Vatansever (Yurtsever)
Milliyetperver (Ulussever)
Ulusalcılık (Milliyetçilik)
Vatanperverlik (Yurtseverlik)
Memleketperverlik (Memleketçilik)
Milliyetçilik (ulusçuluk, ulusalcılık, nasyonalizm)
Yukarıdaki sözcüklerin anlamlarını bildiğim halde, TDK dan bakarak yazdım. Ne olur, ne olmaz!
Bizler, aynı şeyleri söylerken bile ayrışabilen bir kuşaktan geliyoruz. "Dikkatli olmak gerek!" diye düşünüyorum.
Bu sözcüklere, konuşma dilimizde, az da olsa farklı anlamlar yüklememize rağmen, yazı dilimizde hemen hemen hepsine eş anlamlar yükleriz. Yurt dışındayken, "memleketten" kastımız, yurdumuzdur. Yurtta iken ise, "memleket" sözcüğünü, daha çok doğup büyüdüğümüz yer olarak anlamlandırırız. Bu ve benzeri küçük farklılıklar dışında, ilgili sözcüklere anlamdaş diyebiliriz. Kimilerimiz, yukarıdaki sözcüklerden bir kısmını kullanmaktan kaçınır, aynı anlama gelen, yakın veya eş anlamlısını kullanır.
Aslında aynı düşündüğünü görmez ya da görmek istemez. Konuştuğu kişiye; "Ben farklı düşünüyorum," demek ister.
Bilhassa siyasi ve ideolojik irdelemeler yapanlarda, bu durumu çok gözlemledim. Aynı şeyi söyledikleri halde şiddetli tartışıp, ayrışanlara da tanıklık etmişliğim vardır.
"Vatanseverlik, yurtseverlik, memleketseverlik, milliyetperverlik, Ulusculuk, ulusalcılık, vatanperverlik, nasyonalist," hangi sözcüğü kullanırsak kullanalım, kendimizi ifade ederken hangi sözcüğü seçersek seçelim, fark etmez. Önemli olan bu sözcüklerin kendileri değil, bu sözcüklerin taşıdıkları anlama uygun davranışlar sergileyip sergilemediğimiz ve gereğini yapıp yapamadığımızdır.
Yaşadığımız çağda vatansız yaşamak zor. Ulus devletler dönemi devam ediyor. Biter mi? Yeni bir dünya kurulur mu? bilemem. Keşke sömürüsüz, adil ve insani bir dünya kurulabilse ve bu yeni dünyada kardeş olabilsek. Ancak bu çok uzak bir ihtimal gibi duruyor. Birkaç milenyuma daha ihtiyacımız var gibi geliyor bana.
O halde, yaşadığımız çağda, mutlaka bir vatanınız ve bir ulus kimliğiniz olmalıdır. Aksi durumda ya sömürgesiniz, ya da köle.
Ulusal bir kimliğiniz varsa ve kendinizi ifade ederken yukarıdaki sözcüklerden birini kullanıyorsanız ne yaptığınız önem kazanır, ne dediğiniz değil.
Ulus kimliğini, ırk düzeyine indirgemeden, ulusal sınırlar içinde var olan tüm farklı kültürel değerleri yaşatabilmek, her farklı kültürün ayrı ayrı gelişmesine olanak sağlamak, birlikte yaşamanın ön koşulu, ulusların devamının olmazsa olmazıdır. Bu anlayış ve yaklaşımda birlik sağlayamayan hiçbir ulusun geleceği olamaz.
Söylemde ırkçılık reddediliyor, eylemde tam tersi duruşlar sergileniyorsa, orada parçalanma kaçınılmazdır.
Eğer ki yurtseverseniz, ya da aynı anlama gelen bir sözcükle kendinizi ifade ediyorsanız: İlk önce; tam bağımsızlıkçı ve özgürlükçü olacaksınız. Barışsever olacaksınız. İnsanınızın, kendi iç dünyasında yapmak istediği yolculuğa izin vereceksiniz. Onun varmak istediği hedefi siz değil, kendisinin belirlemesine fırsat tanıyacaksınız.
Faklılıklarınız zenginliğiniz, ayrılıklarınız çeşitliliğiniz, yurttaşlığınız çimentonuz olmalıdır.
Yurdunuz insanını; köken, inanç, cinsiyet, siyasi tercihine bakmadan sevebilmelisiniz. Yurdunuzu seviyorsanız; ilk önce beyin göçünü önleyecek, yetmez diyerek, dış dünyadan beyin transferi yapabilmelisiniz.
Emeğin değerini bilmeli, emekçi yurttaşlarınızın haklarını güvence altına alabilmeli ve onun sömürülmesine izin vermemelisiniz.
Aklı, bilimi en önde tutarak, hurafeden ve safsatadan uzak durup, çağdaş bir ülke haline gelebilmek için gayret etmelisiniz.
Çalışkan ve üretken olmalısınız. Toprağınızı, havanızı, suyunuzu, yakın ve uzak çevrenizi kirletmemelisiniz.
Yer altı ve yer üstü zenginliklerinize, maddi ve manevi değerlerinize sonuna kadar sahip çıkabilmelisiniz.
Zamanınızı en iyi şekilde kullanabilmeli, yaptığınız iş, her ne olursa olsun, hiç küçümsemeden, onu en iyi şekilde yapmalısınız. İşinize bir dakika bile olsa geç kalmamalı, zamanın en değerli varlığınız olduğunu unutmamalısınız.
En değerli kaynağınız olan insanınızı koruyabilmeli, büyüklerinizi sayabilmeli, küçüklerinizi sevebilmelisiniz.
Çocuklarınızı en iyi şekilde yetiştirmelisiniz. İyi okullar açacak, saygın üniversiteler kurmalısınız.
Araştırma ve geliştirmeye çok önem vermeli, plancı, projeci olmalısınız. Katma değeri yüksek mallar üretmelisiniz.
Ülkenizin ihracatını arttırıp, ithalatını kısabilmelisiniz. Kurumlarınızı ve sanayi kuruluşlarınızı, limanlarınızı, demiryollarınızı, köprülerinizi, hava alanlarınızı, hele hele topraklarınızı kesinlikle satmamalısınız.
Fikir özgürlüğünün kapılarını ardına kadar açıp, insanlarınızı damgalamamalı, kimseyi ötekileştirmemelisiniz.
Ulusal sınırlarınız içinde yaşayan herkesin bir değer olduğunu ve her birinin kendine özgü becerilerinin bulunduğunu, esas meselenin o yetenekleri bulup açığa çıkarmak ve ülke yararına kullanmak olduğunu bilmelisiniz.
Kendinize ve ülkeniz insanına güvenmeli, her türlü fırsatı yaratacak önlemleri yerinde ve zamanında alabilmelisiniz.
Şimdi hep beraber bir muhasebe yapalım: Ülkemizdeki etkili ve yetkililer, siyasi misyonu olanlar, kanaat önderi, sivil toplum ileri gelenleri, özellikle irdelenen sözcüklerden birini kendisine yakıştırıp, onun üzerinden geleceğini tasarlayanlar, sözünü ettiğimiz yaklaşımlardan kaçını, ne kadar uygulayabiliyorlar? Ülke çıkarlarını mı yoksa kendi kişisel, siyasi ve ekonomik çıkarlarını mı ön planda tutuyorlar?