Anasayfa
İKİ RENGİN ÖTESİ
Mehmet Ataman
19 Agustos 2021

Yaşadığımız coğrafyadan mıdır? Genlerimizden mi geliyor? bilemiyorum.

Sadece iki renge takılı kalıyoruz.

Ya siyahtan yanayız ya beyazdan yana.

Başka temel rengimiz yok. Ara renklerimiz ise siyahın ve beyazın tonları.

Ya siyahta kayboluyoruz ya da kirli beyazda "temizlik" kavgası yapıyoruz!

O güzelim güneşin sarı sıcağını, gökyüzünün mavisini ara ki bulasın!

Doğanın yeşilini bile görmüyor, turuncuyu hiç tanımıyoruz. "Motorları hep siyaha sürüyoruz."

Mora ise göz kapaklarımızın altında rastlıyoruz. Kimi zaman da vücudumuzun değişik yerlerinde.

Kırmızıyı tehlike sayıyor, görmemezlikten gelip, yöremize bile yaklaştırmıyoruz.

Yaşamayı kutsamak varken, ölümü kutsuyoruz.

Yaşatmayı öncelememiz gerekirken, öldürmeyi önceliyoruz.

Durum böyle olunca; “ya ölüyoruz, ya öldürüyoruz!”

Pandemik hastalıklarda aşı karşıtı oluyor, bulaştan ölüyoruz.

Yangın çıkmadan önce önlem almıyor, yanarak, ölüyoruz.

Hastalıklardan önce; koruyucu önlemler almıyor, beslenmemize dikkat etmiyor, basit bir hastalık sebebiyle ölüyoruz.

Trafik kurallarına uymuyor, kazalarda ölüyoruz.

Maden ocaklarında gerekli tedbirleri almıyor, grizu patlamalarında, çöküntülerde ölüyoruz.

Barışı değil, savaşı önceliyoruz, bizim savaşımız olmasa bile, bulaşıp, çatışmalarda ölüyoruz.

Kötü binalar, derme çatma konutlar yapıyor, depremlerde ölüyoruz.

Dere yataklarını yerleşime açıp, kuvvetli bir yağışın ardından, sele kapılıp, ölüyoruz.

Yüzme bilmeden denize girip, kıyıdan uzaklaşıyor, boğularak ölüyoruz.

İrademizi kullanıp, önlem almıyor; "kader-kısmet," deyip, boş veriyor, iş kazalarında ölüyoruz.

Bir de öldürdüklerimiz var:

Farklı etnik kimliklerimizi zenginliğe çeviremiyor, aksine ayrışma sebebi sayıp, düşmanlaşıyor, hiç yoktan birbirimizi öldürüyoruz.

İnançlarımızı gönüllerimizde yaşayamıyor, sosyal hayata taşıyıp, ayrışıyor, sonrasında din ve mezhep çatışmalarında birbirimizi öldürüyoruz.

Kadınlarımızı mülkiyetimizde kayıtlı gibi görüp, ayrılmak istediklerinde öldürüyoruz.

"Çok seviyorum!" dediğimizi; "aşkıma karşılık alamadım, başkasına yar etmem," deyip, öldürüyoruz.

Her türlü tatbikat öncesi gerekli tedbirleri almayıp, tatbikat esnasında, görevlilerimizi öldürüyoruz.

"Akla, bilime inanmayıp, doktorun değil, komşumuzun, arkadaşımızın tavsiyesiyle ilaç kullanıp, kullandırıp, istemeden de olsa, kendimizi veya en sevdiklerimizi, öldürüyoruz.

Tarihi eserlerimizi yok ettik, geçmişimizi öldürdük, ayılmadık, öldürmeye devam ediyoruz.

Kurum ve kuruluşlarımızı yok ettik, ülkemizin hafızasını öldürdük, öldürmeye devam ediyoruz.

Gelenek, görenekleri es geçtik, insani değerlerimizi öldürdük, öldürmeye devam ediyoruz.

Anayasaya, yasalara, tüzüklere ve kanunlara uymadık, demokrasiyi öldürdük, öldürüyoruz.

Çevre duyarlılığına uymadık, havaya zehirli gazları saldık, fabrika bacalarına filtre takmadık, sanayi kuruluşlarının atık sularını arıtmadan çevreye saldık, aşırı derecede kimyasallar kullandık, doğayı öldürdük, öldürmeye devam ediyoruz.

Sonuçta:

İyimser olamıyor, karamsarlığa kapılıp, ruh sağlığımızı da bozuyoruz.

Sevinmek varken, üzülüp duruyoruz. Gülmek varken, ağlaşıp duruyoruz.

Eğlenmek varken, somurtup somurtup duruyoruz.

Koca bir ülkeyi cehenneme çevirdik, cayır cayır yanıyoruz, farkına varamıyoruz.

İklimleri bile değiştirdik, doğanın dengesini bozduk, en küçük faciada ölüyoruz.

Tarım alanlarını imara açarak, her yeri betonla kapladık, tarımda bile kendimize yetemiyoruz.

Muhafazakar olduğumuzu söyleyerek, hiç bir şeyi muhafaza edemiyor, geçmişle bütün bağlarımızı kesiyoruz. Ardından hamasi nutuklar atıyoruz.

Bütün kaynakları tükettik, sanayi kuruluşlarımızı, bankalarımızı, yabancılara sattık, her alanda dışa bağımlı bir hale geldik, sıra topraklarımıza geldi, halâ birbirimize milliyetçilik taslıyoruz.

Hepimiz siyaha bulandık, giderek tek renge düştük, halâ anlamsız ton kavgaları yapıyoruz!

Bunca acıya, bunca ölümlere rağmen, bir türlü diğer farklı renkleri keşfedemedik, renksizlikten şikâyet ediyoruz.

Haydi, var olan bütün renkleri tanımaya, hatta yepyeni ara renkleri keşfetmeye çıkalım!

Var mısınız?