Anasayfa
YÜZEN ADALAR
Süheyla Bayrak
28 Temmuz 2021

Yüzen adaları, dünyada ilk defa, İtalyan din adamı, 1671 yılında keşfetmiştir. Bataklık, çamur arazilerde, su kamışı ve sazlıklar gibi sucul bitkiler, göl kıyısından açığa doğru genişler. Adacıklar, kıyılarda biriken, sazlıkların sapları, sarıcı kökleri ve kök çürüklerinin erozyonla gelen toprakla kaynaşması sonucunda, yüzlerce yılda, oluşur. Su derinliği arttığında, kıyıdan kopar. Bitki kökleri, toprağa ulaşamaz. Adaların altında, sucul yaşam çok zengindir. Bu durumda kök kümeleri, üst taraftaki bitki örtüsünün oksijenini kullanır. Rüzgâr vb. dış etkenlerle hareket edebilir. Su seviyesi azalırsa, yeniden sığ kıyıya bağlanır.

* Sudan hafif olan adaların, suyu emerek ağırlaşmaları ve batmaları gerekir. Altta çürüyen bitkilerin ürettiği metan gazı, köklerin arasına takılır ve adacıkların su yüzünde kalmasını sağlar. Su dengesi korunamayan, su seviyesinin azaldığı alanlarda, çökmüş karayla tekrar bütünleşirler. (Prof. Dr. İhsan Bulut) *

Dünyada yüzen adaların olduğu göller, göletler daha çok yarı kurak, dağlık, yükseltisi, eğimi ve erozyonu fazla ülkelerde görülür. Ulaşım zorluğu nedeniyle halk, yüz civarı yüzen adalı göllerimiz olduğunu bilmiyordu. Artık her yere ulaşabiliyoruz. Göç ediyoruz. Şehirlere sığmıyoruz. Doğal hayattan uzaklaştık. Tarımla uğraşmaktan vazgeçtik. Öngörüsüz projelerle, hiç boşluk kalmamacasına arazileri, dağ tepe betonlarla doldurduk. Yer kalmayınca, ”Müflis tüccar, züğürtleyince eski defterleri yoklarmış.” örneği, binlerce yılda oluşmuş doğal alanların, ekosistemlerini talan etmeye başladık.

Sulak alanların, ilginç ve hassas ekosistemleri var. Özenle korunması gerekir. Dünyadan ve Türkiye’den bir iki farklı örnek, ilginizi çekecektir.

Titicaca Gölü; (Yerel dillerine göre, Titihaha) Dünyanın en yüksek gölü. Peru’dan, Bolivya’ya geçişte yer alıyor. Her iki ülkeye kıyısı olan gölde, onlarca yüzen ada var. Halk, doğal adalarda değil, Totora denen sazlardan yaptıkları yapay adalar üstüne, yine sazdan yapılmış evlerde yaşıyor. Beş bin yıldan beri İnkalar soyundan olan Uroslar için, totoralar çok önemli. 20-25 yıl ömrü olan adaları ve evleri çürümeye başlayınca bunlarla yenileniyor. Köklerinden ilaç yapıyor ve çiçeklerini de çay olarak içiyorlar.

Halkın çok sade yaşamı var. İnka gelenekleri hüküm sürüyor. Kadın egemen, bir toplum. Aymara dili konuşuluyor. Dillerinde, Evet- Hayır kelimesi yok. “Belki olabilir” var. Teşekkür etmek yok. Onun yerine “Tanrı sana bunun karşılığını verecek” var. Ana karanın, kanunlarından ve vergilerinden bıkan, yerli halk, Uros Adalarında yaşamayı tercih ediyor. Hükümet vergi almıyor. Geçimlerini, balıkçılık yaparak, avladıkları göl kuşlarını, ürettikleri geleneksel eşyaları turistlere satarak sağlıyorlar. Ulaşım, totoralardan yapılmış ejderha başlı, uçları kıvrık, geleneksel teknelerle yapılıyor. Adalar üzerinde, bir sağlık ocağı ve bir ilkokul var. Okuyarak, meslek edinmek isteyenler şehirlere gidiyor.  

  ***

İnle Lake Gölü; Burma (Myanmar); Sığ göl kıyısında, bambudan kazıklar üzerinde, yaşam alanları oluşturan köylüler, gölde yüzen adalarda yaşamıyor. Adayı motorla yüzdürerek, evlerinin önüne getirip bağlıyorlar! Ne için? Üstünde tarım yapmak için! Tarlaya gidemezsen, tarla sana gelir. 

   ***

Konya Tuz Gölü; Dünya’nın en tuzlu göllerinden biri olan gölde, su içi bitkileri olmadığı için, yüzen adaları yok. Çevresindeki bataklıklarda sadece buraya özel, endemik tuzcul bitki ve çiçekleri var. Binlerce yılda, kendi ekosistemini oluşturmuş. Yeraltı su seviyesi 8-10 metreyken çevre halkı artezyenle su çekerek, sulu tarım yaptıklarından beri, su seviyesi 100-150 metre aşağı iniyor. Göl ve çevresi tatlı suyla beslenemiyor. Bataklığın zengin bitki örtüsü de çöle dönüşüyor. Bu nedenle, Flamingoların (Allı Turna) yaşam alanları daralıyor. Kuşların nesli tükenmek üzere. Binlerce kilometre yoldan gelip, bataklıklarda kuluçkaya yatıyor ve sonbaharda yavrularını alıp, dönüyorlardı. Geçtiğimiz günlerde yavru ölümleri haber olunca, bir yetkili “Zehirlenme olayı yok. Yavrular suya ulaşamamış” dedi. Sonuçta yavrucuklar, bilinçsiz tarıma kurban oldular.   

   ***

Adıyaman Çat Barajı Gölü; Baraj, Abdülvahap çayı üzerinde, 1985-1996 yılları arasında Toprak- Kaya Gövdeli, dolgu tipi. Sulama amaçlı inşa edilmiş. Yetkililer, yüzen adalar ve baraj çevresinde, halı saha, konaklama için butik otel, kır düğünü salonu, tekne turları, adacıkların kıyıya vurmaması için, çelik halatlar vs. olan, bir proje hazırlığı içindeler.

Barajın çevresindeki çok eğimli ve çıplak arazileri, teraslama yaparak veya Kapari (gebere otu) gibi bitkilerle donatarak, erozyon önlenebilir. Barajın ömrü uzar. Yapılma amacına uygun, değerli bir proje olur. Adıyaman, tarih boyunca, medeniyetlerin harman olduğu bir yer. Kazmayı vurduğunuz her yerden tarih fışkırıyor. Turizme açılma fikrinizi, Tarih Turizmine ve hazırlamış olduğunuz, çok beğendiğim Tarım Projesine kaydırın. Böylece ülkemiz için, çok daha hayırlı işler yapmış olursunuz.

Günümüzde, Turist Profili çok çeşitlendi. Korunması çok daha önemli olan yüzen adalar, Doğa Turizmi, Ekoturizm, Bioturizm açısından, gözde yerlerdir. Yapılacak, seyir alanları, bilimsel inceleme, fotoğraf çekme alanları gibi tesislerinin yapımında, sadece doğal malzeme kullanmak en önemli koşul elbette. Efendim, çevresine turist konaklama yerleri yapalım.. Piknik yerleri olsun.. Çocuklara eğlence parkı da olsun.. gibi projelerden, rantiye ve şantiyelerden uzak durun. Sadece milletin, çer-çöpünü temizlemeye ordu olsa yetmez. Dimyata pirince giderken, evdeki bulgurdan olmayalım.

Sevgi ile.