Okuduğunuz haber
KURTULUŞ SEMT TARİHİNDEN NOTLAR
Anasayfa   /    TOPLUM    /    KURTULUŞ SEMT TARİHİNDEN NOTLAR

KURTULUŞ SEMT TARİHİNDEN NOTLAR

İstanbul’un bir eski halk şarkısı; “Büyükdere ve Tarabya; Tatavla ve Yeniköy/İstanbul'u güzelleştiren işte bu dört köy!..der.

TOPLUM      13 Eylül 2019 - 12:24     0

KURTULUŞ SEMT TARİHİNDEN NOTLAR

Köy olduğu zamanlarında Kurtuluş’u;şehri güzelleştiren, diğer bir deyişle anlamlandıran dört köyden biri olarak kabul eden bu şarkıdan başka, semtin kendine özel ve “Tatavla Havaları” olarak bilinen bir de şarkı repertuarı vardır. Bu repertuar, 20. yüzyılın ilk yarısında longplay’lere kaydedilmiş ve bu sayede derli-toplu olarak günümüze ulaşabilmiştir.

Eski adı Tatavla olan Kurtuluş semtinin o dönemlerde, şarkıları gibi kendine özgü halk dansları da meşhurdur ve literatürde yeri vardır.

Tatavla şarkı ve danslarının semtte icra edildiği yerler ise ağırlıkla köyün meyhaneleridir. Bu mekânları ile şehirde ün yapan semt, yabancı seyyahların da uğrak yeridir. Bir yandan ürkseler de burayı ziyaret etmekten kendini alamayan seyyahlar, bu hissiyatlarını sonraları seyahatnamelerinde kaleme almıştır.

Günümüzde bir kısmı Şişli, bir kısmı Beyoğlu ilçesine bağlı 5 ayrı mahalle muhtarlığı bulunan bu kadim semtin başka meşhur şeyleri de vardır. Örneğin tulumbacıları meşhurdur. Su kuyuları, at tavlaları, külhanbeyleri, kunduracıları, bostanları, genç kızlarının örgü işleri meşhurdur. Bir meşhur şeyi daha vardır ki; Müslüman coğrafyada tektir. O da karnavalıdır. Venedik ve Rio karnavallarıyla aynı kökten gelip bu iki karnaval ile akraba olan Tatavla (Kurtuluş) Karnavalı, ne yazık ki 1941’de çıkarılan bir kanun ile yasaklanmış, 1942’den itibaren de bilinen anlamda açık havada kutlanması ortadan kalkmıştır. Böylece Rio ve Venedik karnavalları gibi dünyaca bilinen ve şehrin önemli bir turist kaynağı olabilecek fırsat kaçırılmıştır.

 İlk kuruluş dönemlerinde, kiraz ağaçlarının bolluğundan dolayı Kirazlı Köy olarak adlandırılan ve kadınlarının özgüveni ile tanınan Kurtuluş semti, verimli bostanları, bolca bulunan su kaynakları ve geniş otlakları ile Cenevizli zenginlerin at ahırlarının (tavla) merkezi haline gelir. At tavlaları semtin isminin Tatavla’ya evrilmesine neden olur. Ve kelime “tavlalar” anlamına gelmektedir.

 En tepe noktasında Ay. Tanaş isimli küçük bir ibadethanesi bulunan ve yüzü Kasımpaşa’ya dönük bir yerleşime sahip olan Tatavla’nın otlakları, Fatih Sultan Mehmet döneminde, Kağıthane’ye kadar, saray atları için kullanılmaya başlanır.

Kanuni Sultan Süleyman dönemi ise semt tarihinin köşe taşlarından biridir. O dönem artık iyice büyüyen tersane, sonradan adına Kasımpaşa denilen köyün de büyüme nedenidir. Burada nüfusun artmasının getirdiği ihtiyaç ile köyün (Ay. Dimitri) kilisesi camiye çevrilince, buradaki Ortodoks cemaati ünlü ikonalarını da alarak Tatavla’ya çıkarlar. İkonanın gelmesiyle birlikte köyün küçük kilisesi Ay. Dimitri ismini alır. Zaman içinde büyütülen kilise, hala aynı isimle ve Kurtuluş son durakta, aynı yerdedir.

Semtin tersane ile ilişkisi bu kadarla kalmaz. Ege Adaları’ndan getirilen Rum savaş esirleri, denizcilikteki vasıflarından ötürü tersanede çalıştırılmaktadır. Yetenekleriyle kısa sürede güven kazanan bu esirler, özgürlüklerine de kavuşur. Fakat memleketlerine dönmek yerine İstanbul’un Rum semtlerinden evlenmekte ve döneminde homojen bir Rum köyü olanTatavla’ya (tersanelere çok yakın olduğu için) yerleşmekte, tersanede de çalışmaya devam etmektedirler.Direkçiler bir sokakta, mekkareciler bir başka sokakta gibi, kendi içinde gruplaşarak otururlar. Sokak isimleri de bu yerleşime göre oluşur. Ki hala devam eden Direkçibaşı Sokak, Mekkareci Sokak gibi isimler bu mirasın ürünüdür.

Tatavla’ya yerleşen ilk kuşak Ege Adalılar, Barbaros Hayrettin Paşa’nın getirdiği esirlerdir. Azat edildikten sonra Barbaros’un onların üzerindeki hamiliği devam eder. Aynı hamilik semt için de geçerli hale gelir. Sonraki dönemde Piyale Paşa’nın özellikle Sakız Adası’ndan getirdiği esirlerin de aynı süreçlerden geçmesi ile hamilik Piyale Paşa ile devam eder ve gelenekselleşir. 1821’e kadar Kaptan-ı Derya’ların Tatavla hamiliği sürer.

1856’da yaşanan Kırım Savaşı nedeniyle getirilmiş ve tersanede kürek mâhkumu olarak çalıştırılan 163 Rus askeri, çıkan bir veba salgını ile toplu şekilde ölür. Ortodoks esirleri, dini vecibeleri yerine getirerek defnetmek isteyen Tatavlalı din adamları, tüm ölüleri alır ve ritüeliyle gömerler. Bu olay nedeniyle Rus Konsolosluğu’nun Tatavla’ya yaklaşımı daima sıcak olur. Bütün davetlere köy protokolü de çağrılır. Bu durum ise 1917 Ekim Devrimi’ne kadar sürer.

Semte Rumlardan başkasının yerleşmemesine dair 1793 yılında bir padişah fermanı alan Tatavla, bu homojenliğinin getirdiği tüm renklere sahip bir İstanbul semti olarak yaşar.

Tanzimat sonrası şehirde kurulan ilk kubbeli kilise de buradadır. Hala ayakta olan Ay. Tanaş Kilisesi, şehir mimarisinde bu özelliğiyle de öne çıkar.

Bir başka ilk ise, semtte kurulan spor kulübüdür. Türkiye’deki ilk sistematik spor kulübü 6 Nisan 1896’da Heraklis (İraklis) Jimnastik Kulübü ismiyle burada kurulur.Sonradan Tatavla Jimnastik Kulübü olan kurum, halen Kurtuluş Spor Kulübü olarak devam etmektedir. Bir semt kulübü olmasına rağmen ülke basketbolunda önemli bir yere sahip olmayı sürdürmektedir.

Hemen belirtmek gerekir ki; olimpiyatlarda ülkemize ilk altın madalyaları kazandıran sporcular da Tatavla Spor Kulübü’nün jimnastikçileridir. Yorgo ve Aleko Alibrandis kardeşler, 1906 Atina ara olimpiyatlarında iple tırmanma ve pentatlon dallarında altın ve gümüş madalyaları kimseye bırakmaz. İple tırmanmada altın alan Yorgo Alibrandis, bunu dünya rekoru kırarak elde etmiştir. Bu dal, 1950’lerde kaldırılana kadar Aleko’nun rekoru henüz kırılamamıştır. Dolayısıyla bu rekor, hala Kurtuluş’tadır. Niko Alibrandis ise pentatlonda altın madalya alırken kardeşi Yorgo da gümüş madalyayı alır.

Kurtuluş Spor Kulübü’nün salonu ise ülkemizdeki ilk kapalı spor salonlarındandır. Kendisi bir Tatavlalı olan 1. Dünya Savaşı’nın ünlü silah tüccarı Sir Basil Zaharof tarafından inşa ettirilmiştir. Bu nedenle ismi, Zaharofio olarak konulan salon, özgün mimarisiyle hala kullanılmaktadır.

Kurtuluş’un Sinemköy bölgesi ise bir İngiliz levanten semti olarak gelişir. 1802’de İstanbul’a gelen İngiliz tüccar grubu içinde bulunan Simeons isimli biri, saray ile elmas ticareti yapmaya başlar. Dönemin padişahı II. Mahmut’un güven ve samimiyetini kazanan Simeons’a Tatavla sırtlarından geniş bir arazi verilir. Dolapdere’ye kadar devam eden bu arazinin içine bir çiftlik kurup çilek yetiştirmeye başlayan Simeons’a atfen buranın adı zamanla Sinemköy’e dönüşür. Zamanla bir yerleşim yerine dönüşür.

Sinemköy’ün biraz yukarısında şimdiki Pangaltı bölgesi ise 1840 civarında İtalya’nın Bolonya bölgesinden gelen Gioavanni Battista Pancaldi isimli birinin buraya bir han ve birahane kurması ile oluşmaya başlar. Semte ismini de bu şahıs vermiş olur.

Öte yandan 19. yüzyılın ortalarına doğru şehirde yaşanan kolera salgını nedeniyle yerleşim Pera’dan günümüzdeki Harbiye, Osmanbey, Şişli yönüne doğru kaymaya başlar. Günümüzün Elmadağ’daki trafik ışıklarından başlayıp Osmanbey’e kadar uzanan geniş bölgenin tamamına o dönem Pangaltı denmektedir.

Eski semtin sırtlarında oluşan bu iki mahalleyi, 1911 yılında tramvayın gelmesi, birbirine ve Tatavla’ya bağlar. Tramvay, Tatavla’nın yüzünün Kasımpaşa’dan Şişli’ye doğru dönmesini de sağlar. 11 numaralı tramvay, (belki de 1911 yılında kurulduğu için 11 numaralı denmiştir) günümüzün Harbiye, Pangaltı, Kurtuluş güzergâhını kullanmaktadır. Bu hat, şimdiki Kurtuluş ana caddenin oluşmasını sağlar. Hattın üzerine kargir apartmanlar yapılmaya ve Pera’nın Hıristiyan zenginleri ile bir kısım Müslüman zengin buraya yerleşmeye başlar. Günümüz Kurtuluş semti böyle biçimlenir.

Fakat semtin kaderini Ocak 1929’da yaşanan büyük yangın felaketi değiştirecektir. Hava şartlarının olumsuz etkisi ve rüzgârın varlığıyla 500’den fazla ev, bir gecede yokolur. Can kaybı olmasa da yaralılar vardır fakat zaiyat, bir semt için akıl almaz derecede büyüktür. Semt sakinleri arasından göç edenler olur. Nisan 1929’da ise semtin ve tüm sokaklarının ismi değiştirilir. Böylece Tatavla ismi Kurtuluş’a evrilir.

1941’deki 20 Kura Askerlik, 1942 Varlık Vergisi, 6-7 Eylül 1955 Olayları, 1963 Kararnamesi ve 1964 Sürgünü, 1974 Kıbrıs Meselesi, 1980 askeri yönetimi semt tarihinin kırılma noktaları olarak tarihe geçer.

Homojen Rum nüfus, 19. yüzyılın ikinci yarısı itibariyle Levantenler (İngiliz ve İtalyan), Ermeniler, Yahudiler ve az bir Müslüman nüfus ile birlikte yaşamaya başlar. Yukarıda bahsettiğimiz kırılma noktaları semtin demografik yapısını da belirgin bir şekilde değiştirir. Fakat günümüzün Kurtuluş semti, oldukça seyrekleştirilmiş olsa da hala eski günlerinin mirasını yaşamaktadır. Son yıllarda semtin geçmişine ilgi duyan bir kesimin varlığı ile tarih araştırmalarına konu olan semt, İstanbul’un özgün renklerinden biri olmaya devam etmektedir.

Hüseyin IRMAK

 

Etiketler

#şişli

YORUM EKLEYİN

X

Dikkat! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, pornografik, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderen ziyaretçilere aittir.

X

Habere hiç yorum yapılmamış. İlk yorumu siz yapın.

GÜNÜN MANŞETLERİ

FOTO GALERİ