykırı olarak torpil ile işe alım ve bunlar üzerinden çıkar sağlama yoluna gidemez.

Sonuç olarak yukarıda medeni kanundan alıntılayarak aktardığımı tekrar aktararak bitiriyorum;

Cumhuriyetin Anayasa ile belirlenen niteliklerine ve Anayasanın temel ilkelerine, hukuka, ahlâka, millî birliğe ve millî menfaatlere aykırı veya belli bir ırk ya da cemaat mensuplarını desteklemek amacıyla vakıf kurulamaz. (Medeni Kanun Madde 101)

İster dindar olsun, ister seküler, ister sağcı olsun, ister solcu, bir cemaat veya belli bir zümreye çıkar sağlamak amacıyla kurulan her vakfın malları zamanı geldiğinde müsadere edilmeye mahkumdur. 

İşte bu nedenle “kamu yararı” kavramını her yurttaş ve her devlet görevlisi içselleştirecek.

Yani adama, kişiye, kişilere gruplara, cemaatlere, vakıflara, derneklere hizmet işini bitirmeliyiz.

Sosyal medya hesaplarım;

Twitter: mehmetsimsek__

Instagram: by.mehmetsimsek

 

[1] Vakıf Müessesesinin Gelişimi Ve Mahiyeti Tarihsel Bir Değerlendirme, Yasin AYYILDIZ, Ali Rıza ABAY