Ülkenin gündemine dair önemli bir soru gibi görünse de başlık, aslında İtalyan toplumbilimci ve bürokrat olan Gaatano Mosca’nın Sicilya mafyası ile ilgili olan kitabının adı. Bugün sizlere bu kitabın içeriğine dair bilgi paylaşıp, sizlerle birlikte günümüz Türkiye’sinde karşılığını arayacağız.
Mosca, kısaca mafya ruhunu, örgütlü azınlığın örgütsüz çoğunluğa tahakkümü şeklinde tanımlıyor. Ve mafyayı gelecekte ayakta tutacak şeyin ise toplumsal adaletsizlikler, siyasi seçkinlerin ve sermaye sahiplerinin çıkarları gereği mafya ile güç paylaşımına gitmesi olduğunu belirtiyor.
Sadece yukarıdaki tanımla ve mafyanın ayakta kalma sürecine ilişkin bu çarpıcı tespitler bile ülkemizde ki mafyatik süreçlere ilişkin fener olmaya başlıyor.
Mafyanın kendi içinde bir ruhu ve etik anlayışı olduğunu belirten Mosca, mafya ruhunu; haksızlığa uğrayan, mağdur edilen bir kimsenin adalet aramak için devletin adli makamlarına veya emniyet yetkililerine başvurmasını zayıflık veya korkaklık olarak işlendiğini, dolayısıyla mafya ruhu denilen şeyin sessizlik yasası olduğunu belirtir.
Mafyanın etik anlayışını; mafya üyelerini herhangi bir organize suç örgütünden, kanun tanımaz haydutlardan, katillerden, tecavüzcülerden ayıran en önemli özellik özgün bir etik anlayışların olduğu ve bu etik anlayışın özellikle 19.yy‘da devletin bıraktığı otorite boşluğunda göreceli de olsa o boşluğu doldurmaları olarak tanımlar. Ayrıca mafyanın hiçbir suretle kendilerine mafya demedikleri gibi birbirlerine “şerefli insan” diye hitap ettiklerini belirtir.
Devletin otorite boşluğunda mafyanın kendine alan açtığı en önemli yerler zengin ve eğitimli sınıflara nazaran, eğitimsiz ve yoksul bölgelerdi. Eğitimsiz ve yoksul kesimlerin toplumdan dışlanmış hisseden kimi bireyleri mafya ile klanlarının içine girerek yeni birer kimlik sahibi oluyor. Bu yeni kimlik kimi zaman bir intikam aracına dönüşebiliyor.
Mosca, mafyanın devletin içindeki bürokratlar veya siyasetçiler ile olan ilişkilerini tanımlarken “kravatlı mafya” şeklinde bir tanımlamaya gidiyor. Sicilya’da temsili hükümet sisteminin kurulması ile birlikte genel ve yerel seçimlere katılmanın büyük fırsatlara gebe olduğunu gören mafya, seçimlere müdahale etme hatta aday olma gibi yeni bir modele dönmüştür.
İtalyan yetkililerin mafyanın varlığını kabul etme sürecinin 1962 yılında parlamentoda kurulan Mafya İle Mücadele Komisyonu ile resmiyete kavuştuğunu belirten yazar, özellikle bu süreçten sonra sağ ve muhafazakar siyasi partiler ile mafyanın çıkarlarının örtüşmesi sonrası mafyanın 1970 ve 1980’li yıllarda başta inşaat şirketleri olmak üzere çeşitli şirketler kurduğu, mütaahitlik işlerine soyunduklarını ve bir yandan belediyelerin içini boşalttıklarını diğer yandan yaptıkları inşaatlarla Palermo, Catania, Napoli gibi kadim kentlerin mimari estetiğine aykırı yapılarla bu kentlerin dokusuna zarar verdiğini belirtmiştir.
Çok tanıdık geliyor değil mi? İnşaat sektörüne girip legal alanda kendine alan açmak.
Mosca, Sicilya adasındaki ahlaki çürümeyi şöyle açıklıyor;
“Devletin yetkili makamlarında oturanlar, desteklendikleri ya da kösteklendikleri siyasetçiler (mafya ile ilişkili) tarafından çevrilen dümenleri anlar anlamaz kendi işlerini kendileri görmeye karar verdiler ve böylece mafya klanları ve genel olarak suç şebekleri ile doğrudan, aracısız bir biçimde pazarlık yapmaya başladılar. (Birleşik Arap Emirlikleri ile ilişkilerimiz yeniden başladı) Bu da klanların, oy potansiyellerini kullanarak siyasi adaylardan kendilerine yakın bulduklarını desteklemelerine imkan tanıdı. Ve işte böylece, suç örgütleri, nüfuz sahibi kimseler ve kamu görevlileri arasında karşılıklı tavizlere dayalı sistem kurulmuş, sürdürülmüş ve pekiştirilmiş oldu. Bugün Sicilya’yı pençesine alan ahlaki çürümenin temel kaynağı, işte bu sistemdir. “Mosca’nın tanımlamasındaki tek bir kelimeyi “Sicilya’yı” çıkarırsak ve yerine ülkemizi koyarsak, günümüzde ayyuka çıkmış mafya ilişkilerinin ne denli tahribatlar yaratığını görmüş olacağız.
Toplumun adalete olan inancını yitirmesi bir ülkenin başına gelebilecek en önemli felaketlerden birisidir. Mafyanın tüm kanunsuz işlerine rağmen siyasetçilerle, bürokratlarla iyi ilişkiler geliştirmesi bu duygunun derinleşmesine yol açmaktadır.
Mosca, ile başladık onun sözleri ile bitirelim. Çünkü okuyacağınız bu kitapta 1800-1900’lü yıllar Sicilya’sındaki mafyanın kendine alan açma biçimi ile günümüz Türkiye’sinde film izler gibi Pazar kahvaltı sohbetlerinin ne derece benzer olduğunu göreceğiz. Namusu maaşı kadar söyleminin kimi gazetecilere söylenmekle birlikte aslında kendi üyelerinin sadakatlerini hatırlatmak üzere kurulmuş cümleler olduğunu göreceğiz.
Sonuç olarak Mosca diyor ki;
“Bir kereden bir şey olmaz diyerek adalet ve yasalar önünde birilerine ayrıcalık tanındığında, bunun sonunun nereye varacağını kestirmek imkansızdır ve gün gelir işler öyle bir noktaya varır ve bu ayrıcalıklar öyle bir genişler ki medeni bir toplumun sahip olduğu tüm ahlaki değerler yerle bir olur. Umarız ki bizi yönetenler, bütün bu tecrübelerden gerekli dersleri çıkararak bu acı gerçeği eninde sonunda idrak ederler.”