Anasayfa
MUSİLAJ
Mehmet Ataman
09 Temmuz 2021

Evrenin sonsuz olduğunu kavradık ya!

Dünyayı da çok büyük bildik.

Ormanları uçsuz bucaksız, denizleri engin, ırmakları hep akar saydık.

Gölleri kurumaz, toprakları kirlenmez sandık.

Hava nasılsa her yerde var ve tükenmez diye, her bacadan zehir saldık.

Her nehrin kenarına bir fabrika kurduk.

Köyleri boşalttık, şehirleri, büyüttükçe büyüttük.

Atıklarımızı her yana saldık.

Ayrıştırma, arıtma nedir? bilmedik. Geri dönüşümden bihaber kaldık.

Her deniz kenarına, her koyun kıyısına apartman diktik, villa kondurduk.

Fabrikalarımızı en verimli tarım topraklarına yaydık.

Madenlerimizi çıkaracağız diye, siyanüre bulandık.

İçindeki canlıları hiç düşünmeden, ormanları yakarak, imar alanları yarattık.

Zararlılarla mücadele edeceğiz, diye, her yanı kimyasala buladık.

Deniz diplerindeki deniz hıyarlarına bile rahat vermedik.

Av merakına, spor gözüyle bakıp, geyikleri bile avladık.

Her şeye; "Para eder mi?" gözüyle baktık.

Bütün bir ülkeyi ranta kurban verdik.

Ne var, ne yok, sattık. Kredi kullandık, borçlandık, nerede göl, deniz, akarsu varsa kıyısında yazlık yaptık.

Tam sefasını sürecektik ki: Aa! bir de baktık; "musilaj" Allah Allah!

Bu da ne? Nereden çıktı bu bela? Hayret ettik!

Bizdeki de ne şans, dedik.

Ne bekliyorduk acaba? Niçin hayret ediyoruz?

Hiç dönüp, geri bakmadık.

Yahu biz; "Ne halt ettik?" demedik.

Geleceği düşünmedik.

Torunlarımızı geçtik.

Çocuklarımız bile hiç aklımıza getirmedik.

Doğayı sadece kendimizin bildik.

Yeryüzünde hiç arı ve böcek olmazsa, canlılığın kaç yıl devam edebileceğini merak etmedik bile.

Yedik içtik, oynadık.

Vurduk, kırdık, tatmin olmadık.

Fakiri tok saydık; ama zengini doyuramadık.

Doğanın, sadece bize ait olmadığını bir türlü kavrayamadık.

Her canlının yaşam alanına müdahil olduk. Kelebeğe bile yaşama alanı bırakmadık.

Garibimin bütün ömrü, bir yılı bile bulmaz. Bir haftada göçenlerleri bile varken.

Hiç şaşırmayalım, hiç hayret etmeyelim.

Bugünleri biz davet ettik.

Şimdilerde, bu yaz sıcaklarında girecek su bulamıyoruz.

Durun hele: "Bu daha iyi günlerimiz. Daha neler olacak!"

Bırakın serinleyecek suyu, içecek su bile bulamayacağız.

Pişirecek eti, kızartacak balığı geçtik, ısıracak ekmeği bulamayacağız.

Kabuğunu kemirecek ağaç bulursak, ne âlâ!

Dünya çok büyük ha!

Doğa tükenmez öyle mi?

Biz, sadece geleceğimizi değil, kendi türümüzü de yok ediyoruz.

Sahi, böyle giderse; yer yüzündeki insan türü, daha kaç yüz yıl (bin yıl, diye sormaya cesaret edemedim) yaşar?

Aklıma, Kızıldereli şef Seattle'nin sözü geldi.

Hep yazdım, yine yazayım: Beyaz adam; "Son ırmak kuruduğunda, son ağaç yok olduğunda, son balık öldüğünde, paranın yenemeyeceğini anlayacak, ama..."

Bir güzel sözü daha var şefin: "Dumanlar püsküren bu demir atın, bir bufalodan daha değerli olduğuna aklım ermiyor."

Sizin eriyor mu?